Şampiy10
Magazin
Gündem

Babalık hakkı diye bir şey var mı?

Ben söylemiştim!

Hem de kaç kere! (Hep söylemek istediğim ama hiç söyleyemediğim bir sözdür bu.)

Yine de söylemiş sayılmam.

Yazmak başka, söylemek başka...

Yine bir istenmeyen babalık vakası var.

Adam baba olmak istemiyor.

Hatta durumu, “Bir erkeğin tecavüz edip hamile bıraktığı kadını doğuma zorlaması ile sperm hırsızlığı yapan kadının erkeği babalığa zorlaması arasında etik olarak hiçbir fark yoktur”a kadar götürmüş.

İlk bakışta ortada gerçekten de bir haksızlık varmış gibi görünüyor değil mi?

Erkeklerin de baba olma ya da olmama hakkı olmalı...

Ama var zaten.

Nerede olduğunu da yazacağım...

Az sonra!..

Önce bir içimi boşaltayım da...

Ben kaç kere demedim mi? Kadınların artık gözü karardı demedim mi? Artık öyle korku morku kalmadı demedim mi? Kafaya koyduysa yapıyor demedim mi?

Dedim.

Hadi ben dedim, dinlemediniz...

E hiç mi gazete okumuyorsunuz? Üçüncü sayfa da değil üstelik... Birinci sayfa, magazin haberleri bu tür olaylarla dolup taşıyor.

Ünlü kadınlar, “artık çocuk istiyorum” diye demeç verip duruyor.

Dikkatinizi çekerim; “evleneyim bir ailem, çocuklarım olsun” falan değil. Direkt çocuk...

Babalı veya babasız...

Hatta mümkünse babasız...

Erkeklerden umudunu yitiren kadınlar, “bari bir çocuğum olsun” fikriyle baba figüründen dahi vazgeçtiler.

Üstelik bunu gizlemiyorlar, alenen beyan ediyorlar.

Ve daha da önemlisi...

Yapıyorlar...

Çatır çatır yapıyorlar...

Kimi art niyetli, kimi şuursuz, kimi de taammüden...

Ha, bu doğru mu yanlış mı, ayrı konu...

Ortalık, “ama ben baba olmak istemiyorum ki...” diye yakaran adamlarla dolu...

Hatta ve hatta evli adamların başka kadınlardan olma çocuklarıyla...

E, hal böyleyken...

Be adam neden önlem almıyorsun?

Neden?

Madem bu kadar korkuyorsun, madem bu kadar istemiyorsun, korun o zaman!

Tıpkı anne olmak istemeyen kadınlar gibi!

Artık zaman değişti beyler...

“Ben yapayım, bu nasıl olsa doğuramaz” devri kapandı!

O korunsun, korunamadı aldırsın, ben keyfime bakayım devri de...

Şimdi o soruyu tekrar soralım:

“Erkeklerin baba olma ya da olmama hakkı yok mu?”

Var tabii...

Neden olmasın?

Her zaman vardı, şimdi de var.

Eczanede satılıyor.

Hem de reçetesiz.

Renk renk, boy boy...

Yani aslında onların isyanları babalık hakkında falan değil!

Onlar diyorlar ki...

“Biz yine korunmadan yapalım. Öyle güzel olmuyor!”

Ama bak, böyle de olmuyor...

Yazının devamı...

Kim kime yakışıyor ki?

Kadınların aklındaki en büyük soru işaretlerinden biri şudur:

“O kadında ne buluyor?”

Yakın arkadaşı, ex’i ve hatta beğendiği ünlü biri...

Bir kadınla evlendiğinde o soru hemen çıkagelir...

Soru büyüktür çünkü cevabını bir türlü bulamazlar...

Bulmak için çok uğraşırlar...

O sorunun cevabını çok ararlar...

Karşılaştırma yaparlar (kendileriyle)...

Empati yaparlar...

Test yaparlar (erkek arkadaşlarına sorarak)...

Ama bulamazlar...

Topladıkları doneler de onları kesmez.

İçlerine sinmez...

Dedim ya, kimseyi kimseye yakıştıramayız.

Arkadaşımızın eşi ona hiç yakışmıyordur...

Ex’imizin yenisi hele... Hiç ama hiç yakışmıyordur.

En beğendiğin yıldızınki de...

Soru da hazır zaten:

“Bu kadında ne buluyor, hayret!”

Daha da tuhaf olanı nedir peki?

Gerçekten yakışmıyorlardır.

Vardır ters bir şey...

Duman’ın solisti, bir modelle evlenince herkes şaşırmış ya, konu buradan aklıma geldi.

(Durum kişiselleşmesin diye isim vermiyorum.)

“Rock’çı, modelle evlenir mi?” diye...

Tabii aslında esas soru, “Rock’çı evlenir mi?” olmalıydı ama neyse...

Dünkü Milliyet Pazar’da haberi yazan Mehmet Tez, bir alıntıyla başlamış:

“Neden Rock yıldızları hep modellerle birlikte oluyor? E, olabiliyorlar da ondan...” diye...

Ne yani?

Bıraksan yani imkânları olsa bütün erkekler modellerle mi birlikte olur?

Öyleymiş mesela!!!

Her şeye rağmen ben bütün birlikteliklerin özel olduğuna ve bunu da sadece o iki kişinin bildiğine inanırım.

Sana uysa da, uymasa da...

O halde soruyu tekrar soralım:

“Rock’çı modelle evlenir mi?”

Ne yani? Yoko Ono ile mi evlenseydi!!!

Mistik, sıra dışı, anlaşılmaz, gizemli...

Rock’çılar öyle birileriyle evlenselerdi...

Ex’ler ve arkadaşlar da...

O zaman bu birliktelik herkesin aklına yatacaktı.

Nasıl mı?

Şöyle:

Yoko Ono gibi biri, kadınlara göre akıllıdır. Ayrıca çok güzel olmadığı için rahatsız da etmez.

Erkeklere göre ise...

“İyi sevişiyor” dur...

Hatta bunu başka türlü söylerler. Bir de kendilerini tutamaz ekleme yaparlar, “Kim bilir ne numaraları var?” türünden....

Oysa ne biliyorsun? Belki tam tersi. Adamın bi numarası yok, kadın ona katlanıyor...

Her zamanki gibi ben kime neyin yakıştığını söyleyeyim mi?

Ama oturun bir yere.

Oturuyorsanız bir sigara yakın.

Sigara kullanmıyorsanız bitki çayı söyleyin o zaman. Gıcıksınız ama olsun!! Ayrıca bizimki bitki çayı değil mi?

Bu kadar tantana yaptım çünkü söyleyeceğim ağır bir laf!

“İnsan ancak kendine yakışır!”

Hadi bakalım...

Var mı daha ağırı?

O kadar ağır ki, ben bile anlamadım!

Yazının devamı...

Yeni numaralara devam...

Hatırlarsanız tam “yeni seks numaralarını” yazıyordum ki, araya ilan girdi...

Aşk-ı Memnu gibi!

Tam o sırada...

Heh heh hee...

Şimdi bu danalar, danalar diyorum çünkü onlar için çıkan bir dergide yayınlanmıştı, “yeni seks numaraları”

Bir kadın dergisinde böyle bir başlık görebilir misiniz? Hayır.

Neyse ‘bunlar eski’, ‘bunlar yeni’ diye bir takım hareketler bulmuşlar.

Bakmaya devam edelim mi?

Eski: Fanteziler garip kişiler içindir.

En yeni: Onun da ara sıra eğlenceye ihtiyacı var.

Gerçekten çok şaşırdık!

Fantezi ha!

Şimdiye kadar hiç yazılıp çizilmemişti!

Bir de durumu açıklamışlar. Ama bu açıklamayı cümle cümle, araya girerek yazmak istiyorum.

* “Seks sırasında erkeklerin aklında sadece yaklaşmakta olan orgazm vardır. Kadınların aklı ise dolanır durur (özellikle de fanteziler arasında).”

Hadi len! Hangi kadının aklı o sırada fanteziden fanteziye koşar? En fazla o sırada başka bir adamı hayal etmeye çalışır. Ama o da ne bileyim, “Issız adaya düşmüşüz, sen Tarkan’mışsın” fantezisi değil ha!

Yoksa ne fantezisi olacak???

Düşünün işte! Danalar böyle olduğunu sanıyor!!

* “Orgazma ulaşmak için zihnini temizlemesi ve beynindeki korku şalterini aşağı indirmesi gerekir.”

Aman ha! Şimdi şalterin falan ineceği zaman değil. Yoksa bir daha hiçbir fantezi o şalterle falan uğraşamaz!

* “İşte fantezi tam da bu noktada aklını her şeyden koparmak ve korku merkezini etkisiz hale getirmek için en garanti yoldur.”

Bunlar kadınların neyden korktuğunu sanıyorlar acaba?

* “İşler henüz kızışmadan önce onu erotik bir fantezi konusunda cesaretlendirin.”

Bak asıl şimdi korkmaya başlar. Hele ki kendisi Tarzan falan değilse!

* “Sonrasında ise onu iyice kışkırtmak için kulağına gerekli cümleleri fısıldayın.”

Gerekli cümle derken? O gerekli cümleyi bulmak G noktasını bulmaktan daha zordur.

* “Bu sayede kendini nasıl kaybedeceğini ve kurduğunuz fantezinin akışına bırakacağını göreceksiniz.”

Tabii... Kadının tek eksiği buydu zaten!

Bırakın bunları arkadaşlar...

Ben size gerçeği söyleyeyim mi?

Bunların hepsi ama hepsi kendi fantezilerinden başka bir şey değil.

Bir kadını elde etmenin tek yolu vardır.

Elde etmek derken, sizin “numaraları” kastediyorum.

Hiiç öyle abuk sabuk yöntemlere gerek kalmadan hem de!

O da şudur:

Güven...

Becerebiliyorsan...

Ve:

Yiyorsa...

Yazının devamı...

Yeni seks numaraları...

Lafa bak!

Seks numaraları...

Ne itici değil mi?

İtici de denmez buna, çok irite edici...

Yok yok, o da değil. Ergenlik çocuğu ağzı:

“Oğlum, bende ne numaralar var, bilsen” gibi...

Koskoca adam olmuşlar yazdıkları şeye bak!

“Yeni seks numaraları...”

İlle bir numara olacak ya!

O zaman sen şeyin, ayakkabının numarasını söyle önce derler adama...

Durup dururken insanı çileden çıkarıyorlar...

Bak şimdi, lafa bak:

l “Son dönemde seks hakkında doğru bildiğimiz her şey yine tepetaklak oldu.”

Ne oldu? G noktasının yeri mi değişti?

Yoksa buldunuz mu?

Tepetaklak olmadan önce olayı çözmüşlerdi çünkü!

Bakalım ne olmuş?

l “Seks uzmanları şimdilerde yeni şeyler yazıp çiziyor. Men’s Health Dergisi’nde yayınlanan makale yeni numaralar öneriyor.”

Biz de önereceğiz yeni numaralar ama!!! Ne yapacaksın, adamın yapısı bu!

Seks uzmanları eski ve yeni numaraları sıralamışlar.

Tamam, kızmadan bakalım nelermiş?

Eskidi: Eğer hoşlanıyorsa yapmaya devam edin.

En yeni: Yeni şeyler denemekten vazgeçmeyin.

Gerçekten çok yeniymiş!

Şaşkınlıktan küçük dilimizi yuttuk! O derece...

Bir de durumun açıklaması var; yeni şeyler denemenin açıklaması...

l “Yeni hareketler bulup tekrarlayın. Böylece tek bir noktaya saplanıp kalmak yerine düzenli olarak bazı hassas noktaları ziyaret edersiniz. ‘Aşağı’ ya da ‘yukarı’ gibi aranızda kullanacağız kısa kodlar sayesinde elinizi nereye götüreceğinizi anlayabilirsiniz. Ya da nasıl hissettiğini 1’den 10’a kadar dürüstçe puanlamasını isteyin.”

Heh heh hee...

Hatta bir

daha heh heh hee...

Düşünsene tam o sırada, sırt kaşır gibi:

“Aşağı, aşağı... Dur! Hayır biraz yukarı... Çok az daha. Hıh tam orası.”

Ama tabii bu kadarla da kalmıyor. Sıra puanlamada...

Notu kadın verecek herhalde...

Yoksa danalara kalsa 10’dan aşağıya inmezler.

Hem kendilerine hem kadına...

E tabii... Ver bakalım 9’u da bak bakalım o kadın bir daha bırak yatmayı, yüzüne bakıyor mu?

Onun için kadınlar bu konuda daha güvenilir.

Adam tam uğraşıyor mesela...

“5 puan!”

“O da, 4,5’tan 5. Hal ve gidişten kanaat notu verip yükseltiyorum, ona göre!!!”

Çok yalakalık yapmış!

Heh heh hee...

Bir de tabii hevesini kırmamak lazım.

“Bu sefer 7 veriyorum (puan olarak!!) Gelişme var. Daha çoook çalışman lazım, çook!!”

Ama işin içine puanlama girince ister istemez bazı kurallar da oluşuyor.

Neye göre 7?

İkmale kalmak var mı?

İki kere aynı yerden kalan, atılıyor mu?

Dışardan bitirmek var mı?

Yok canım...

Yeni numaralar yaramaz...

Yazının devamı...

Bana cevabını söyle...

Çoğunluk kabul ediyor...

1 milyon euro karşılığında hayatından 1 yıl vermeyi...

Kimi ne yapacağını bile planlamış, kimi de pazarlığa devam ediyor.

Neler var, neler...

Bu sefer bir değişiklik yapayım diyorum...

“Cevabını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” oynayalım mı?

Ama darılmaca gücenmece yok!

Tamam mı?

Hadi...



* “1 milyon euro bölü 365 dersek =2.739,72602739 cent gibi bişey yapar. Bu rakama bir gün içerisinde neler yapılabilir?

Düşüneyim bi:

Evet her günümü Burj Dubai gibi bir otelde geçirebilirim.

En güzel yemekleri ve... yerim.

365 günün hafta sonları hariç (dinlenmem lazım malum) her gün farklı bir şehirde olurum.

Daha önemlisi Türk erkeğinin gücünü tüm dünyaya gösteririm...

E daha ne olsun? Olur kabul ediyorum... Stopaj ve gelir vergisi size ait olacak ama :))))”

(Ne o? İş yeri mi kiralıyorsun? Stopaj mtopaj. Sen var ya, korkarım o en güzel yemekleri(!) yerken de Türk erkeğinin gücünü gösterirken yani, hesap kitap yaparsın. O potansiyeli gördüm, bilemem... Saatine bakan adamlardan mısın ne? O sırada yani...)

* “Çocuk ve delinin yanı sıra zenginin de ne yapacağı belli olmazmış! Adamlar gelişmiş ülke seviyesine ulaştıktan sonra bu tür saçma sapan araştırmalar yapıyorlar. Bizler ise hâlâ kalıplaşmış konularla uğraşıyoruz.”

(O senin dediğin çocuk ve deli değil, “Çocuk ve erkeğin ne yapacağı belli olmaz”dır. Hatta “Çocuğun donuyla erkeğin donuna güvenilmez, ne zaman ne yapacakları belli olmaz” derler. Sen de bana biraz mutsuzmuşsun gibi görünüyorsun. Üstelik kabahat başkalarında!!! Değil mi???)

* “Güsel bir kadına ömrümü vermeye razıyım 1 milyon euro yetmez:))))”

(Amma uçtun ha! Zaten güzele güsel diyorsun ya, korkarım ben senden! Sende öyle bir güsele ömür verecek hal yok. Ha, birkaç taneye??? Olabilir.)

* “Mezarda emekli olunan bu ülkede, en azından birkaç yılımı hayatın tadını çıkararak yaşama garantisi olur bu para... Ben kabul ettim gitti..:)”

(Sen kesin gidip ev alırsın, araba alırsın falan... Sağlamcısın yani... Şöyle bırakamazsın kendini hayata... Fantezi falan da sevmezsin gibi...)

* “Bizde 1 yıl değil 10 yıl veren bile çıkar. Patlama yaşanır.”

(Senden var ya, çok iyi ikinci adam olur. Sakın alınma ha! Elinden kaç tane birinci adam geçer...)

* “Ne bir yılı, ömrümü veririm :) derleeeer )”

(Sen ne dersin? Ben biliyorum. Önce kimler ne veriyor bakarsın sonra karar verirsin. İlk olmazsın yani. Temkinlisin ama çok fırsat kaçırdığın da olur.)

* “35’ten sonrası için kaç oyro(:D) verirler...”

(Valla ben konuştum, 500-600 veriyorlar! İdare edeceksin artık! Ama etmezsin sen. Çok uyanıksın çok! Çıtırcısın da galiba...)

Yazının devamı...

Kim 1 milyon euro istemez?

Ama bir şartla!

“1 milyon euro için 1 yıl erken ölür müsün?”

Soru bu.

“Evet” deyip o anda ölürmüş!

Heh heh hee...

Yahu böyle bir araştırma yapmışlar. Yok, İngilizler değil, onların ilgi alanı farklı biliyorsunuz; geçenlerde “oral seks kanser yapıyor” haberi vardı ya, okumadım ama kesin İngilizlerden çıkmıştır...

Niyeyse hiç canım istemedi; okumayı!

Okumadım...

Oysa tam benlik bir yazı çıkabilirdi, değil mi?

Bilmiyorum, başım da ağrımıyordu ama!!!

Neyse, bizim araştırmaya dönelim...

“1 milyon euro’ya bir yıl erken ölür müsün?” araştırması...

Tabii önce niye böyle bir araştırma yapıyorlar, onu öğrenmek lazım.

Gerçekten de, niye ki?

Neyin peşindesin?

Manyak mısın, manyak tespitine mi kalkıştın?

Almanlar da kafayı yedi demek ki!

Almanya genelinde 1002 kişiye bu soruyu yöneltmişler. Sonuçta her 5 Alman’dan biri, 1 milyon euro karşılığında 1 yıl az yaşamaya razı olmuş.

Bizde olsaydı?

Bu araştırma bizde yapılsaydı?

İlk aklımıza gelen bu

değil mi.

Cevabı da hazır:

“1002’nin en az 1001’i evet derdi.”

Yok, bence öyle değil.

Pazarlığa pazarlıkla karşılık verirdi.

Kazıklanmaya, kandırılmaya, her taşın altında bir bit yeniği aramaya öyle alıştık hatta şartlandık ki!

Ve zaten hayatımız o kadar değersiz ki!

Olaylar şöyle gelişirdi:

“Lan 1 yıl nedir ki? Bunlar boşuna vermezler o parayı... Vardır kazıklanacağımız bir tarafı” mantığı...

Ya da:

“Lan, başka yerde 6 ay kesiyorlar mı ki?” evhamı...

“Vergisi, kesintisi var mı?” hesapçılığı...

“Yarısını alsam bana yeter. Buna göre hesaplasak?” pazarlığı...

Bu da yetmez!

“Başka şartı yok ama di mi? Parayı alınca şey bitmeyecek değil mi? Yapabilecez yani... Şey yaa... Tık yani...” korkusu...

“Abi bir iylik daha yap, ne zaman ölcem onu da söylesen boşuna almasam parayı...” kurnazlığı...

“Söyle bak, seni de görürüm!!” alışkanlığı!!

“Tamam, alacağım ama kimse duymasın” bencilliği...

Şöyle rahat rahat bir çırpıda cevap veremeyiz ki!

Korkarız.

Korkmasak var ya...

Ne bir yılı...

Eveeet...

Arkadaşlar var mı

artıran?

1 milyon euro’ya kaç yılınızı verirsiniz?

Yazının devamı...

Bu açılım başka açılım...

Hani ha bire evliler için “seks açılımı” formülleri

yazılıp çiziliyor ya...

Hem de yıllardır...

“Seksten zevk almanın 18 yolu”, “Canlandırmanın bilmem kaç kısa şekli”, “Artırmanın şifreleri” falan filan...

Ama bu arada ben hiçbir evli çiftin sevişememekten yakındığını duymadım.

Eşiyle yani...

Hatta tam tersi, çoğu “mümkünse almayayım” mood’unda...

Ha, sevişmek istemediklerinden mi? Hayır.

Sevişemediklerinden mi? Hayır.

Hepsi istiyor da...

Kiminle?

Onu sonra yazacağım...

Şimdi “Çiftleri seksten soğutan nedenleri” bulmuşlar, onu cümle cümle yazacağım. Gerçekten de aynen öyle yani!!!

Parantez içi yorumlarla tabii...

* “Sürekli birlikte zaman geçiren her çiftin ilişkisinde bir taraf ayrılık fikrini aklına getirebiliyor.”

(Ayrılık olsa iyi! Aslında akla en son gelen fikir. Ondan önce, aldatma ve eşin kendiliğinden ölmesi gelir...)

* “Erotik samimiyet gizem üzerine kuruludur. Bu gizem çiftlerin bireysel olarak kendilerine ayırdıkları zamandan kaynaklanır ve aslında âşık olmamızı da sağlar.”

(Lafa bak! Erotik samimiyet! Bu ne samimiyet? Erotik samimiyet! Heh heh hee...)

* “Bütün zamanınızı birlikte geçirirsiniz ve bu da cinsel ilginizin azalmasına neden olur. Örneğin bütün gün çikolata yerseniz bu zevk olmaktan çıkar.”

(Çikolatasına göre değişir ama... Bunun bitteri var, sütlüsü var, fıstıklısı var!!!!)

* “Aynı şekilde sevgilinizi veya eşinizle tüm gün aynı ortamda olursanız ilişkiniz sıradanlaşır, cinsellik zevk olmaktan çıkar.”

(Sanki tüm gün sevişecekler!!!)

* “Eşinizin işten takım elbise ile gelmesinin seksi bir tarafı vardır.”

(Tabii... Kapıdan girip odaya gidene kadar gördün gördün... Görmedin çay demlersin.)

* “Erkekler iş değiştirdiğinde seks düşünmez.”

(Değiştirmediklerinde süperler ya!)

* “Seks hayatında inişlerin olmasının bir diğer nedeni ise erkeklerin yeni bir işe başladıklarında strese girmeleridir. Böylece enerji seviyeleri ve libidoları düşer, seks istekleri azalır.”

(Yeni iş yerinde fıstıklar varsa da mı? Bırak yaa...)

* “Birbirinize hayatınızla ilgili hikâyeler anlatın. Birbirinizden birazcık uzakta zaman geçirdiğinizde aranızda romantizm yeniden canlanacaktır.”

(‘Dün gece, hiç tanımadığım bir erkeğe...’ diye şarkı söylesek???)



Boş, bunların hepsi boş! Ben size açılım yapayım mı?

Evli çiftlerin seks açılımını...

Tamam o zaman. Şimdi soruyu tekrar soruyorum.

Niye sevişmiyorlar?

Sevişmek istemediklerinden mi? Hayır.

Sevişemediklerinden mi? Hayır.

Hepsi istiyor da...

Eşleriyle değil...

Yazının devamı...

Bunların hepsi aynı (2)

Eveettt...

Devam ediyoruz...

Erkeğin delirten 16 özelliğine...

Niye 16’ysa! Dün ilk 8’i işlemiştik, kalan 8’e de bir göz atalım...

9. Bazı ünlü kadın yıldızların güzelliğinin yüzde 100 doğal olduğuna canı gönülden inanırlar.

(Güzellik dediği göğüsleridir. 150 beden dimdik göğüslerin silikon olup olmaması onu ilgilendirmez ki! O anda takıldığı daha önemli düşünceleri vardır! Yani aslında burada haklılar. Resimdeki kadın doğal olmasa ne olacak? Olsa n’olacak? Ama kaşına gözüne bakmadığı kesin.)

10. Burunlarını temizlerken bile yüksek ses çıkarırlar.

(Tabii... Hayatta bütün pislikleri hak etmiş gibi davranırlar ya, nedense! Terleyebilir, ayakları kokabilir, horlayabilir, bağırarak hapşırabilir onlar! Ondan sonra da dana deyince kızarlar...)

11. Kendileri için olmadığı sürece alışverişe tahammülleri yoktur.

(Kendileri için bile alışverişe katlanmazlar. Zaten belli de oluyor hallerinden. İyi giyinen, kendine özenen kaç erkek var ki! Çoğu kendi zevkine göre değil, tezgâhtarın zevkine göre giyinirler.)

12. Tuvalette saatler geçirirler.

(Niye biliyor musunuz? Yapacak daha iyi işleri yok da ondan! Evde sıkılıyorlar bunlar. Canları ne yardım ne de sohbet istiyor. E ne yapsın? Yoksa eğlenceli bir ortamda uzuuun uzun tuvalette kalan adam gördünüz mü? Hayır.)

13. Trafik kurallarının başkaları için yaratıldığını düşünürler.

(Ben onlara “Kendisini Konya Ovası’nda tek başına zannediyor” da diyorum. Kuralı hatırlatınca da, “Hadi len” işareti yaparlar. Eskiden kurallara uyulurdu ve kadınlara yol falan verilirdi biliyor musunuz? Ne tuhaf! Gitgide danalaşıyorlar...)

14. Topluluk içinde rahatça geğirirler ve bununla gurur duyarlar.

(Bu neden oluyor biliyor musunuz? Şimdi bunlar evde karılarını ve çocuklarını adam yerine koyup kendilerini tutmadıkları için alışkanlık oluşuyor. Ama tabii bunların küçükken geğirme yarışı yaparak büyüdüklerini de unutmayalım... Geğirip geğirip gülerler. Bu da tuhaf değil mi?)

15. Yatağı asla toplamazlar.

(Ama dağıtmayı çok severler!!! Dağıtabilirlerse tabii!!!)

16. Annelerine taparlar.

(Tabiii... Onun için haftada bir telefon açıp ayda bir de zorla ziyarete giderler! Bunların sevgi anlayışları da tuhaf. Vermeden almayı sevgi zannediyorlar. Danalar...)

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.