Hammadde fiyatları ve büyüme
Gelişen piyasalar cazibesini kaybetti mi? Son günlerde bu soru daha sık soruluyor. Mali piyasalarda “sürü içgüdüsü” yüksektir. Bir bakarsınız herkes iyimser; sonra aniden hepsi karamsar oluverir.
Küresel likidite bolluğunun bir yerlerde varlık fiyatlarını şişirmesi kaçınılmazdı. Ama her balon eninde sonunda patlar. Acaba gün o gün mü? Bildiğimi söyleyemem. Ben de sizler gibi saha kenarından bakıyorum.
Esas belirsizliğin nerede görüldüğünü gelen sorulardan anlıyorum. Şu sıralarda ağırlık euro/dolar paritesinde. Oynaklığın artması insanları tedirgin ediyor. Zamanında “euro bitti” çığlıklarını ciddiye almayın demiştim. Fazla yükseleceğini de sanmıyorum.
Üç gün yurt dışında Türkiye’yi izleyemedim. Dönüşte hoş bir sürprizle karşılaştım. IMF Türkiye Temsilcisi Mark Lewis “Hükümet bizimle anlaşma imzalamayarak akıllı bir iş yaptı” mealinde konuşmuş. Acaba “IMF lobisi” buna ne diyor?
Geçici mi? Kalıcı mı?
Son dönemin en önemli gelişmelerinden biri hammadde fiyatlarındaki tırmanıştır. Yeni eğilimin işaretleri mali kriz öncesinde gelmişti. Krizde mola aldı. Toparlanma güçlendikçe yeniden yükselişe geçti.
Petrol ve enerji fiyatları özellikle dikkat çekiyor. Ama sorun daha yaygın. Nitekim The Economist’in tüm hammaddeleri kapsayan fiyat endeksi kriz öncesi düzeyini aştı. Her gün yeni rekorlar kırıyor.
İki ana açıklama var. Bazıları spekülasyona bağlıyor. Sorumlusu likidite bolluğu ve düşük faiz diyor. Diğerleri arz-talep dengesizliğini öne çıkartıyor. Çin ve Hindistan’da hızlı büyümenin doğal kaynaklar üzerine kurduğu baskıyı sorumlu tutuyor.
Arada çok önemli bir fark var. Spekülasyonun etkisi geçicidir. Fiyatlar eninde sonunda uzun dönem trendine geri döner. Doğal kaynak yetersizliği ise yükselişin uzun süre devam edeceği anlamına gelir.
Hangisi? Maalesef elde kesin cevap için yeterli veri yok. Bu ise özellikle gelişmiş ülkelerde iktisat politikası açmazları yaratıyor. Gelecekle ilgili öngörüler yapmayı zorlaştırıyor. Piyasaların tedirginliğini artırıyor.
Büyümeyi yavaşlatır
Hammadde fiyatlarındaki artış ekonomiyi nasıl etkiler? Türkiye’de akla hemen enflasyon gelir. Çünkü 1974 sonrasının popülist politikaları toplumsal hafızada derin izler bırakmıştır. Petrol fiyatı ile birlikte enflasyonun patlaması beklenir.
Piyasa ekonomisinin olağan işleyişi ise çok farklıdır. İthalatçı ülke açısından enerji örneğine bakalım. Benzin fiyatı artınca tüketicinin benzin harcaması artar. Geliri değişmediğine göre, diğer mal ve hizmetlere harcaması azalır.
Dolayısı ile iç tüketimde reel bir düşüş ortaya çıkar. Reel iç talebin gerilemesi üretimi olumsuz etkiler. İç talep yetersizliği ekonomiyi yavaşlatır. Lafı uzatmayalım. Büyüme hızı düşer, hatta sıfırlanır. Resesyon ihtimali belirir.
Gerçek yaşamda döviz kuru, faizler, enflasyon, siyaset, vs. başka süreçler devreye girer. Ama işin özü budur. Hammadde fiyatlarının yükselmesi ithalatçı ülkelerde öncelikle büyümeyi vurur. Reel gelirleri düşürür. İşsizliğe artırır. Böyle biline...