Şampiy10
Magazin
Gündem

VOB kontratı neden hisselerden düşük?

Hisse senedi piyasalarında işlem yapanların bir gözü hisse fiyatlarındayken, diğer gözü de Vadeli Opsiyon Piyasası’nda (VOB) işlem gören Endeks 30 kontratındadır. Malumunuz VOB’un kendisi neredeyse bu kontrattan ibarettir. Toplam işlem hacminin yüzde 90’dan fazlası Endeks 30 kontratının “yakın vadesindedir”.

Yabancı yatırımcılar bir yandan ellerindeki hisse senedi pozisyonlarını düşüşe karşı bu kontratla hedge ederlerken, diğer yandan günlük alım satımlarla kâr amaçlı olarak bu kontratta işlem yaparlar. Yerli katılımcılar da bu konuda yabancılardan eksik kalmadıklarından, hatta çoğunlukla ‘boynuz kulağı geçtiğinden’ bu kontrattaki işlem hacmi çok yüksektir.

“Normal şartlar altında” VOB kontratının değeri faiz hesabı nedeniyle İMKB’deki Endeks 30’u (Spot 30) oluşturan değerinden; vadeye bağlı olarak; yukarıdadır. Teorik olarak kontratın ilk gününde Spot 30’dan mal aldığınızda (endeks 30’daki hisseleri, endeks içindeki oranları ölçüsünde aldığınızı varsayarsak) VOB 30’un vadesine kadar bir “taşıma faizi” maliyetiniz var. Bu nedenle VOB 30; vadesine kadar kalan gün sayısı ve faize bağlı olarak; Spot 30’dan daha yukarıdadır. Yükseliş trendinin olduğu dönemlerde VOB 30, Spot 30’un önünde gittiği dönemler, düşüş trendinde de geride kaldığı dönemler olmuştur. Ancak son günlerde bu fark VOB 30 lehine negatif yönde açılmış durumda. Yeni kontrat, yani 30 Nisan 2011 neredeyse işlem görmeye başladığı bu ay başından beri Spot 30’un altında işlem görüyor. Faizi hesaba kattığınızda VOB 30’un bugünlerde Spot 30’un 800 puan kadar (yüzde 7.5 faizle) üzerinde olması gerekirken 600-700 puan altında işlem görüyor. (hatta dünkü kapanış bazında bu fark 1.000 puana ulaşmıştı)

VOB 30 kontratı Nisan sonunda bir düşüş mü fiyatlıyor? Pek sayılmaz! Neden derseniz... Nisan ve Haziran kontratlarına has olmak üzere VOB kontratlarıyla, hisse senedi endeksi arasında bir sorun var. O da temettü sorunu(!). Hisse senedi endeksi temettüleri fiyatlamaz, sadece hisse senedi fiyatları üzerinden hesaplanır. Diyelimki bugünkü fiyatı 10 lira olan bir hisse bugün endeks hesaplamasına 10 lira üzerinden dahil edilirken, yarın 1 lira temettü ödediğinde; yatırımcı açısından servetinde bir değişiklik olmasa da; endekse 9 lira üzerinden dahil edilir. Bu durumda endeks “düşük” görünür. VOB kontratı da sadece endeks değeri üzerine “yazıldığı” için bugünlerde bu farkı iskonto ediyor.

Peki iskonto rakamı doğru mu?

Spot 30’un kapanış değeri olan 76.300’ü baz alalım. 51 günlük faiz farkı yaklaşık 800 puan. Bunu Spot 30’a eklediğimizde VOB’un teorik değerini 77.100 buluyoruz. Halbuki VOB 30 dün 75.300’den kapandı. Aradaki 1.800 puanlık fark temettüye denk mi geliyor derseniz, tam olarak değil. Finans Yatırım araştırma bölümü Endeks 30 kağıtlarının tahmini temettüleri üzerinden; Haziran ayı sonuna kadar ödenecek temettülerin VOB kontratına 2.069 puanlık bir “negatif etkisi” olacağını hesaplamış. 2.100 puana hayli yakın. Ancak dikkat! Bu rakamın 1.178 puanının Nisan kontratına, 891 puanı Haziran kontratına etki ediyor .

Bir başka deyişle Nisan VOB 30 kontratı yaklaşık 600 puan “farklı/eksik” fiyatlanıyor. Ya da tam tersi Spot 30 bu kadar “farklı/fazla” işlem görüyor. Bu farkın bir 200-250 puanlık farkını da VOB 30-Spot 30 arasındaki arbitrajdaki alım-satım marjı olarak varsaysak bile yine de arada ciddi bir fark var. Profesyonelleri bile zorlayan bu durum, amatör yatırımcıların daha da dikkatli hareket etmesini gerektiriyor.

Yazının devamı...

Piyasalarda ‘tamam mı devam mı’ haftası

LİBYA’DA çatışmalar hız kesmez ve petrol fiyatları yüksek seyretmeye devam ederse borsalarda satışlar sürebilir. Bu durumda petrol 132 dolara kadar çıkabilir. Libya’da bir ateşkes falan olması halinde İMKB’de 3.95 cent seviyesi kadar bir toparlanma görülebilir.

Kaddafi ve beraberinde petrol piyasasında, Amerikan borsalarında ve bizim piyasalarımızda ‘tamam mı, devam mı’ kararları verilecek bu hafta.

Geçtiğimiz hafta ABD’de açıklanan tarımdışı istihdamda 185 bin kişilik artış beklenirken, artış 192 bin ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Ha keza işsizlik oranı da yüzde 9 beklenirken 8.9 geldi ki bu da beklentilerden iyiydi.

Yine de yükseliş trendinde zorlanmalar başladı. Haftanın son günün veriler sonrasında yükselişle başlayan ABD hisse senedi piyasaları petrol fiyatlarının Kaddafi/Libya yüzünden artması sebebiyle süregiden gerilimn ortamında günü düşerek kapattı. Bu hafta başında da Libya’da çatışmaların devam etmesi ve petrol fiyatlarının yüksek seyretmeye devam etmesi durumunda hisse senedi tarafındaki satışlar devam edebilir. Bank of America Merrill Lynch’in Citibank ve Goldman Sachs hisselerini “al”dan, “nötr”e çevirmesi moralleri bozmuş. Bu hafta da “yorulan” bir endeksle uğraşacak piyasalar.

Geçtiğimiz hafta S&P 500’de; 1.311’den geçen kısa vadeli yükseliş trendi, 1.312 ile “neredeyse test edildi. Bu hafta için 1.315 seviyesi önemli. Özellikle bu seviyenin altına inilir, Cuma günü bu seviyenin altında kapanış olur ise ABD piyasalarındaki düzeltme stresi daha da artacaktır. Yukarıda ise 1.410 seviyesi var ki bu hafta içinde bu seviyenin test edilme ihtimali oldukça düşük!

Bizim piyasalarımızda da bu hafta kritik. Kritik olması dolar bazındaki endekste kritik günlere gelinmesinden kaynaklanıyor!

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü dolar/TL kurları 1.62’lere geldiği sırada sallan/yuvarlan devam eden borsada tam da 3.60 cent seviyesine kadar inildi. Bu seviye cent bazındaki düzeltmelerde kritik bir seviyeydi ve şimdilik tuttu!

Hem kurlardaki gerilimin azalması ve yeniden 1.60’ın altına inilmesi, hem de Libya geriliminin Venezuela planıyla görece olarak azalmasıyla piyasalar haftayı toparlanarak, 3.77 cent seviyesinden kapatmayı başardı.

Haftanın ilk günlerinde bir derlenip, toparlanma görebiliriz. Libya’dan çatışmaların sona erdiği, Venezuela planı uyarınca (?) bir ateşkes falan olur ise piyasaların biraz nefeslendiği bir sırada 3.95 cent seviyesine kadar bir toparlama bile olabilir! 1.5950 kurdan TL bazında İMKB 100 için 63.000 (düz) seviyesine denk geliyor. var. Bu seviye aynı zamanda TL bazındaki endeks açısından da önemli bir seviyeye. 62.750’den geçen ve bir zamanlar “destek” olan 200 günlük HO’ya çok yakın bir seviye. O nedenle, TL bazında 62.750 civarlarına çıksak bile bu seviyede “takılabiliriz”.

Bu haftanın önemi bu düzeltmeden gelmiyor. Çok daha önemli bir olaya şahit olacağız bu hafta. 50 günlük hareketli ortalamanın (HO), 200 günlük olanı aşağı kestiği bir hafta olacak bu hafta. 4 cent’e doğru yaşanacak bir yükseliş hareketi, Golden Cross’u ancak bir kaç gün geciktirebilir. Yine de kaçınılmaz “son” piyasaları bekliyor!

Teknik analiz açısından önemli olan bu “olayın” önemi sadece istatistiksel değil. Böylesi bir hareket, piyasanın psikolojisini yansıtması açısıdnan önemli. Piyasa katılımcılarının uzun vadeli bakışi açısının olumsuza döndüğünü gösternmesi açısından önemli. Bu kırılmanın yakın zamanda telafisi zor. Bir başka deyişle, kısa vadeli bir toparlanma olsa da düşüş devam edecektir.

Teknik olarak 3.60 centin altına inilmesi ve “yeni bir dip” görülmesi gerekir. Benim tahminim yeni dip seviyesinin 3.20 cent olması. Yakın zamanda iner miyiz, sanmam! Yukarıda da belirttiğim gibi önce bir derlenip/toparlanma dönemi yaşayacağız. Uzun sürmez! Ardından yeni dip meselesi gündeme gelecektir. (Cent bazındaki yeni dip illâki hisse senedi fiyatlarının düşmesiyle değil, kurların yükselmesiyle de gelebilir!)

Haftanın kritik yapan son faktör de doğal olarak Libya ve beraberindeki petrol meselesi. Haftalık kapanış olarak Mart 2009’dan bu yana en yüksek seviyedeyiz. 116.10 seviyesindeki Brent, beraberinde ABD hampetrolünü de taşıdı ve WTI da 104.40 seviyesine kadar yükseldi, aralarındaki fark 20 dolarlardan 12 dolarlara kadar geriledi.

Libya’da çatışmaların sürmesi ve ölü sayısının her geçen gün artması durumunda petroldeki fiyat artışlarının 132 dolara kadar bile devam etmesi söz konusu. Böylesi bir hareket bizim piyasalarımızı ABD piyasalarından daha fazla bozacaktır.

Not: Geçtiğimiz hafta gazetecilerin tutuklanmasıyla ilgili olarak Nuray Mert’in Pazar günü Milliyet’te yazdığı “tek cümlelik” köşe yazısı uzun süre hatırlanacak...

Yazının devamı...

Bedava paranın sonuna mı gelindi?

Görünen o ki; hem ABD Merkez Bankası (Fed) hem de Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz arttırımından daha sık söz eder hale geldiler. Her iki önemli merkez bankası da emtia fiyatlarını ve petroldeki gerginliği görünce enflasyondan dem vuruyorlar.

Her ne kadar her iki ekonomi bölgesi de halen daha “taşıma su ile dönüyor” olsalarda piyasalara verdikleri likidite amaca hizmet etmektense “kendine çalışmayı” tercih etti! Likiditenin kendine çalışması ne demek? Merkez bankaları; klâsik bakış açısıyla; piyasalara verdikleri likiditenin kredi olarak sisteme gireceğini ve ekonomik faaliyetlerin toparlanmasını, işsizliği azaltmasını beklediler. Bu gerçekleşti mi? Hiç gerçekleşseydi Fed “2. Bedava Para Paketi’ni” açar mıydı? Ya da gerçekleşseydi ECB art arda üye ülkelerin (Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve bilmediğimiz hangileri...) tahvillerini alır mıydı?

Pekala hal böyleyken merkez bankaları faizleri artırabilir mi? Artırmamak için her yolu deniyorlar. Nitekim dün ECB Başkanı Trichet de enflasyondan dem vurdu, 330 milyonun fiyat istikrarı esastır dedi ama yine de faiz arttırmadı. Belki bir sonraki toplantıda (7 Nisan’daki) artabilir dedi. “Belki”...!

Aslına bakarsanız “bedava para paketleri” amaçlanan hedeflerden çok ortaya çıkan “yan etkileriyle” işleri daha da karıştırıyorlar. Bedava parayı bulan yatırım piyasa katılımcıları bunu kendi reel ekonomilerinin canlanmasından çok, emtia ve hisse senedi piyasalarında kullanınca ortaya tarihi rekorlar çıktı. Altın, gümüş, bakır, tarımsal emtaş ve dolayısyla gıda fiyatları tarihi rekorlarını kırdı. “Bedava para” üretime, istihdama yönelmektense, spekülasyon ve manipülasyona kaydı. Ne Fed ne de ECB buna engel olmak ne kelime başka tarafa bakarak adeta buna çanak tuttular. Gelinen noktada emtia fiyatlarının yarattığı sorunlar; böyle giderse içinden çıkılmaz hale geleceği endişeyle; zapturapt altına alınması gereken seviyelere ulaştı. Ulaştı, ulaşmasına da yine de başka tarafa bakma durumu devam ediyor. ECB’nin dün faiz arttırmaması da bunun bir parçası.

Yine de faizlerde artışın konuşulmaya başlanması, zorlama yöntemlerle erteleniyor olması artık “bedava paranın” sonuna gelindiği anlamına geliyor!

Ha bu ay arttı, ha bir sonraki ay derken, merkez bankaları eliyle de döviz piyasalarında bir volatilite yaratılıyor. Euro düne kadar faizler artacak diye 1.38’lere yükseldi. Dün faizler artmadı ama bir sonraki ay artabilir denince de bu kez 1.3975’lere kadar çıktı, 1.40’a ramak kaldı!

Beklentim bu seviyelerin “zirve seviyeleri” olması. Nisan’a daha çok var diyerek euroda bir miktar kâr realizasyonu gelebilir. Bugün haftalık kapanış olarak önemli! 1.3925’in altında bir kapanış olur ise, önümzüdeki hafta 1.3650’lere kadar bir “düzeltme” görülebilir. Aksi takdirde ise 1.4250 seviyeleri yeni “hedef olacak”. Bu kadar sorunu omuzlarında taşıyan Avrupa’nın para biriminin nasıl değer kazanbildiği de ayrı bir tartışma konusu.

Faiz artışı dediğiniz 25 baz puan... Sonrasnda büyük ihtimalle duracaklardır.

Euro-dolar paritesindeki bu yükselişi tam olarak açıklamaya yetmiyor!

Yazının devamı...

İsrail Ortadoğu ülkesi değil mi?

Geçen yılın sonundan itibaren başlayan “gelişmekte olan ülkelerden çıkıp, gelişmiş ülkelere dönme” modasının etkileri hissedilmeye başlamıştı. Ocak ayının ikinci haftasıyla başlayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika “yeniden yapılandırmasının” etkisiyle gelişmekte olan ülkelerden çıkış hızlandı.

Önce Süveyş Kanalı’nın kapanabileceği endişesi, ardından Libya’nın petrol arzına vuracağı darbe endişesi petrol fiyatlarını yükseltti. Piyasalardaki tedirginlik daha da arttı. Bu ülkelerin borsalarından çıkışlar hızlandı. Mısır doğal olarak en fazla etkilenen ülke oldu. Her ne kadar bankacılık sistemi ve borsası işlemlere kapatılsa da hasar çoktan ortaya çıkmıştı. Aşağıdaki tabloda krizin etki bölgesi olan Ortadoğu’daki bazı ülkelerin borsa performansları yer alıyor. İMKB’nin performansını da ipucu sağlaması açısından yer verdim. Doğal olarak Mısır en fazla düşen borsa. Bugün uzun bir aradan sonra işlemlerin başlamasıyla kayıp daha da artabilir! Katar, Suudi Arabistan, Dubai ve İMKB son gelişmelerde en fazla düşen borsalar.

Ancak bölgede bir borsa ve piyasa var ki olaylardan en az etkilenmiş olan ülke: İsrail. 18 Ocak’taki zirvesinden dünkü kapanış seviyesine göre kaybı sadece yüzde 5.20. Borsasının zirve gördüğü tarihte dolar karşısında 3.53’ten günü kapatan İsrail para birimi Şekel, Ocak sonunda 3.75’e yükselse de dün yeniden 3.6250 seviyesine kadar değer kazanmayı başarmış durumda.

Ülkenin ismini kapatıp sadece para birimi ve borsasının grafiklerine bakıldığında Uzak Doğu ya da Latin Amerika veya Doğu Avrupa’daki gelişmekte olan (gelişmiş ülkeler yükseldiğinden ayrıştılar) biri olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz. Ama İsrail Ortadoğu’da ve yaşanan bunca karmaşanın neredeyse merkezinde.

Olayların fiziksel merkezinde olmakla beraber, etki alanının bu kadar dışında kalabilmelerini neye borçlular? İsrail Merkez Bankası’nın başındaki; bizim de yakından tanıdığımız; Stanley Fisher’e mi? Yoksa son yıllarda buldukları doğalgaz rezervleriyle enerji konusunda kendi kendine yeter bir ülke haline gelmelerine mi? Yoksa tüm bu “yeniden yapılandırmanın” nerede başlayıp, nerede biteceğine dair “önsezilerine” mi?

Sebebi her ne olursa olsun, İsrail piyasalarını yan gözle de olsa izlemekte fayda var. Yükseliş trendi kırılmaz ise, bizde yaşanan olumsuz havanın yakın zamanda kaybolacağını düşünmek mümkün. Yok eğer bu trend kırılacak olur, İsrail borsaları da gerginleşmeye başlar ise bizim piyasalarımızın toparlanması gecikebilir.

Ben izlemeye devam edeceğim, arada bir sizlerle gelişmeleri paylaşacağım!

İMKB, Ortadoğu’daki olaylardan en fazla etkilenen borsalardan

Bir önceki

Yüksek Son Fark

Ülke Tarih Seviye Seviye ( % )

İsrail 18 Ocak 2011 1,254 1,189 - 5.20

Abu Dabi 25 Ekim 2010 2,836 2,588 - 8.70

Dubai 1 Kasım 2010 1,787 1,410 - 21.10

S. Arabistan 17 Ocak 2011 6,795 5,942 - 12.60

Mısır (*) 6 Ocak 2011 1,483 1,167 - 21.30

Ürdün 12 Ocak 2011 289 260 - 10.10

Kuveyt 13 Kasım 2010 7,144 6,481 - 9.30

Katar 13 Ocak 2011 9,290 7,932 - 14.60

İMKB 25 Ekim 2010 71,777 61,283 - 14.60

(*) Mısır Borsası 28 Ocak 2011’den bu yana kapalıydı. Bugün işlemlere başlanacak.

Yazının devamı...

Brent türü petrolün varili 120 $’ın üzerine çıkar mı?

Kaddafi yeni saçmalıklar yapmadan görevinden uzaklaştırılsa petrol fiyatlarında bir miktar gerileme yaşanabilir. Yeni bir ‘iskambilden kuleye’ sıra gelmezse bu hafta içinde Brent petrolünde 105 dolara doğru bir geri çekilme olabilir. Yok eğer Kaddafi son bir kez ‘saçmalayacak’ olursa bu durumda Brent petrol fiyatlarının 120 doların üzerine hatta 132 dolara kadar çıktığını görebiliriz

Bu haftaya Libya’daki gelişmeler ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) vereceği faiz kararı damgasını vuracağa benziyor! Kaddafi nafile direniyor! Son günlerini halkına saldırarak boşuna heba ediyor. Hakkında karar verilmiş durumda. Hem ona karşı ayaklanan kendi halkı hem de yaptırımlara ve/veya askeri müdahaleye kadar varan seçenekleri tartışmaya başlayan uluslararası kamuoyu Kaddafi’nin son hükmünü vermiş durumdalar.

Nasılsa gidecek artık. Çıkılan yoldan geri dönüş mümkün değil. Mübarek gibi kısa bir direniş sonunda teslim olsaydı ve de olayları kanlı bir şekilde bastırmaya kalkmasaydı bundan sonrası için belki şansı vardı, artık pek fazla kalmadı gibi. Hakkında anglosakson dünya kesin kararını vermiş durumda. Obama ve yakın “kankası” Berlusconi ‘meşrutiyetini kaybetmiştir, gitmeli’ deyince artık işi çok zor. İsviçre başta olmak üzere Avrupa ve ABD, Kaddafi ve ailesinin hesaplarını dondururken, İngiltere dokunulmazlıklarını kaldırma noktasına kadar işi götürmüş durumda!

Libya’nın 1.2 milyon varil günlük petrol ihracatının büyük kısmı yapılamıyor. Yabancıların kontrolünde gerçekleştirilen petrol çıkarma işi, onların ülkeyi terketmesiyle kesintiye uğradı. Ancak hem günlük üretim fazlasının varlığı, hem de Suudi Arabistan’ın Libya’nın açığın kapatmak için üretimi artırabilecek olması petrol fiyatlarında geçen hafta yaşanan sert yükselişin bir kısmının geri verilmesini sağlayacaktır. Bu tahminin arkasında Kaddafi’nin yeni “saçmalıklar” yapmadan görevinden uzaklaştırıldığı varsayımı var tabii ki. Yeni bir “iskambilden kuleye” sıra gelmezse bu hafta içinde Brent petrolünde 105 dolar seviyesine doğru bir düzeltme/geri çekilme yaşanacaktır. Yok eğer Kaddafi son bir kez “saçmalayacak” olursa bu durumda Brent petrol fiyatlarının 120 doların üzerine çıktığını; hatta “saçmalığın” uzun süreli sonuçlarının olabilecekse; teknik olarak bir sonraki hedef seviyesi olan 132 dolara kadar tırmandığını bile görebiliriz. Ancak bu ihtimalin artık düşük olduğunu düşünüyorum!

Haftanın ikinci yıldızı ECB Başkanı Jean-Claude Trichet... Bu hafta Avustralya’dan Brezilya’ya, ECB’den Meksika’ya kadar 7 merkez bankası faiz kararlarını açıklayacak. Petrol fiyatlarının ve beraberinde enflasyon kaygılarının arttığı son haftalarda, merkez bankaları daha çok faizlerde yükseliş veya yükselebileceği uyarısıyla sabit tutma kararları açıklıyorlar. Bu hafta açıklanacak kararlar arasında ECB’nin kararı hepsinden daha önemli ve piyasaları hareketlendirebilecek boyutta. Diğerleri daha çok “eğilim” göstermesi açısından önemli.

Benim beklentim ECB’nin faizleri sabit tutması yönünde. Halen daha İrlanda’nın, Portekiz ve İspanya’nın tahvillerini almak zorunda kalan, bu alımlar için kullanılan fonun hacmini arttırmayı düşünen bir ECB’nin sırf Axel Weber istifa etti diye enflasyon basksını öne sürerek faiz arttıracağını beklemiyorum. İrlanda’da hafta sonu muhalefet Fine Gael Partisi’nin güçlenerek çıkması, halihazırdaki ‘kriz yorgunu’ hükümetler için bir tür uyarı yerine geçebilecek. Ekonomik büyümeyi tehdit edebilecek bir faiz artırım kararının gelmesi en azından “bu turda” zor görünüyor.

Yine de Perşembe gününe kadar piyasalar diken üstünde olacak ve Trichet’nin basın toplantısı merakla beklenecek. Muhtemel faiz arttırımı nedeniyle dolara karşı yükselen euro için de kritik bir hafta olacak bu hafta. Haftayı 1.3750 seviyelerinde kapatan euronun; muhtemel bir faiz artışıyla (ya da beklentisiyle); 1.3925’e kadar yükselme ihtimali var. Ancak bu seviyenin üzerine çıkılması şimdilik zor. Faiz artışı gelmediği takdirde ise önce 1.3650 ardından da 1.3485 seviyesine doğru euronun değer kaybettiğini görebiliriz.

Paritedeki bu hareketler “1 dolar + 1 euro” sepetini bu hafta özellikle ilgilendiriyor. Zira geçen hafta 3.8380’e kadar çıkan ve haftayı 3.7915’ten kapatan sepetin bu hafta 3.8250’nin üzerine çıkması piyasa katılımcıları arasındaki kur tedirginliğini artıracaktır.

Son günlerdeki hareketler dolar/TL kurlarındaki 1.6070’in aşılmasına yetmedi. Ancak euronun yükselişine uyumlu bir geri çekilme yaşanmadığı bir ortamda paritenin yükselmesi sepet değerlerini de yükseltebilir. Bu haftanın dikkatle izlenmesi gereken endikatörü “sepet” olacak!

Sayın Topbaş ve Sayın Sarıgül’e çağrı!

Maslak’taki trafik/metro karmaşasına çözüm bulmak çok mu zor? İTÜ Metro durağı önündeki otobüs durağı ve bekleme cebinin yarattığı karmaşa, trafiği sabah/akşam kilitliyor. Durak binasını yola bu kadar yakın yapan mantığı anlamak mümkün olmadığı gibi, durağın işletime açılmasından bu yana İTÜ-Plazalar arasındaki alt geçidin neden bir türlü bitirilemediğini de anlamak mümkün değil!

Soğuk ve yağışlı havalarda iki üst geçidin dolaşılması hayli zor oluyor.

Alt geçidin açılması hem bu zorluğu ortadan kaldıracak, hem de trafik sıkışıklığını bir nebze azaltacaktır. Durak binasını kaydırılması mümkün olmadığına göre hiç değilse şu alt geçidin bir an evvel açılması için ne gerekiyorsa yapılsın!

Yazının devamı...

Krizin ilk faturası borsaya!

Bu yılın “modası” uyarınca Ocak ayının ilk haftasından bu yana gelişmekte olan ülkelerden çıkan portföy yatırımları, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelere giriyordu. Borsa endekslerinden de gözlenebilen bu hareketlilik, geçtiğimiz haftalarda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki (OKA Bölgesi) kriz sonrasında daha da hızlandı. Mısır’dan sonra Libya’ya da sıçrayan “dalga” Kaddafi’nin şiddete başvurmasıyla piyasalardaki tedirginliği daha da artırdı. Petrol fiyatları (Brent) dün 119.6’a kadar yüksedi ki Mart 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı!

OKA Bölgesi’nde yaşananlar bir süre bizim “uzağımızda” gerçekleşti. Piyasalar da tıpkı 1998 Körfez depreminden sonraki iki günde ne olup bittiğini anlamadıkları gibi, bu sefer de bölgede yaşananları tam olarak anlayamadıklarından fiyatlara ciddi yansımalar olmadı. Tıpkı deprem bölgesinde havadan yapılan çekimlerde 2-3 katlı görünen binaların aslında 5-6 katlı olduklarının anlaşılması gibi, ne zamanki Libya’dan tahliyeler başladı, işin rengi değişti. Aslında bu krizin Türkiye’ye çok da uzak olmadığı anlaşıldı. En azından ekonomik çıkarlar bakımından kriz Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor ve hatta doğrudan etkiliyordu. Bunun idrak edilmesiyle son üç günde; krizin başından bu yana belki de ilk kez; OKA krizinin Türkiye ekonomisini de vuracağı fiyatlandı!

Dünkü Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre OKA’daki iş hacmimiz 36 milyar dolarmış. Süregiden düzenin değişecek olması bir yandan şirketlerimizi etkilerken, diğer yandan da ihracat/cari açık denkleminden dolayı makro ekonomik dengelerimizi etkileyecek. Bu krizi de fırsata çevirirmiyiz belli değil ama ilk izlenim bu etkinin olumsuz yönde olacağı yönde.

Dengelerimizi olumsuz etkileyecek bir başka faktör de herkesin malumu olduğu üzere artan petrol fiyatları. Sabah gazetesi petroldeki 1 dolarlık artışın doğrudan 200 milyon, toplamda da 400 milyon dolarlık ek maliyet getirdiğini söylüyor. 10 dolarlık artış 4 milyar dolarlık yük, en azından 2 milyar dolarlık ek bir cari açık demek!

Yılbaşından bu yana değişik defalar İMKB düşüşlere direnmeye çalışsa da özellikle son iki günde bu havada gelen satışlara artık direnemedi! Diğer gelişmekte olan ülke borsalarından daha da sert satışlara tanık olduk, İMKB hem diğer gelişmekte olanlardan hem de gelişmiş ülke borsalarından negatif olarak ayrıştı. 5 Ocak’tan bu yana MS Gelişmekte Olan Ülke endeksi yüzde 6.3 değer kaybederken, aynı dönemde İMKB’nin kaybı yüzde 12.2 olmuş.

Son iki gündeki satışlarla; İMKB 100 Endeksi’ndeki bir çok kritik destek ve teknik seviyeler aşağı yönde kırıldı! Bunlar arasında belki de en önemlisi; dün 62.680’den geçen 200 günlük Hareketli Ortalama’nın (HO) aşağı kırılmasıydı. Hem de son derece kararşlı bir şekilde.

Düşüş nereye kadar devam edecek derseniz?

İMKB 100’de 60.500-59.800 bandına kısa vadeli bir destek var. Ola ki “korku dağları bekletir” o zaman 58 binli seviyeleri de görebiliriz.

Daha aşağıya inilir mi?

Olaylar Suudi Arabistan ve İran’a “ulaşmadığı” sürece; ki ben bunu en azından bu “turda” olmasını beklemiyorum; İMKB’deki düşüş sınırlanacaktır. Daha aşağı inilecek olsa da önce son günlerdeki sert hareketler sırasında oluşan “boşluklar” öncelikle kapanmalı. Diğer bir deyişle son büyük düşüşün de bir düzeltmesi gelmeli. Ondan sonra piyasalar değerlendirmelerini yeniden yapacaklardır. Ancak toparlanmanın 62.750-64.000 bandıyla sınırlı kalma ihtimalin yüksek olduğunu hatırda bulundurmakta fayda var!

Yazının devamı...

ABD petrolü neden ucuz?

Dünyanın petrolünün neredeyse dörtte birini tüketen ABD, bir varil ham petrol için 14 Şubat günü bizden 19.5 dolar daha az ödedi! Nasıl olur demeyin, oldu. Her ne kadar dün bu fark 12 dolara kadar gerilese de halen daha ABD ham petrolünün piyasa fiyatı (WTI) Avrupa ham petrol fiyatından (Brent) düşük işlem görmeye devam ediyor. Son yıllarda birkaç istisnai “gün” dışında WTI, her zaman Brent petrolüne gçre “primli” işlem görmüştür. Brent’in primli hale gelmesi çok eskiye değil, bu yılın başlarına denk geliyor!

Bu farkın oluşmasının ardında faktörlerin ilki WTI ile ilgili. ABD’nin petrol “depolama bölgesi” Cushing/Oklahoma’da stokların rekor seviyelere yükseldi. Stokların son 5 yıl ortalamasının üzerine çıkmış olması, Cushing’de “biriken” stokların kıyılara ulaştırılamaması WTI’ın fiyatlamasına baz teşkil eden bölgede “arz fazlası” oluşmasına neden oldu. Ne havalar beklendiği gibi soğuk gitti, ne de ABD ekonomisi beklendiği kadar hızlı toparlandı. Üstüne üstlük stokların daha yüksek fiyatlanan kıyı bölgelerine taşınması da sorun olunca yıl başında 3-4 dolar arasındaki fark, Şubat ortasında 20 dolara kadar yaklaştı.

Durum gerçekten garip aslında. Depolama bölgesine petrol getiren ciddi bir boru hattı alt yapısı mevcut. Ancak bunu kıyılara dağıtacak boru hatlarının çapları düşük olduğundan stok fazlaları boru hatlarıyla dağıtılamıyor. Tren yolu ile taşınması durumunda varil başına 4-6 dolar, karayoluyla taşınması durumunda da 6-8 dolarlık ek bir maliyet ortaya çıktığından dolayı (tankerlerin temizleme masrafları hariç) kısa vadede bu yöntemde çok anlamlı olmadığından stoklar şiştikçe WTI geriledi.

Diğer önemli faktör de malumunuz Ortadoğu’daki kargaşa. Bu kargaşa Avrupa’ya yakın olduğundan Brent daha fazla etkilendi ve yükseliş daha sert oldu. Bu arada hatırlatmakta fayda var; Singapur, Malezya, Nijerya ve Dubai petrol fiyatlamaları Brent’e yakın seyrediyor.

Zira son haftalardaki gittikçe açılan fark WTI’ın artık gösterge olmaktan çıktığı tartışmalarını da beraberinde getirdi. İster gösterge olmaktan çıksın ister çıkmasın; bu durum bizim ABD’den daha pahallı petrol tükettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor!

Dün akaryakıta gelen zammından belli değil mi?

Yazının devamı...

ABD borsalarında düzeltmenin sebebi ne olacak?

ABD piyasaları geçtiğimiz yılın Aralık ayı başından itibaren yükseliyor. Şimdi en çok merak edilen soruların başında, “düzeltme” hareketinin ne zaman başlayacağı geliyor. Düzeltmenin 3 haftaya kadar başlamasını bekliyorum. Peki düzeltmede kullanılacak “mazeretler” ne olabilir? Bunu 3 başlıkta toplayabiliriz: Konut fiyatlarındaki gelişmeler, işsizlik verileri ve petrol fiyatlarındaki anormallik.

Özellikle geçtiğimiz yılın Aralık ayı başında başlayan bir hareketle aralıksız yükselen ABD piyasalarında artık daha sık sorulan bir soru var: Düzeltme ne zaman başlayacak?

Bir yandan ABD borsa endeksleri yükseliyor, diğer yandan bu soru sorulmaya devam ediyor!

Bence asıl sorulması gereken soru; “Tamam bu düzeltme 3 vakte kadar (ben 3 haftayı bulacağını sanmam!) gelecek de, sebep ne olacak?” olmalı. Kullanılabilecek “mazeretler” 3 ana başlıkta toparlanabilir:

1- Konut tarafındaki gelişmeler,

2- İşsizlik verileri,

3- Petrol fiyatlarındaki anormallik!

Hatırlatmakta fayda var, bugün ABD piyasaları kapalı. Haftanın kalanında ABD’de başta konut sektörü olmak üzere önemli veriler açıklananacak! Nedir bunlar?

Salı günü Case-Schiller konut fiyatları endeksi (yıllık bazda yüze 2.1’lik düşüş bekleniyor), Çarşamba günü ikinci el konut satışları, 24 Şubat Perşembe günü yeni konut satışlar (300 binlik artış bekleniyor) ve Cuma günü ABD’nin 4. çeyrek büyümesiyle (beklenti yüzde 3.3.’lük artış) Michigan Üniversitesi’nin Güven Endeksi açıklanacak!

Konut verileri özellikle önemli. Zira son bir yıla dair verilere bakıldığında ekonomik toparlanmanın net yansımalarını konutta görmek hayli zor. Fiyatların gerilemesi yavaşladı/durdu. Ancak Case-Schiller endeksine bakıldığında umut verecek artışlar henüz ufukta yok. Bu veriler, haftanın konut satış verileri bir düzeltme başlatabilir mi? Ekonomi tahmin edildiği gibi büyümeyecek diye yorumlandığında; az da olsa böylesi bir ihtimal var. Bu hafta işsizlik verileri olmadığından bu mazeretin de kullanılma ihtimali yok.

Düzeltme demişken, ABD piyasalarındaki düzeltmenin çok da uzun ömürlü olacağını da sanmıyorum. S&P 500’de asıl hedef 1.475 seviyesi. Diyelim ki ilk durak olan 1.349-55 bölgesine gelindiğinde yukarıdaki “mazeretlerden” biri kullanılıp düzeltme olursa da bunun 1.280’inin altına inmesi de zor!

Gelelim mazeret alternatiflerinin sonuncusuna... Ya da ABD hampetrol fiyatlarının Brent petrolüne göre yükselişte geride kalmasına, hatta düşmesine...

Dünya petrolünün tek başına neredeyse dörtte birini tüketen ABD’nin WTI (West Texas Intermediate) petrol fiyatlaması tarihte görülmediği bir biçimde Brent fiyatlamasının gerisine düştü. Dünyanın günlük tüketiminin yüzde 27’si (ABD’nin yanı sıra Meksika ve Kanada) ağırlıklı olarak bu fiyatlamayı kullanıyor. Dubai, Singapur,Nijerya fiyatlamaları; Brent fiyatlamasına yakın seyrederken, WTI’ın bu kadar “ayrışması” şaşırtıcı bir durum.

Piyasa katılımcılarının kafalarını karıştıran bu duruma dair değişik yorumlar var. İlki çok net bir bilgiye dayanıyor: ABD’nin karasal merkezine yakın Cushing/Oklohama’daki en büyük depolama tesisindeki stoklar aşırı yükselmiş durumda. Son açıklanan stoklar geçtiğimiz yılın ve de son 5 yıllık ortalamaların çok üzerinde. Ağırlıklı olarak Kanada’dan çıkarılan ve bu bölgeyen boru hatlarıyla taşınan petrol, kış koşullarına rağmen ihtiyaçtan/tüketimden fazla olduğu için fiyatlar geriliyor. (ABD’nin en yüksek miktardaki petrolü en düşük fiyattan tüketmesi de ayrı bir başarı!)

Geçen hafta yakın vade kontratları arasındaki fark Brent lehine 20 dolara kadar ulaştı. Tarihsel olarak bu denli büyük fark hiç görülmemiş, tam tersine yıllardan beri WTI, Brent’e göre her zaman primli işlem görmüştü. Bu farkın oluşmasına dair bir başka yorum da WTI’nın artık sağlıklı bir endikatör olmaktan çıkmaya başlaması. Çok gerçekçi görünmüyor bu yorum. Zira Brent bölgesinde bir fiyat oluşturmaya yeterli üretim olmadığı için Brent-Forties ve Oseberg bölgelerinden çıkanlarla “harmanlanarak” bir fiyat oluşturabilir hale geliyor.

Her neyse, bu iki “petrol fiyatı” arasındaki farkın açılıyor olması, önümüzdeki günlerde ABD’nin petrol tüketimi/büyüme arasındaki ilişkinin de sorgulanmasını da beraberinde getirecek. Hatta bu yorumlar bir kaç vakte (dikkat, üç vakitten az!) kadar; diyelim ki hafta; düzeltme için “mazeret” olarak kullanılırsa beni şaşırtmayacak.

Dolarda 1.5625-1.5665 TL bandı test edilecek

Böylesi bir düzeltme bizi nasıl etkiler derseniz? Son günlerde gelişmiş ülkelere geri dönmeye çalışan, gelişmekte olan ülkelerden çıkan paranın geri dönmesini sağlayabilir mi? Hiç sanmam. Zira son trendin kısa sürede geriye döndürülmesi hayli zor! Bu nedenle ABD piyasalarındaki muhtemel bir düzeltme/olumsuzluk bizim piyasalarımızı, özellikle de İMKB’yi mutsuz edebilir. İMKB’de bugün ABD tatilinden dolayı çok fazla hareket olmayabilir. Ancak haftanın kalanında pozitif bir havada 66.450-850 bandının test edildiğini göreceğiz. Ancak bu seviyenin aşılması hayli zor. Ola ki aşıldı hedef 68.000 (düz) olacaktır. Ancak ben yine de aşılmasını beklemiyorum! Günlük kapanış bazında 64.000 (düz) seviyesinin altına inilecek olur ise yeni dipleri konuşuyor olabiliriz.

Bu hafta içinde bono ve döviz cephesinde daha sakin bir seyir hakim olacaktır. Gösterge bono bileşiklerinde yüzde 8.10-15 seviyesinin test edilmesi, dolar/TL kurlarında da (pariteden bağımsız olarak) 1.5625-65 bandının test edilmesi ihtimali yüksek! Yukarıda ise 1.5950 seviyesi önemli bir direnç olacaktır!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.