Şampiy10
Magazin
Gündem

İMKB çabaladı ancak ayrışamadı!

Dün günün ilk yarısındaki işlemlere baktığınızda, sanırsınız ki İMKB Türkiye’nin borsası değil. Güne Tokat’tan gelen 7 şehit ve molotof kokteyli ile yakılan 17 yaşındaki genç kızın hayatta kalma mücadelesini kaybettiği haberleriyle başlayan İMKB, adeta bu haberleri hiç mi hiç kaale almadı.

Güneydoğu açılımı halen daha gündemdeki yerini korurken yaşanan bu olayları bir yana bırakan İMKB, Ekim ayında yüzde 6.5 artan sanayi üretimini dikkate aldı. ‘Analistlerin’ beklentisi yüzde 3 düşüş olmasıydı. Bu haberle dünün ilk seansında coşan endeks 50.845’e kadar yükseldi. Sanayi üretimi verileri, tıpkı geçtiğimiz hafta gelen iki kademeli not artışı gibi piyasalar için ’olumlu’sürpriz oldu. Bu arada sanayi üretimindeki artışın ara malı imalatı ağırlıklı olması, ihracatta halen daha önemli yer tutan tekstil üretimindeki artış, AB’ye yapılan ihracatın artıyor olması umut vadeden gelişmeler olmakla beraber önemli olan bunların sürdürülebilir olması. Ekim ayındaki iş günü sayısının fazla olmasının olumlu katkısı, korkarım Kasım ayında Kurban Bayramı sebebiyle olumsuza dönecektir.

Yeniden İMKB’ye dönecek olursak, ikinci seans öncesi gelen Almanya’nın sanayi üretim verileri olumlu havayı bozdu. Zira yüzde 0.5 artması beklenen Alman sanayi üretimi Ekim’de yüzde 1.8 gerilemiş. İngiltere’de ise yüzde 0.4 artış beklentisine karşın değişim olmamış. Bu veriler, bizdeki artışların ‘sürdürülebilirliğini’ sorgulatıyor.

Avrupa’dan gelen olumsuz üretim verilerinin üzerine gelen Fitch’in Yunanistan’ın A- olan notunu BBB+’ya düşürmesi haberi de piyasaların kafasını karıştırdı. Hatta öylesine karıştırdı ki, bir ara sanırsınız Fitch geçen hafta hata yapmış da Türkiye’nin notunu düşürmüş.

Yurtiçindeki olumsuz denebilecek gelişmeleri göz ardı edebilen İMKB, ne yazık ki yurtdışındakilere kayıtsız kalamadı.

Uzun bir zamandan beri kendi başına hareket etme kabiliyetini yurtdışı piyasalara ’terk etmiş’durumdaki Türk piyasaları, son birkaç gündeki kendine has gelişmelerle ‘ayrışmaya çabalasa da’ nihayetinde yine yurtdışındaki gelişmelere teslim oldu. Korkarım, küresel piyasalarla bu denli entegre olmuş, adeta Türkiye’nin borsası olmaktan çıkmış olan İMKB’nin diğer piyasalar düşerken kendi başına ayrışması, kopup gitmesi kolay kolay mümkün değil.

Yıl sonuna tüm piyasalar yukarıda kalmaya çabalayacaklar. Ancak euro/dolar paritesi, petrol ve altın fiyatlarındaki son hareketler bu çabayı gösterenlerin yavaş yavaş yorulacaklarını söylüyor. Olsun! Onların da derdi yıl sonuna kadar değil mi?

Sonrası mı? Saldım çayıra, mevlam kayıra...

Yazının devamı...

Bedava paranın sonu geldi mi?

Kasım ayında ABD’de tarım dışı sektörlerdeki 130 bin kişinin işini kaybetmesi beklenirken, 11 bin kişi işini kaybedince piyasaların kafası karıştı. Bu iyi bir haber mi, yoksa kötü bir haber mi diye...

Nereden baktığınıza bağlı! Ekim’deki yüzde 10.2 ile rekor kıran işsizler arasındaysanız, işsizliğin yüzde 10’a gerilemesi yeni iş bulabilme adına iyi bir haber. Diğer yandan ekonominin toparlanması adına da iyi bir haber. Alınan önlemler yavaş yavaş da olsa işe yarıyor fikri güçleniyor, beklentilerin iyileşmesi adına olumlu bir gelişme.

Diğer yandan ise beklentilerden çok daha iyi gelen ve bir anlamda ani bir toparlanma niteliği taşıyan bu haber piyasalar açısından “çok önemli” olabilir. Zira ekonomideki toparlanma “bu kadar iyi ise”, bir başka deyişle ekonomi artık kendi ayakları üzerinde durmaya başlamışsa bu “sıfır faiz” döneminin sonu anlamına gelebilir. Bu da bir anlamda dolarla yapılan “carry trade”in sonuna yaklaşıldı demek olabilir.

Nitekim Cuma günü veri sonrasında hızla yükselen ve gün içi rekorlarını kıran ABD piyasaları, “bedava paranın sonuna mı geldik” sorgulamasının ardından günün açılış değerlerinin bile altına geriledi. 15-16 Aralık’ta bu yılın son toplantısını yapacak olan Fed’in bu yönde mesajlar verebileceği endişesi piyasa katılımcılarını rahatsız etmiş durumda. Fed yıl biterken mümkün olduğunca ılıman mesajlar vermek isteyecektir. Bu, “bonus mevsim normallerinde” bulunmamız hasebiyle en azından piyasaların yıl sonuna kadar pozitif bir seyir izlemesini isteyenleri destekleyecektir. Diğer yandan çıkabilecek birkaç çatlak ses ise kârını cebine indirmek isteyenları harekete geçirecektir. Fed toplantısı sonrasında faizlerin “ileri bir tarihte” artırılması düşünülüyor, bu konuda bir “acelemiz” yok mesajı gelir ve piyasalar son bir kez yükselecek olur ise; siz siz olun, bonusçuları takip ederken, nasılsa onlardan önce çıkarım psikolojisiyle işinizi yeni yıla falan bırakmaya kalkmayın. Yeni yılda ne olacağı pek belli değil. İnanılmaz “volatil (inişli çıkışlı)” bir yıl bizi bekliyor!

Cuma günü kritik bir gündü! Altın, kapanış bazında 46.3 dolar değer kaybederken, euro/dolar paritesinde olsun, dolar endeksinde olsun kritik seviyelere temas edilmiş durumda!

Euro/dolar paritesinde 50 günlük hareketli ortalamanın ve yükseliş trendinin altında bir kapanış oldu. Bu durum “parite (euro) yukarı, borsalar yukarı” denkleminin bozulması anlamına gelebilir.

Benzer şekilde dolar endeksinde de 50 günlük hareketli ortalamanın yukarı geçilmesiyle, Mart ayından bu yana yaşanan trendlerin tersine gelişmelerin önü açılmış olabilir.





Başbakan’ın ABD ziyareti önemli

ABD borsaları her ne kadar yeni “yüksekler” yapıyor olsalar da hareketlerin boyu ve gün sonu kapanışların, gün içi yükseklerden oldukça aşaıda kalması, piyasaların düşünüldüğü kadar da güçlü olmadığını gösteriyor.

İşin ilginç tarafı, yükseliş için artık daha fazla para gerekiyor. Zira yukarıda gidilecek yer az kaldı. Yani kâr potansiyeli düşük. Diğer yandan da yavaş yavaş da olsa ucuz paranın sonuna geliniyor.

Dışarıda bunlar olurken, İMKB cephesindeki “Fitch sevinci” olabilidiğince coşkuyla yaşandı. Kredi derecelendirme kuruluşları ile bunca şüphe ve güven kaybı varken, halen daha bu kuruluşlardan gelen haberler; özellikle “doğru zamanda” geldiklerinde piyasalarda etkili olabiliyorlar.

Başbakan’ın ABD ziyareti de bu haftanın seyrinde önemli olacak. Afganistan ve Irak ile ilgili gelecek haberler,önümüzdeki aylardaki gelişmelere ışık tutacak. Bu ziyaretin başarılı olduğu fikrinin “iyi satılmasıyla” İMKB tarafı, yurtdışından gelebilecek olumsuzluklara karşı dirençli olacaktır. Yılsonuna gelinmiş olması, Moody’s ve S&P’den not artışı beklentileri de bu direnci kuvvetlendirecektir. Ne zamana kadar? Dow Jones 10.000’in altına düşene kadar denebilir...



Bir not: IMF, Maldivelerle 92.5 milyon dolarlık bir paket üzerinde anlaşmış! IMF’nin yeni dönemdeki “ufakları ayak altından çekme” misyonuna ’ufak’ bir örnek daha!





Dolar 1.48’in altına inerse...

Bu haftanın öncü göstergelerinden birisi dolar endeksi olacaktır. 76.25 seviyesinin üzerinde kapanışların olması doların değer kazanması açısından önemli. Dolar endeksinin yanı sıra euro/dolar paritesindeki 1.48 destek seviyesi de önemli. Endeks yükselirken, ister istemez euro değer kaybedecektir. 1.48’in altına inilmesi durumunda yeni hedef 1.4675 seviyesi. İlk denemede bu seviye kırılmaz. Kırılması durumunda 1.4515 seviyesi gündeme gelebilir. Paritede yukarıdaki beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, dolar/TL kurlarında da 1.4850’nin altına inilmesi hayli zor olacaktır. Pariteye bağlı olarak 1.50’nin üzerinde daha uzun süreler kalınacak bir döneme giriyor olabiliriz.

Yazının devamı...

Korku, Dubai’nin bulaşıcı olması

Dubai’den gelen haberler piyasaları rahatlatmadı. Yedi emirlikten biri olan Dubai’nin “başına açtığı belalarla” uğraşmaya başlayan Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankası (BAE MB), bankaların likidite ihtiyaçlarını karşılayacağını, bankacılık sisteminin arkasında olduğunu açıkladı. Bu açıklama daha çok mevduat sahiplerinin bankalara hücumunu engellemeye, sistemin “normal çalışmasını” sağlamaya yönelik bir açıklamaydı. Artık sıradan hale gelmiş bir açıklama.

Asıl Dubai Maliye Bakanlığı’ndan bir yetkili, sorunların merkezindeki Dubai World adlı şirketin Dubai hükümetinin bir “parçası” olmadığını, bu şirkete borç vermiş, bonolarını almış olanların, vermiş oldukları bu kararların “sorumluluklarını taşımaları” gerektiğini söylemiş.

Son gelen bu açıklama piyasaların hiç de duymak istemediği tarzda açıklamaydı.

Piyasa ne umuyordu?

Nakheel ve Dubai World şirketlerinin yerine açıklama yapan Dubai Hükümeti’nin, bu açıklamayla 100 milyar doları aştığı konuşulan borçları “zımni” olarak üstlendiği düşünüldü. Son açıklama bunu yalanlıyordu.

Diğer yandan Abu Dhabi ve BAE MB’nın bir şekilde piyasalara girip bonoları cari piyasa değerinden ya da “nominal değerinden” alacağı umuluyordu. Ancak görünen o ki özellikle Abu Dhabi “seçici” davranacak. Dubai’nin “burnu sürtülmeden” yardımcı olmayacak, yardım için vereceği paraya karşılık ya ciddi teminat isteyecek, ya da Dubai’deki malları ucuza kapatacak!

Dubai’nin sorunu çok da yeni değil aslında. Lehman’ın batışı sonrasındaki 3 ay Dubai adeta paralize olmuş. Yetkililer ne yapacaklarına karar verememişler. Orada çalışan yabancıların önemli kısmı ülkeyi terk etmeye başlamış. Ardından Duabi’nin “iş modelinin” hiçbir yere benzemediği, emirin ve ailesinin sağlam olduğu, kamu yatırımlarının devam edeceği açıklamasıyla çarklar ağır da olsa dönmeye başlamış.

Metro, otoyollar ve en önemlisi 4 Ocak’ta açılacak dünyanın en yüksek binası Burj Dubai’nin inşaatına devam edilmiş. Yılın başında 10, bu ayın başında da 5 milyar dolarlık bono ihracı moralleri bir parça düzeltmiş.

Soğuk duş gibi...

Ancak son gelen 3.5 (faiziyle birlikte 4 milyar dolara yakın) sukuk bonosunun ödemesinin erteleneceği haberi piyasalarda soğuk duş etkisi yaptı. Anlaşılan sorun daha önceki aylarda olduğu gibi “çadırda” çözülememiş ki emirlikler arasındaki tartışma uluslararası platforma taşındı. Emirliklerden gelen açıklamalar aslında iki şey söylüyor:

1-Dubai Hükümeti, Dubai World’de katıldığı sermaye kadar sorumlu olduğunu söylüyor. Şirketin sermayesi 100 dirhem, borcu 1.000 dirhemse hükümet, “Sadece 100 dirhem kaybederim” demeye getiriyor. Bu yaklaşım 3.5’lik itfanın arkasındakilerin hepsini olumsuz etkileyecek. Durum ciddi boyutlarda ki Emir Maktum bunu göze almış.

2- BAE MB, bankalara borç vererek likidite sağlayacak, ancak doğrudan bir alım yapmayacak. Emlak fiyatları zaten yüzde 50 gerilemişken çıkan son krizde Abu Dhabi sizce “Fiyatlar yeterince düştü, buradan mal alırım mı” der, yoksa daha da düşmesini mi bekler?

Etkisi ne olacak?

Bunların hiçbiri Dubai’ye borç vermiş bankalar için iyi haber değil. Özellikle de küresel krizde ciddi sarsıntı geçiren; henüz daha kendine gelememiş başta HSBC ve Standard Chartered olmak üzere Dubai’ye ciddi miktarda borç vermiş İngiliz bankaları için...!

Son 3 haftada art arda gelen Ukrayna, Yunanistan, Almanya (WestLB), Dubai haberlerinden sonra şimdi “Sırada kim var” sorusu soruluyor. Bankacılık ile reel sektör arasındaki kredi mekanizmasının sağlıklı bir şekilde çalışmadığının bir kez daha ortaya çıkması, “Kriz bitti” diyenleri neredeyse yalancı çıkarır gibiydi.

Dün birçok hedge fon için “yıl sonu” olması hasebiyle kritik bir gündü. Asya piyasalarından başlayan “iyimser” bakış açısı; Avrupa ve ABD piyasalarının Dubai’yi “metanetle” karşılamalarına hatta göz ardı etmelerine yardımcı oldu. Zira onlar halen daha Dubai Hükümeti’nin 100 dirhem sermaye koyduğu şirketinin 1.000 dirhemlik borcunu üstleneceğini, BAE MB’nın da bonoları alacağını varsayıyorlar. Böyle bir şey olmayacak! Yine de bunu kabul edene kadar değil Kasım ayını, yılı bile iyi bitirmek için ne gerekiyorsa yapılacaktır.

Mart ayından bu yana bu denli çaba göstermişlerken, sırf Dubai’de batacak 20-30 milyar dolarcık için, tüm bu “başarıları” bir kalemde silip atmak istemeyeceklerdir. Dubai’yi (de) sineye çekmek için ne gerekiyorsa yapacaklardır. Ne kadar görmemezliğe gelseler de bence bundan sonrası “Dubai’den önce ve Dubai’den sonra” diye anılabilir. Zira Dubai, bölge ülkeleri için bir “iş modeliydi” ve 25 Kasım’daki gelişmeler artık bu iş modelinin çöküşüydü. Yakın zamanda bu tarz riskli iş modelleri kolayca kredi bulamayacaklar.

Moraller bozulabilir

Bizim piyasalarımız da Dubai meselesini “pas geçmeye” çalışacaklardır. Özellikle bono tarafında moraller bozulacaktır. Faizlerde sınırlı bir yükseliş yaşanacaktır. İlk hedef 9.75, ardından da 10.40’la çift haneli faizleri görebiliriz.

Bu arada dolar/TL kurlarında da dramatik olmamakla beraber bir yükseliş yaşanacaktır. Bizim bayram tatilinde çalışan piyasalarda; panikle 1.5550’ye kadar yükselen dolar kurları 1.51’e kadar gerilese de yeniden 1.5250’lere gelindi. Hafta içinde 1.5450 seviyesinin üzerinde bir kapanış olduğu sürece 1.51-1.54 bandı bu hafta içinde korunacaktır. Ancak 1.5450’nin kapanış bazında aşılması 1.5650 seviyesini gündeme getirecektir.

Bono tarafında moraller bozulabilir. Faiz ilk etapta 9.75’i sonra da 10.40’ı zorlar. Dövizde de dramatik olmamakla birlikte yükseliş olacak. 1.525 TL’ye gelen dolar bu hafta 1.545’i sonrasında da 1.565’i görebilir.

Yazının devamı...

Ukrayna, Yunanistan şimdi de Dubai, sıradaki?

Herşeyden önce Kurban Bayramınızı kutlarım. Bir bayram günü aşağıdaki yazıyı okumak isteyenleri şimdiden uyarmak istiyorum, tatil havasına uygun şeylerden (ne yazık ki) söz etmeyeceğim.

Dün arife günü bizim piyasalarımız yarım gün çalışırken, uzak doğu piyasalarında normal bir gündü. Ancak Ortadoğu ve özellikle de Dubai için bunu söylemek pek mümkün değildi. Dubai Emirliği’nin Dubai World adlı şirketi aracılığıyla sahip olduğu Nakheel adlı gayrimenkul şirketinin 14 Aralık’ta vadesi gelecek 3.52 milyar dolarlık sukuk bonosunun vadesini 30 Mayıs 2010’a uzatmak istediğini açıklamasından sonra piyasalar birbirine girdi.

Açıklamanın Batı piyasalarının tamamı Şükran Günü, Türk ve müslüman dünyasının da Kurban Bayramı vesilesiyle kapalı olduğu bir günde gelmesi manidar. Gayrimenkul ve yabancı yatırımlar aracılığıyla büyüyen, sürdürülebilir bir ekonomik modeli olmayan, buna rağmen son yılların yıldızı parlayan Dubai’nin borçlarını ödeyemez hale gelmesi piyasalar için kötü bir haber. 80 milyar dolar kadar borcu olan Dubai hükümetinin, garantisi olmadığı halde sahip olduğu bir şirket adına açıklama yapması piyasalarda “Dubai batıyor mu?” sorularını gündeme getirdi.

Son 1 yıldır yabancıların araçlarının anahtarlarını üstünde havaalanı otoparkında terkedip, tek yön uçak biletleriyle ülkeyi terk ettikleri Dubai; son iki haftadır birbirine eklenen zincirin son halkası. Geçtiğimiz hafta ekonomik krizle boğuşan ve IMF ile bir program yürüten Ukrayna’nın devlet demiryolu şirketi Ukrzalyznitsya vadesi gelen 440 milyon dolarlık borcunu ödeyemeyeceğini açıkladı. Devlet şirketi olması hasebiyle Ukrayna bir anda mercek altına alındı. Fitch Ukrayna’nın notunu B’den B-’ye düşürdü.

Ardından AB’den 40 milyar euro “bedava fonlama” kullanan Yunan bankaları ile ilgili endişeler gündeme yerleşti. Papandreu’nun bu sene bütçe açığının GSMH’nin yüzde 12’sine ulaşacağını açıklamasının ardından Yunan devlet tahvilleri ile Alman devlet tahvilleri arasındaki fark açılmaya başlandı. Yunan hükümetinin riski artmıştı. AB’den fonlama sağlamak için Yunan devlet tahvillerini kullanan Yunan bankaları için endişeler artınca Atina Borsası’nda sert düşüşler yaşandı.

Bu hafta başında da Almanya’da North Rhine-Westfalia eyaletinin bankası durumundaki WestLB’nin sermaye yeterliliği ile ilgili sorunların gündeme gelmesi Alman borçlanma piyasalarını sıkıntıya sokmuştu.

Dubai ile birlikte neredeyse bir haftaya sıkışan tüm bu olaylar, aslında likidite vermenin çözüm için tek başına yeterli olmadığının açık kanıtı. Madem piyasalarda likidite var; neden yatırımcılar Ukrayna’ya ya da WestLB’ye ya da Dubai emirine borç vermiyor? Yarın öbür gün Ukrayna’ya krediyi açmış olan Barclay’s ya da Dubai’ye borç vermiş olanların da kredibiliteleri sorgulanacak. Bu seferde bu piyasalardaki muhtemel kayıpları için onlara kredi verilmeyecek.

Sistem yeniden kilitlenme riski ile karşı karşıya kalabilecek. Kökten çözüm üretilmediği, iyi banka kötü banka ayrılmadığı, “zombi” hale gelmiş finansal kurumlar sistemden “atılmadığı” için halen daha bu problemlerle uğraşıyoruz. Korkarım daha da uğraşacağız.

Dün piyasaların önemli bir kısmı kapalıydı. Yine de açık olan varlık piyasalarında önemli düşüşler yaşandı. Dolar da euro karşısında yeniden 1.50’nin altına geriledi. Varlık piyasalarında pozisyonlarını azaltanlar, borç aldıkları dolarları geri iade edeceklerinden dolayı dolar değer kazandı. TL’de bundan etkilendi. Her ne kadar bizim piyasalarımız kapalı olsa da; tüm bu hengame içinde uluslararası piyasada dolar, TL karşısında 1.5330’a kadar yükseldi.

Korkarım yeni bir türbülansın henüz başındayız. Sıradaki mi? Yaz aylarında yan gelip, Ağustos böceği misali yan gelip yatanlar...

Son haftalarda Türk piyasalarının “negatif ayrışmasından” sıkça söz edildi. Sıradakilerden biri de biz olabilir miyiz?

Yazının devamı...

VOB niye reklam yapar?

Bu aralar finansal piyasalardaki reklâmlara takıldım. “... ile borsada oyun büyüyor” reklamından sonra şimdi de VOB’un reklamı dikkatimi çekti. İzmir’de kurulmuş bulunan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB); döviz, İMKB endeksi, altın, faiz ve emtiaların ilerideki tarihlerdeki “fiyatlarını” vadeli kontratlar aracılığıyla bugünden sabitleme imkanı veriyor. Tanım gayet güzel. İleride ortaya çıkabilecek fiyat risklerinden korunmak için VOB kontratlarını kullanabilirsiniz.

Tabii bulabilirseniz!

VOB’un İzmir’de kurulmasındaki asıl amaç, özellikle pamuk ve buğday başta olmak üzere tarımsal emtia üreticileri ve bunların ticaretiyle uğraşanların fiyat risklerinden korunması için bir alt yapının oluşturulmasıydı. Bunlara döviz kontratları da eklendi ki bu ürünlerin uluslararası ticareti ile uğraşanlarla, ithalat ve ihracatçıları döviz risklerini de en aza indirebilsinler (hedge edebilsinler).

Ancak evdeki hesap “pazara” uymadı! Emtia kontratları ölü doğdu. Neden derseniz, bu kontratları desteklemesi gereken lisanslı depoculuk geliştiril(e)medi. Faiz kontratlarında neredeyse hiç işlem olmadı. Az biraz dolar ağırlıklı olmak üzere döviz kontratları çalıştı. VOB kuruluş amacından çok farklı bir noktaya geldi.

Bugün VOB, neredeyse “tek ürün” piyasası haline geldi. Büyük yatırımcılar Endeks 30’daki kağıtlarla; bu endekse dayalı kontratlar arasında arbitraj yapıyorlar. Bu nedenle yılbaşından bu yana VOB’daki işlem hacminin yüzde 86’sının tek başına İMKB 30 kontratında gerçekleştiği görülüyor. Bu kontrattaki işlemlerin de yüzde 95’ten fazlası da ilk vadede gerçekleşiyor.

İMKB ile tek hisseye dayalı kontratlar konusunda yaşanan rekabet, SPK’nın “ikinize de yok” demesiyle sona ermesine rağmen VOB, o günlerde başlatmış olduğu bir reklâm kampanyasını halen daha devam ettiriyor! Sahi VOB niye reklâm yapar? Henüz daha yeni olan bir piyasa; kendini daha iyi tanıtması, neyin ne olduğunu anlatması gerekirken, hiçbir şey ifade etmeyen Sertap Erener’li bir reklâmı sürdürüyor.

Reklâm hiçbir şey söylemiyor. Sadece www.vobnedir.org sitesinin tanınmasını sağlamaya yönelik, o da reklamdan web adresini okuyabilene... Sitede başarılı bir animasyon var. Ancak animasyonda sözü edilen ürünlerin çoğu ya çalışmıyor, ya da işlem hacimleri çok düşük. Tekstil ihracatçılarının döviz risklerini hedge edebilmelerinde kolaylık sağlamaya yönelik; İTKİB, VOB ve dört büyük banka ile ortak geliştirilen bir proje vardı. Bu projenin iyi tanıtılamamasından dolayı istendiği gibi gelişemiyor. Anlamsız bir reklâm yerine, bu veya benzer “hedefe odaklanmış” çalışmalar yapılamaz mı? Ya da VOB’u “tek kontrat borsası” olmaktan kurtaracak, çalışmayan kontratları “çalıştıracak” adımlar atılması sağlanamaz mı?

Sahi VOB niye reklâm yapar?

Onlarda mı “oyuna” davet ediyorlar?

Tek kontratlı bir borsa yeni ‘müşteri çekmeye’ çalışıyor! VOB hem ürün hem de vade çeşitliliğini artırarak, gerçek varoluş amacına yönelik tanıtımlar yapmak, patronlar ve orta kademe yöneticiler gibi “profesyonellere” yönelmek yerine neden “amatörleri” hedefleyen bir reklam yapılır anlamak biraz zor.

VOB’un ne olduğunu tam olarak bilmeyen amatörler bugüne kadar yeterince zayiat vermediler mi? Yeterince yabancı profesyonellere “yem” olmadılar mı? VOB gibi bir piyasa, modern finans sistemi için yadsınamaz ve vazgeçilemez bir piyasadır. Varlık sebebi olan hedge ürünlerinin işlem görmesi misyonuna yönelik çalışmalara ağırlık vermek gerekmez mi?

Bu arada VOB demişken bir de “çifte teminat” meselesi var ki buna da önümüzdeki günlerde değineceğim.

Kurban Bayramınız kutlu olsun!

Yazının devamı...

Altının onsu 1.200 doları da geçecek mi?

Dün altının onsu 1174.45’e (satış) ulaştı! Bu yıl beni en fazla yanıltan altın fiyatları oldu. Yanıltmaya da devam ediyor. Neden derseniz? Dillere pelesenk olan klâsik mazeretlerin hiçbirinin doğru olduğuna inanmıyorum. Yok ikinci dip gelecek, yok enflasyon fırlayacak, yok kağıt paralara güven sarsıldı gibi mazeretlerle altının yükselmesini açıklamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. (Düşünseydim altında o kadar iddia kaybeder miydim?)

Öyle olsaydı gümüş bu denli geriden mi gelirdi?

Enflasyon yükselecekse petrol neden 80 doların üzerine çıkamıyor?

Kağıt paralara güven kayboluyorsa neden sadece dolara?

Madem dolara güven azalıyor o zaman neden euro dolara karşı 1.50’nin üzerine gidemiyor?

ABD’deki altın vadeli vadeli kontratlarında “altının daha da yükseleceğine” inanların oranı yüzde 97’ye çıkmış. 100 kişide benim gibi düşünen sadece 3 kişi mi varmış? Ne talihsizlik!

2007 sonunda petrolde de benzer bir ralli yaşanmıştı. O günlerin “petrol alalım” furyası, bugünlerde “altın alalıma” döndü. Teknik ve temel sebeplerle “tek başına altının” yükselişini açıklamak mümkün değil. Geriye bir tek “makul” açıklama kalıyor ki o da “fütursuz bir spekülasyon”... Bu hareketi kontrol edenler ne zaman çıkacaklarını biliyorlar. Bunu hiç bir zaman bilemeyecek olanlar da “son kullanıcı” olacaklar. Tıpkı petroldeki 146 dolar gibi... Onlar da bir gün haklı çıkacaklar, onlara söylenen “petrol 200 dolar” olacak masalı gerçek olunca. Eh, arada 35 dolara almış olanlarınki de 200 dolar olacak, olsun...

Bundan sonra daha nereye gidecek sorusunun cevabını aslında bu spekülasyonu sürdürenlerden başka bilen olduğunu sanmıyorum.

Teknik olarak bakıldığında 1.190 kritik seviye. 1.200 dedik, oldu deyip pozisyonlarını boşaltırlar mı? O gün göreceğiz. Sonrasında 1.350 dolar var. Son günlerde her türlü piyasadan ayrı yükselen altının bir anda 1.350’ye çıkması hayli zor.

Yıl sonu yaklaşıyor, hisse senetlerinde olduğu gibi birileri de 1.190-1.200 bölgesinde kârlarını realize edebilirler. Hatta bu realizasyon dün ufaktan başlamış bile olabilir!

Yazının devamı...

Kısa hafta hareketli geçecek!

ABD’de 26 Kasım’da Şükran Günü. Bizde de 26 Kasım Arife ile başlayan ve 1 Aralık’ta bitecek olan Kurban Bayramı!

Her iki piyasada da 25-26 Kasım günleri önemli olacak. Çaba yine hisse ve bono piyasalarını mümkün olduğunca yukarıda kapatma yönünde olacaktır.

“Bonusçular” bunu başarabilecekler mi?

İşleri biraz zorlaşmaya başladı! Reel ekonomi yavaş yavaş varlığını hissettiriyor. Beklenti anketlerindeki iyimserlikle Mart ayında başlayan yükseliş, son iki ayda “beklenti anketlerindeki” düşüşten etkilenmemeye çalışsa da; Nasdaq’ı peşi sıra sürükleyen şirketlerden Dell Computers’un üçüncü çeyrekte beklenen düşük gelen kâr rakamı, piyasaları gerçekle yüzleştirmeye başladı.

Ay ve de yıl sonuna bu kadar yaklaşmışken kim kötü haberi satın alır? Sanırım hiçkimse almak istemeyecek. Yıl sonunu olabildiğince yukarıda kapatmak isteyenlerin dışındakilerin bazıları son gelişmeleri dikkate alıyorlar ve onlar kârlarını ceplerine koymayı tercih ediyorlar.

Yazının girişinde de belirttiğim üzere bu hafta ABD’de “Şükran Günü”, bizde de “Kurban Bayramı” haftası. Perşembe günü ABD’de Şükran günü (Thanks giving day) bizde Arife Günü ve aynı zamanda Kasım ayının son resmi iş günü!

Birçok Amerikalı Cuma gününü de tatille birleştirerek uzun bir hafta sonu tatili yapmayı tercih edeceğinden kimse o güne fazla iş bırakmadan, Çarşamba’dan (ki birçok hedge fonun ve yatırım bankasının yıl sonu Kasım ayı) ayı ve dolayısıyla yılı “iyi” kapatmaya çalışacaklardır.

Bu yaklaşım bizim piyasalarımızın da Perşembe gününe doğru hareketlenmesine neden olacaktır. Haftanın ilk günlerinde piyasalar olabildiğince “yatay” seyretmek, mümkünse de “yukarı” gitmek isteyeceklerdir.

Cuma günkü ABD piyasalarındaki “sınırlı ve kontrollü!” hareket bu hafta için bir ipucu veriyor. Piyasaların çok da fazla düşmesi istenmiyor. ABD piyasalarında geçtiğimiz hafta çok ciddi düşüşler yaşanmış değil. Asıl düşüşler gelişmekte olan ülke piyasalarında görüldü.

Ukrayna devlet demir yollarının devlet garantili borcunu ödeyememesi, Yunanistan’ın AB kaynaklarından daha fazla faydalanması engellenebilir endişeleri gelişmekte olan ülke piyasalarını “bozdu”! İMKB ve Türk piyasaları da bundan oldukça olumsuz etkilendiler. Peki gerçek neden Ukrayna ve Yunanistan mıydı? Bana göre değil. Piyasalarda “kâr realizasyonu” ve “pozisyonları boşaltma” ihtiyacı vardı! Onlar sadece “görünürdeki sebep” oldular!


Zirve görüldü ve kâr realizasyonları sürecek!

Hem bizim piyasalarımızda, hem ABD piyasalarında... Bundan sonra yıl sonuna kadar yaşanacak yükselişlerin hemen hepsi “mal çıkmak” için “kullanılacaktır”!

Geçtiğimiz hafta S&P 500 Endeksi’nde, haftalık bazda 2007 zirvesinden bu yana gelen düşüş trendine gelindi. Ancak kapanış bazında aşılamadı ve altına inildi.

Önümüzdeki haftalarda bu trendin yukarı yönlü kırılma ihtimali oldukça düşük. Yıl sonuna kadar trend boyunca “aşağı/yatay” yönlü bir seyir olması bile yıl başından itibaren piyasalarda yeniden bir düşüş döneminin yaşanacağının habercisi olacaktır.

Gerek ABD, gerekse de İMKB’ye baktığımda bu yıl için zirvelerin görüldüğünü ve bundan sonraki günlerde daha düşük seviyeleri ziyaret edeceğimizi düşünüyorum.

İMKB’de teknik düzeltme seviyelerinden 44.950 seviyesi geçtiğimiz hafta görüldü, kapanış bu seviyenin üzerinde oldu. Bu seviyenin bu kısa haftada korunması durumunda, yukarı/yatay yönlü bir toparlanma hareketi bile görebiliriz. Haftanın ilk gününde 48.250’den geçen ve her gün 175 puan azalan düşüş trendinin aşılması hayli zor.

Bu seviyelere yaklaşmadan çok daha önce 47.000 seviyelerinin görülmesi bile birçok yatırımcı ve fon yöneticisine göre “pozisyon boşaltmak” için uygun seviyeler olacaktır.

Euro/dolar paritesinde kritik seviyelerdeyiz.

Geçtiğimiz Cuma günü 1.4810’daki 50 günlük hareketli ortalamanın (HO) altına inildi. Ancak kapanış bu seviyenin oldukça üzerinde gerçekleşti. Borsaları yukarıda “tutmaya” çalışanlar, aynı zamanda euro cephesinde de ellerindeki tüm imkânları kullanarak, teknik seviyelerin korunması yönünde çaba harcıyor gibiler. Tabii ki tek bir merkezden yönetilen bir çabadan çok pozisyon taşıyanların “ortak akıl ile” yürütülen bir çaba bu!

Zira doların değer kazanması, şu anda geçerli olan “dolar ucuz, bunu kullanarak ne alabilirsen al, para kazanırsın” senaryosunu bozacaktır! Doların değer kazanması pozisyonların kapatılmasının önünü açabilir!

Paritede 1.4810’un altında bir kapanış olması heyecanı artıracaktır. Hele ki Pazartesi günü 1.4770’den geçen ve her gün 12 pip artan yükselen trendin kapanış bazında aşağı kırılması piyasalarda ciddi şoklara neden olabilecek!

Yazının devamı...

Hepsi bahane kâr cepte şahane

Yatırım bankacılarını ve fon yöneticilerini yıl sonuna yaklaşıldıkça tatlı bir “bonus heyecanı” sarmaya başlar. Son yıllarda fonların ve yöneticilerinin performans değerlendirmesi daha çok Kasım ayının sonunda yapılmaya başlandı. Bu da Hristiyan dünyasının Kasım ayının sonlarındaki “Şükran Günü”ne denk geliyor.

Benzer bir dönem de yıl sonuna doğru Noel kutlamaları öncesinde yaşanıyor. Hatta bu dönemdeki yükselişe geçtiğimiz yıllarda “Noel Baba Rallisi” adı takılmıştı. Hatırlarsanız geçen yıl bile böylesi bir ralli yaşanmış, ardından da Mart ayında “yeni dip” görülmüştü.

Bugünlerde de benzer bir çaba var borsalarda. Habire piyasaları yukarı “ittirme” çabası gözleniyordu. Ancak bazıları sadece kağıt üzerindeki “hayali kârlarla” yetinmek istemiyor anlaşılan. “Kâr cebe yakışır” diyenler son günlerde satmayı tercih ediyorlar.

Yurtdışındaki piyasalar ancak son iki günde böylesi bir satışla karşılaşırken, İMKB hafta başından ciddi satışlarla karşılaştı. Aslında bu satışlar 15 Ekim’den bu yana devam ediyordu. Hafta başında görülen 49.149 seviyesinden bu yana siddetlenen satışlarla dün 45.635 seviyesine kadar inildi. Yüzde 7.15’e varan bir düşüş demektir. Üstelik satışlar, ABD borsaları yeni zirve görürken başladı ve hafta boyunca devam etti.

Yok kapatma davasıydı, yok artan siyasi gerilimdi, yok domuz gribiydi, yok başbakanın sinirli haliydi derken bu düşüşe hep bir sebep arandı. İllâki belli bir sebep olması gerekiyor mu? Bence hayır! İMKB’nin diğer bir çok borsadan çok daha fazla yükseldiği yani “pozitif olarak ayrıştığı” dönemde hiç kimse bunun sebebini sorgulamadı. Şimdi neden “negatif ayrışma” sorgulanıyor. Hafta başında S&P Endeksi ile İMKB 100 Endeksi’ni karşılaştırmış ve aradaki farkın belli bir zaman zarfında kapanacağına değinmiştim. Şimdi olan biten bu çabanın tahminlerden biraz erken başlamış halinden başka bir şey değil.

İMKB’deki düşüş daha devam eder mi?

Teknik olarak 44.950 seviyesi yakın zamanda görülecektir. Dünkü dip seviyesi (45.635) bugün korunacak olur ise İMKB 100 Endeksi’nin gün içinde 47.000 seviyesine doğru toparlanma çabalarına şahit olabiliriz. Bu arada hatırlatmakta fayda var: İMKB’deki ana yükseliş trendi aşağı yönlü kırılmış durumda! ABD piyasalarındaki satışların hızlanması, euro/dolar paritesinde 1.4810 seviyesinin hele ki 1.4760’ın altına inilmesi durumunda piyasalardaki kâr realizasyonu daha da hızlanacaktır.

Kârını cebine koymak isteyenler, kısa vadeli toparlanmaları fırsat olarak değerlendireceklerdir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.