Ukrayna, Yunanistan şimdi de Dubai, sıradaki?
.
Herşeyden önce Kurban Bayramınızı kutlarım. Bir bayram günü aşağıdaki yazıyı okumak isteyenleri şimdiden uyarmak istiyorum, tatil havasına uygun şeylerden (ne yazık ki) söz etmeyeceğim.
Dün arife günü bizim piyasalarımız yarım gün çalışırken, uzak doğu piyasalarında normal bir gündü. Ancak Ortadoğu ve özellikle de Dubai için bunu söylemek pek mümkün değildi. Dubai Emirliği’nin Dubai World adlı şirketi aracılığıyla sahip olduğu Nakheel adlı gayrimenkul şirketinin 14 Aralık’ta vadesi gelecek 3.52 milyar dolarlık sukuk bonosunun vadesini 30 Mayıs 2010’a uzatmak istediğini açıklamasından sonra piyasalar birbirine girdi.
Açıklamanın Batı piyasalarının tamamı Şükran Günü, Türk ve müslüman dünyasının da Kurban Bayramı vesilesiyle kapalı olduğu bir günde gelmesi manidar. Gayrimenkul ve yabancı yatırımlar aracılığıyla büyüyen, sürdürülebilir bir ekonomik modeli olmayan, buna rağmen son yılların yıldızı parlayan Dubai’nin borçlarını ödeyemez hale gelmesi piyasalar için kötü bir haber. 80 milyar dolar kadar borcu olan Dubai hükümetinin, garantisi olmadığı halde sahip olduğu bir şirket adına açıklama yapması piyasalarda “Dubai batıyor mu?” sorularını gündeme getirdi.
Son 1 yıldır yabancıların araçlarının anahtarlarını üstünde havaalanı otoparkında terkedip, tek yön uçak biletleriyle ülkeyi terk ettikleri Dubai; son iki haftadır birbirine eklenen zincirin son halkası. Geçtiğimiz hafta ekonomik krizle boğuşan ve IMF ile bir program yürüten Ukrayna’nın devlet demiryolu şirketi Ukrzalyznitsya vadesi gelen 440 milyon dolarlık borcunu ödeyemeyeceğini açıkladı. Devlet şirketi olması hasebiyle Ukrayna bir anda mercek altına alındı. Fitch Ukrayna’nın notunu B’den B-’ye düşürdü.
Ardından AB’den 40 milyar euro “bedava fonlama” kullanan Yunan bankaları ile ilgili endişeler gündeme yerleşti. Papandreu’nun bu sene bütçe açığının GSMH’nin yüzde 12’sine ulaşacağını açıklamasının ardından Yunan devlet tahvilleri ile Alman devlet tahvilleri arasındaki fark açılmaya başlandı. Yunan hükümetinin riski artmıştı. AB’den fonlama sağlamak için Yunan devlet tahvillerini kullanan Yunan bankaları için endişeler artınca Atina Borsası’nda sert düşüşler yaşandı.
Bu hafta başında da Almanya’da North Rhine-Westfalia eyaletinin bankası durumundaki WestLB’nin sermaye yeterliliği ile ilgili sorunların gündeme gelmesi Alman borçlanma piyasalarını sıkıntıya sokmuştu.
Dubai ile birlikte neredeyse bir haftaya sıkışan tüm bu olaylar, aslında likidite vermenin çözüm için tek başına yeterli olmadığının açık kanıtı. Madem piyasalarda likidite var; neden yatırımcılar Ukrayna’ya ya da WestLB’ye ya da Dubai emirine borç vermiyor? Yarın öbür gün Ukrayna’ya krediyi açmış olan Barclay’s ya da Dubai’ye borç vermiş olanların da kredibiliteleri sorgulanacak. Bu seferde bu piyasalardaki muhtemel kayıpları için onlara kredi verilmeyecek.
Sistem yeniden kilitlenme riski ile karşı karşıya kalabilecek. Kökten çözüm üretilmediği, iyi banka kötü banka ayrılmadığı, “zombi” hale gelmiş finansal kurumlar sistemden “atılmadığı” için halen daha bu problemlerle uğraşıyoruz. Korkarım daha da uğraşacağız.
Dün piyasaların önemli bir kısmı kapalıydı. Yine de açık olan varlık piyasalarında önemli düşüşler yaşandı. Dolar da euro karşısında yeniden 1.50’nin altına geriledi. Varlık piyasalarında pozisyonlarını azaltanlar, borç aldıkları dolarları geri iade edeceklerinden dolayı dolar değer kazandı. TL’de bundan etkilendi. Her ne kadar bizim piyasalarımız kapalı olsa da; tüm bu hengame içinde uluslararası piyasada dolar, TL karşısında 1.5330’a kadar yükseldi.
Korkarım yeni bir türbülansın henüz başındayız. Sıradaki mi? Yaz aylarında yan gelip, Ağustos böceği misali yan gelip yatanlar...
Son haftalarda Türk piyasalarının “negatif ayrışmasından” sıkça söz edildi. Sıradakilerden biri de biz olabilir miyiz?