Sizi izliyorlar!

10 Ekim 2017

ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’nın teknoloji geliştirme biriminin başkan yardımcısı Dawn Meyerriecks’e göre, CIA yapay zeka konusunda çok etkin bir şekilde çalışıyorABD Dış İstihbarat Teşkilatı’nın 137 farklı yapay zeka programı olduğunu söyleyen uzmanlara göre bu çalışmalar sadece veri toplamayı kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda toplanan trilyonlarca verinin hızla incelenip tehditlerin belirlenmesinde de hayati role sahip. Uydu görüntülerinden toplanan istihbaratın değerlendirilmesinden sorumlu Robert Cardillo, ‘Eğer tüm uydulardan gelen görüntüleri insan gücüyle incelemek zorunda olsak 8 milyon kişiyi görüntü analisti olarak işe almamız gerekirdi’ diyor.Sosyal medyaYapay zeka bu alanda da şimdiden iş yükünün yüzde 75’ini üstlenmiş durumda. ‘Her tür insan davranışı bizim için veridir’ diyen istihbarat teşkilatları sosyal medyadan tüm insanların yazdıklarını, seyrettiklerini, beğendiklerini, paylaştıklarını takip ediyor. Tabi bunu insan gücüyle yapmak imkansız. Sizi asıl takip eden toplanan verileri inceleyip bunlarda suça yönelik bir ihtimal tespit ettiğinde uyarı veren yapay zeka sistemleri... Örneğin bir kişi twitter’ında bir grubu hedef alan mesajları sıkça yazıyorsa, YouTube’da radikal videolar izleyip Google’da da nasıl bomba yapılacağını aratıyorsa hemen yapay zeka ‘potansiyel terörist’ uyarısı veriyor.Sanat devrimi kapıda“I am AI” (Ben yapay zekayım) isimli yeni bir albüm geçtiğimiz aylarda dinleyiciyle buluştu. Albümdeki tüm parçalar yapay zeka tarafından bestelendi. Albüm için Youtube kanalında 450 bin takipçiye sahip olan Amerikalı Müzisyen ve Oyuncu Taryn Southern ile çalışıldı. Notaları, akorları ve melodileri tamamen yapay zeka tarafından yazılan albümdeki “Break free” şarkısının klibi yayınlandı. Bu bir ilk olsa da gelecekte hit müzikleri analiz eden yapay zekaların yeni hitler bestelemekte insanlardan daha da başarılı olabileceği şimdiden kabul edilen bir teori. Ressam bilgisayarÜzerinde 18 ay uğraşılan bir yapay zeka altyapısı da, ünlü ressam Rembrandt’ın tablosunu kopyalamayı başardı. Sergilenmeye başlandıktan sonra herkesin dikkatini çekmeyi başaran tablo, aslında Rembrandt van Rijn’in 1600’lü yıllarda çizdiği bir erkek portesine ait. Tablonun orijinali oldukça ünlü; ancak Amsterdam’da sergilenmeye başlanan “The Next Rembrandt” oldukça farklı bir eser. Bu yeni tablo, Orta Çağ’ın yağlı boya teknolojisinden çok öte bir şekilde, yapay zekayı ve 3D yazıcılar kullanılarak meydana getirildi. Rembrandt’ın eserlerini anlamak için oluşturulan algoritma, sanatçının diğer çalışmalarının yanı sıra özellikle şapka giyen bu erkek portesi üzerine yoğunlaştı. Portrede yer alan adamın göz, ağız, kulak gibi çeşitli noktalarına odaklanan yapay zeka, burada renk yoğunluklarını ve oranları algılayabildi ve bunun sonucunda ortaya tablonun bir repkilasını çıkardı.Yüzde 72Boston Consulting Group’un araştırmasına göre teknoloji, medya, telekomünikasyon sektörlerinde çalışan şirketlerin yüzde 72’si önümüzdeki 5 yıl içinde sunacakları hizmet ve ürünlerde yapay zekanın çok önemli payı olacağını düşünüyor. Bu kitabı kaçırmayınDa Vinci’nin Şifresi, Melekler ve Şeytanlar gibi tüm dünyada milyonlar satan ve beyazperdeye de uyarlanan kitapların yazarı Dan Brown’ın son kitabı ‘Başlangıç’ yapay zeka ile mistik bir öyküyü birleştiriyor. Yapay zekanın kontrolün dışına çıkabileceğine yönelik endişeye kitapta hayat buluyor. Nitekim kitapta, insana benzeyen ve insan davranışlarını taklit eden bir bilgisayar başrolde...Dünyaya hakim olacakRusya’da eğitim-öğretim yılı için Yaroslavl’da bir okulda açılış dersi veren Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin yapay zeka üretiminde lider konumda olanın, dünyanın hakimi olacağını söyleyen ilk dünya lideri oldu. Putin, bu gücün belli güçler tarafından ele geçirilmesinden duyduğu endişeyi de dile getirdi: “Bu tekelin belli birilerinin elinde olmasını gerçekten istemezdim.”

Devamını Oku

Dahi robotlar hayatımızı değiştirecek

8 Ekim 2017

İnsan dehasına tek rakip, her geçen gün gelişen yapay zeka teknolojisi... 2045 yılında üretilecek süperbilgisayar ilk kez tüm insanlığın beyin kapasitesinin toplamının üzerine çıkacak. İnsandan zeki robotlar hayatın her alanına hakim olacak. Peki bu, insanoğlunun felaketi mi olacak yoksa ölümsüzlüğe kapı mı aralayacak?Yapay zeka, gün gelip de insan zekasına rakip olabilecek mi? Bilim adamlarına göre buna hiç şüphe yok… Hatta yetişmeyi bırakın insan zekasını devede kulak bırakacak bir teknolojik çağın hemen eşiğinde bulunuyoruz. 1900 ile 1990 yılları arasında yani 90 yılda bilgisayar teknolojisinde alınan yol şu anki teknolojiyle sadece 1 saat içinde alınıyor. Sadece bu veriyi baz alarak 90 yıl sonrasını hayal edebilir misiniz? Bu alanda dünyada en önemli araştırmaları yapan kişi gelecek bilimcisi (Füturolog) Raymond Kurzweil. “Singularity” yani yapay zekanın insan zekasına üstün gelmesi anlamına gelen teorinin en önemli savunucusu olan Kurzweil’e gore yapay zeka 25 yıl içerisinde dünyada hakimiyet kuracak. Bu da bizim bildiğimiz medeniyetin sonu olacak. O andan itibaren bilgisayar ve robotların medeniyeti, insan medeniyetini gölgede bırakan gelişimlere imza atmaya başlayacak. Kendisi de bir süperbilgisayar olan bilgisayar mühendisi bir robot düşünün. Bilgisayar teknolojisinde yenilikler üretebilmek için artık insan zekasına gerek kalmaz mıydı gerçekten? Peki iPhone gibi devrim niteliğindeki inovatif ürünleri yapay zeka ‘düşünebilir’ mi?Hayal edemiyoruzBilgisayarlar kendi gelişimlerini kendi ellerine aldıklarında biz ölümlülerden kat kat daha zeki olacaklar. Bu konuda kimsenin bir tereddütü yok. Yapay zeka, insan zekasını geçecek. Nokta. Hemen hemen her ay bilgisayar teknolojisinde yeni bir atılım yaşanıyor ve saniyede trilyonlarca işlem yapabilen süperbilgisayarların sayısı ve niteliği her geçen gün artıyor. İşlemciler şu anki hızıyla gelişmeye devam ederlerse 2029’da üretilecek bilgisayarlar ilk kez insan beynine eşit kapasiteye sahip olacak. Hayal etmesi bile korkutucu ama aynı hesaplamayla 2045 yılında üretilecek süperbilgisayarın ise dünyada o an var olan tüm insanların beyinleri toplamından 1000 kat daha geniş kapasiteye sahip olacağı tahmin ediliyor. Bunun getireceği sonuçları hayal bile edemiyoruz… Ölümsüzlük rüyasıHayal edebilen kişiler ise bunu robotların dünyaya hakim olup insanlığı yeryüzünden silme senaryosundan çok insanlığın yararına bir gelişme olarak düşünüyor. Örneğin bu alanda en çok kafa yoran bir numaralı uzman olan Cambridge Üniversitesi profesörü Aubrey De Grey’e gore bilgisayar teknolojisinin insan zekasını geçmesi, insanların kusurlarının kolayca onarılmasına da kapı aralayacak. En büyük ‘kusurumuz’ olan ölüm de bunlardan en önemli olacak. Şu an dünyada hayatını sürdüren insanların tümünün 30 yıl içinde herhangi bir kazaya kurban gitmemeleri durumunda ölümsüz olacağını düşünen De Grey’e gore hücre bozulmaları, yaşlanma gibi rahatsızlıklar bu teknoloji ile kolaylıkla onarılacak ve insanoğlu ölümsüzlük rüyasını gerçekleştirebilecek. Ya da beynimizi bir robota aktarıp hayatımızı o mekanik beden içinde sürdürebileceğiz. Bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi? Suçlulara kâbus kanserde umut- Yılda sadece ABD’de 15 bin kişi silahlı saldırılarda hayatını kaybediyor. Çoğunda polis olay yerine gelmekte geç kalıyor. İşte yapay zeka tam da bu noktada devreye giriyor. ABD’de birçok şehir aynı Minority Report filminde olduğu gibi bilgisayar teknolojisiyle suçluları yakalamayı test ediyor. Şehrin dört bir yanına yerleştirilen sensörler bir silah sesi duyulduktan sonra 45 saniye içinde atılan kurşun sayısını, olayın yerini ve zamanını, silahlı saldırganların olası sayısını polise otomatik olarak yapay zeka teknolojisiyle bildiriyor. ShotSpotter adı verilen bu teknoloji ABD’de 90 şehirde, Beyaz Saray’da ve 9 üniversite kampüsünde kullanılıyor. - Kanser her yıl dünyada 8.8 milyon kişinin ölümüne sebep oluyor. Yılda 14 milyon kişi bu hastalığın pençesine düşüyor. Kanseri erken teşhis edebilmek bu amansız hastalığı yenmek için hayati öneme sahip. Google ve IBM’in ortak geliştirdiği DeepMind isimli yapay zeka teknolojisi buna çare arıyor. DeepMind yapılan testlerde hastaların verilerini kontrol ederek kanseri yüzde 96 oranında başarıyla teşhis edebiliyor. Dünya genelinde 55 hastane bu teknolojiyi kullanarak göğüs, akciğer, yumurtalık ve prostat kanserlerini erken teşhis ederek hayat kurtarıyor. DeepMind, aynı zamanda hastaların MR ve tomografi sonuçlarını değerlendirerek en etkili tedavi yöntemlerini de tavsiye ediyor. - Alzheimer hastalarının beyin tomografi ve MR görüntülerini inceleyen yapay zeka, bunlardaki en ufak ortak noktaları bile tespit edip belirleyerek daha sonra yüklenen yeni MR ve tomografi görüntülerinde kimin Alzheimer riski olduğunu yüzde 86 doğruluk payı ile bilmeyi başardı. Bu, diğer hastalıkların erken teşhisinde de yapay zekanın ne kadar etkili bir şekilde kullanılabileceğinin bir göstergesi oldu. - Elektrik şebekelerinin yönetiminde yapay zekanın kullanılması için çalışmalar hızla devam ediyor. Elektrik talebinin çok ve az olduğu zamanları göz önünde bulunduran yapay zekanın, üretim-tüketim dengesini ayarlaması, hatta buzdolaplarına uzaktan erişerek talebin az olduğu saatlerde soğutma sinyali göndermesi ve bu şekilde hem ülkenin hem de hanelerin elektrik faturalarının azaltılması gibi projeler hayata geçmeyi bekliyor. Heyecan verici bir kıyaslamaElinizde tuttuğunuz cep telefonu, 40 yıl önce kullanılan bilgisayarların milyonda biri kadar ucuz, milyonda biri kadar küçük ve 1000 kat daha fazla işlem kapasitesine sahip… Şimdi 40 yıl sonrasını düşünün…Heyecan verici değil mi? İlk orada tanışmıştıkBundan 20 yıl önceydi... Deep Blue adı verilen bir bilgisayarla dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov arasında 11 Mayıs 1997’de yapılan satranç maçı, Kasparov’un yenilgisiyle sonuçlandı. Kasparov, bilgisayarın bir hamlesinde insan müdahalesi bulunduğunu söyleyerek sonuca itiraz etti. Bu olaydan sonra yapay zekâ ve robotların insan yaşamı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacakları tartışmaları hız kazandı. Nedir bu yapay zeka?1955 yılında ilk kez ortaya atılan yapay zeka fikri, makinelere insanlara has problemleri çözme yeteneğinin kavuşturulmasını amaçlıyordu. Yapay zeka o gün bugündür çok basit bir anlatımla, veriler toplayıp bu verileri değerlendirerek kendi kararlarını alabilen sistemler olarak tanımlanıyor. Örneğin 1000 adet kedi fotoğrafı verilen bir bilgisayar sistemi, bunlardaki ortak özellikleri belirleyip artık internetten kedi fotoğraflarını kendi toplayabilme yeteneğine kavuşmuş oluyor. Veriler çoğaldıkça daha da başarılı şekilde diğer hayvanlardan kediyi ayırt edebiliyor. Yani bilgisayar kendi kendine kedinin neye benzediğini öğreniyor ve bu yeteneğini kullanarak kedi fotoğraflarını tek başına arayıp bulabiliyor. Ya da sistem bir insanın farklı fotoğrafları kendisine verildiğinde, yüz özelliklerini kullanarak bu kişinin şehir kameraları aracılığıyla o an nerede olduğunu tespit edebiliyor. Gerçek kimliğini kullanmadan açtığı bir sosyal medya hesabını tespit edebiliyor. İngilizcesi AI (Artificial Intelligence) yani ‘Otonom Zeka’ olan bu teknoloji ‘otonom’ olarak adlandırılıyor çünkü kimsenin yardımına ve kontrolüne ihtiyaç duymuyor. Kendi kendine gelişiyor. Burada kritik kelime ‘gelişim’. Çünkü makine ya da program aynı bir çocuk gibi öğreniyor ve kendini geliştiriyor. Elma denince...Yapay zeka mühendisleri halen bu teknolojinin temel sorusu üzerine kafa yoruyor: Video ve fotoğraflardaki obje ve canlıları tanımayı bilgisayarlara nasıl öğretiriz? Bir sonraki aşama ise tanımaktan anlamaya giden yol... Yani bir elma fotoğrafı verilen bilgisayarın bunun sadece elma olduğunu anlaması değil, bunun aynı portakal ve armut gibi bir meyve olduğunu, dünyada yüzlerce türü bulunduğunu, insanların çiğ ve pişirerek tüketebildiğini, elmalı tart yapımında kullanıldığını, Apple isimli teknoloji firmasının adını bu meyveden aldığını da öğrenerek bilmesi... Bu tür bir öğrenmenin sadece görüntü ya da fotoğrafla değil yazı ve ses yoluyla da yapılabilmesi tabi ki en büyük hedefler arasında.

Devamını Oku

‘Bibi’nin zaferi ne anlama geliyor?

18 Mart 2015

Herkesin ‘kaybedecek’ dediği Netanyahu, sandığa 48 saat kala yaptığı ve söyledikleriyle bir seçimden daha zaferle ayrılmayı başardı. Siyasi ikbalini sağlamak için, ‘Filistinliler’e devlet kurdurmayacağım’ sözü verdi. Yerleşke inşaasına son hızla devam edeceğini söyledi. Hatta seçime blok halinde giren Arap Listesi’nin Norveç hükümeti tarafından kendisini devirmek için finanse edildiğini dahi iddia etmekte sakınca görmedi. Ve başarılı da oldu. Aşırı sağa kayan oyların büyük bir kısmını kendisine çekmeyi başardı. Peki ne pahasına? Başlık başlık bakalım...İÇ POLİTİKA: Milliyetçi söylemle belki oyları aldı ama ekonomik problemler başını fena halde ağrıtacak. Ortalama kişi başına geliri 39 bin dolar olan İsrailliler, ceplerindeki paranın azalmasına tahammül etmez. Netanyahu bunu çok iyi biliyor. İşi zor. ABD: Obama ile Netanyahu birbirinden nefret ediyor. Bu çok açık. Obama’nın 2 yıl daha görev süresi var. Netanyahu, özellikle barış masasına oturmama vaadiyle aslında tam da ABD’de Obama muhalifi Cumhuriyetçiler’i memnun etti. İsrail lideri cebindeki bütün parayla Cumhuriyetçi bir Başkan’ın seçilmesine oynadı. Bu kumarı gerçek olana kadar Obama’nın İsrail için BM Güvenlik Konseyi’nde ABD tarafından defalarca uygulanan veto kartından vazgeçmemesi için dua edecek. TÜRKİYE: Konuştuğum İsrailli kaynaklar, Netanyahu görevde olduğu sürece bir Ankara-Tel Aviv yakınlaşmasını mümkün görmiyor. ‘Herzog seçilse olabilirdi’ görüşü hakim. AB: Aynı kaynaklara göre İsrail, en büyük zararı Avrupa tarafından özellikle ekonomik anlamda görecek. Zaten birçok ülke Filistin’i devlet olarak tanımak konusunda meclislerinde karar aldı ve alıyor. Bunlar devam edecek. Önde gelen birçok Avrupa ülkesi İsrail mallarına boykot uygulayabilir, ihaleler iptal olabilir. Bu da Netanyahu’yu Çin’e daha fazla yakınlaşmaya zorlayacak. FİLİSTİN: Netanyahu, ‘Filistin devletini asla kurdurtmam’ diye seçimi kazanırken aslında Filistinliler için kötülük değil iyilik yaptı. Filistin yönetimi artık tüm dünyanın gözünde daha da mağdur konuma geldi. Barış istemeyen tarafın İsrail ve Netanyahu olduğu algısı realize oldu. Filistin yönetimi tüm uluslararası temaslarında bu kartı oynayacak. Sonuç olarak, Netanyahu seçimi kazandı. Belki de ‘en kötü senaryo’ gerçek oldu. Ama Netanyahu İsrail’de siyasete damgasını vurmuş bir isim ve ABD’de Cumhuriyetçiler’le bağları ve Yahudi lobisinin desteği olduğu sürece koltuğunu koruyacak. Ama bu seçim sonucuyla asıl olan İsrail’de barış isteyenlere oldu.

Devamını Oku

48 saatlik iPhone 6 Plus izlenimleri

29 Eylül 2014

48 saatlik iPhone 6 Plus deneyimi için yorumlarım:* iPhone 3g'den 4'e, 4'ten iPhone 5'e geçerken hiç bu kadar keyif almamıştım.* Büyük demeyin. Yapacağınız işle orantılı olarak değişir. Yanınızda bir iPad taşımaktansa internette surf için Plus harika. Yolda gelirken sabah işte bakmam gereken tüm gazetelere-haber sitelerine bakabildim ve ilk kez telefondan surf yaparken bu kadar rahat ettim. Sanırım ideal telefon boyutu bu.* Taşıma durumuna gelince yan cepte taşıyınca çok büyük sorun yok. Arka cepte taşınmaz. Ceket iç cebi en ideali oldu.* Telefonda çok oyun oynayanlardan değildim. Ama dün Asphalt 8'i yükleyip saatlerce elimden düşüremedim. PSP'den bile 2-3 kat daha kaliteli oyun deneyimi yaşatıyor.* Galaxy Note 3 ile kıyaslandığında büyüklük aynı, daha ince ve ekranı kesinlikle çok daha kaliteli. (İlk tanıtıldığında kesin bu telefonu alıyorum dediğim Note 4 nasıl gelir bilmem o ayrı)* Aslında Samsung ile Apple arasındaki temel fark işletim sistemi. Bence bu Linux vs Windows gibi bir durum. Biri tamamen o telefon için üretilen iOS'u kullanıyor, diğeri ise sadece Samsung için değil birçok farklı platform için üretilen Android'i. Eğer Android'e alıştıysanız Samsung'tan şaşmayın, çünkü diğer markalar o kadar da başarılı değil. iOS ile daha rahatım diyosanız iPhone ile devam. Ben ikinci türdenim.* iPhone 5'imden sim kartı çıkarıp Plus'a taktım. Sonra Plus'a gelen bir arama sırasında iPhone 5 de çaldı. Sim kart olmadan nasıl çaldı diye düşünürken bunun iOS 8'in bir güzelliği olduğunu anladım. Aynı iCloud şifresi kullanıyorsanız telefona gelen bir aramayı aynı şifreyi kullanan diğer Apple cihazlarından da kabul edebilirsiniz. Gelen arama için konuşmayı sim kart takılı olmayan telefondan yaptım. Ne işe yarar derseniz şöyle: Örneğin MacBook'unuzda çalışırken şarjda olan telefonunuza gelen aramayı bilgisayardan yanıtlayabiliyorsunuz.* Evinizde birçok Apple cihazı varsa kesinlikle iPhone almalısınız. Apple TV ile tek tuşla görüntüyü TV'ye yansıtma şansınız var.* Digiturk Web aboneliğim var. İlk kez yolda telefon ekranından maç seyrederken bu kadar keyif aldım. Yanımda portatif bir HD TV taşıyor gibi hissettim.* Telefonu kontratla Turkcell'den aldım. 24 ay taksitle alır gibi oldu. Birçok Turkcell servisini (Turkcell Muzik, Turkcell TV+, Goller Cepte vs) 1-3 ay bedava kullanma hediyesi var.* Gelelim en önemli meseleye. Şarj konusu... Benim de en çok kaygı duyduğum şey buydu aslında. Apple'ın belki de en başarısız olduğu şey pil tüketimi. Plus cumartesi elime ulaştı ve o zamandan beri çok da düşmedi elimden şu anki veri yanıltıcı olabilir çünkü cicim günleri bitmedi telefonla aramızda. Ona rağmen şarjın çok iyi dayandığını söyleyebilirim. 3D grafikli bir oyunu parlaklık sonuna kadar açık şekilde 1-1.5 saat kesintisiz oynayıp sadece 30-35 birim şarj gitmesi iPhone'lara aşina insanlar için rüya gibi bir şey herhalde.* Fotoğraf çekimleri kesinlikle ama kesinlikle şimdiye kadarki iPhone'lar içinde en iyisi. Hatta iPhone 5'ten çok çok daha iyi diyebilirim.* Eğilip bükülme meselesine gelince. Telefonu elinize aldığınızda anlayacaksınız; illa ben bunu eğicem derseniz bütün gücünüzle uğraşırsanız evet belki bükülebilir ama onun dışında yok öyle bir şey.* Apple tanıtımında telefonu şarja takınca yüzde 50'ye ulaşmanın çok hızlı olacağını söylemişti. Gerçekten öyle. Plus çok hızlı şarj oluyor.* Touch ID kullanmamıştım daha önce. Tuş kilidi açmakta şifre girmeye oranla çok daha hızlı. Apple Pay de eğer bir gün Türkiye'ye gelirse gerçekten çok büyük kolaylık olacak parmak iziyle alışveriş.* "Tek elle kullanabiliyor musun?" diye soranlara cevabım: Mümkün değil. Eğer öyle bir telefon istiyorsanız plus olmayan iPhone 6 alın derim. Ama telefon artık telefon değil birçok işi yapan bir alet ve büyük ekran artık lüks değil gereklilik diyorsanız o kadar da olsun.* Son bir not: iOS 8 ile Türkçe dictation da geldi biliyorsunuz. Dün Note 3 ile karşılaştırma yaptık. Android'in dictation'ı açık ara iOS'tan daha iyi Türkçe anlıyor. Türkçe sesi yazıya dönüştürmekte gayet başarılı.

Devamını Oku

Yanıbaşımızda olup biteni anlama rehberi

23 Eylül 2014

IŞİD tehlikesinden önce Ortadoğu'da oluşan dengeler, IŞİD'in ortaya çıkışının ardından bir anda tepetaklak oldu.İşte yeni durumu anlama rehberi... - ABD ile İran uzun süredir nükleer program ve Tahran'ın Hamas ve Hizbullah'a verdiği destek nedeniyle düşmandı. Şimdi ortaklaşa IŞİD'e karşı savaşmayı değerlendiriyorlar.- Obama kimyasal silah kullanan Esad'ın gitmesi gerektiğini defalarca dile getirdi. şimdi hem Esad'ın uçakları hem de Amerikan uçakları IŞİD'i vuruyor. ABD, Suriye'deki IŞİD hedeflerini vurmadan Suriye'ye haber verdi. Şam rejimine karşı mücadelede eden IŞİD'in güçsüzleştirilmesi Esad'a yarayacak.- Suudiler Irak'taki Sünni grupları destekliyordu. İran ise Şii partileri. Şimdi her iki ülke de Irak ordusuna IŞİD tehlikesine karşı destek veriyor.- 11 Eylül'den sonra El Kaide ABD'nin en büyük hedefi oldu. Oysa ki aynı El Kaide IŞİD'i kınıyor. Yani IŞİD'e karşı mücadelede El Kaide ve ABD aynı saflarda.- Rusya ve Çin, Suriye konusunda BM Güvenlik Konseyi'ne gelen tüm karar tasarılarını veto etmişti. Şimdi iki ülke de IŞİD'e karşı saldırıları perde arkasından da olsa destekliyor.- Türkiye ve Katar son dönemde Mısır'da Müslüman Kardeşler'in en büyük destekçisiydi. Mursi'nin devrilmesinin ardından Müslüman Kardeşler liderleri Katar'a sığındı. Ancak Katar geçen hafta hepsini ülkeden gönderme kararı aldı. IŞİD'e karşı hava saldırılarında da Katar yer alırken Türkiye ittifaka katılmamayı tercih etti.- PKK'nın Suriye uzantısı olan PYD, IŞİD'e karşı yürüttüğü operasyonlarda Batı'nın örtülü desteğini kazandı. PKK'nın Batı ülkelerinin ve ABD'nin terör örgütü listelerinden çıkartılması dahi gündeme geldi.

Devamını Oku

3 büyükleri şoke eden Türk!

18 Mart 2014

Londra’da yaşayan ve Baliç Bilişim adlı şirketin sahibi olan İbrahim Baliç adlı Türk bilgisayar programcısı, Facebook’ta bugüne kadar 10’dan fazla güvenlik açığını ortaya çıkardığı için şirket tarafından ödüllendirilmiş, hatta Facebook CEO’su Mark Zuckerberg’in hesabını da hacklemeyi başarmıştı. Geçtiğimiz yıl dünyanın 1 numaralı teknoloji şirketi Apple’ın ürettiği iPhone, iPad, Apple TV gibi cihazlarda kullanılmak üzere programlar geliştirdiği ve henüz piyasaya sürmediği deneme aşamasındaki programları programcılar için deneme amaçlı sunduğu ‘Apple Dev’ sitesini bir süreliğine çökertmeyi başardı. Apple'da 13 açıkSiteden Apple’ın 275 bini aşan program geliştiricilerinin kişisel bilgilerine kolayca ulaştığını söyleyen ve güvenlik açığı konusunda Apple’a bir ders vermek istediğini belirten Baliç, ‘13 tane açık buldum ve bunları da Apple’a ilettim. Kötü bir amacım yok’ dedi. Bu video ve twitter’dan yayınlanan açıklama sonrasında Türk programcıya tebrik mesajları yağdı. Baliç, bunlara da ‘Tebrik eden ve eleştiren herkese teşekkür ederim. Umarım amacımın iyi olduğunu herkes anlar ve hiç kimse zarar görmeden kapanır’ diye yanıt verdi. Kendisinin kesinlikle bir hacker olmadığını, tek amacının güvenlik açıklarının bir an önce Apple tarafından kapatılması olduğunu söyledi. Ve pazar günü...Baliç'in hedefinde dün ise Google'ın Android işletim sistemli tablet ve cep telefonları için programlarını sunduğu Google Play vardı. Pazar akşamı, Google Store'a bir program yüklenmesinin ardından mağaza tamamen şötü. Milyonlarca Android kullanıcısı saatlerce Google Play'den program ve oyun yükleyemedi. Bu sorunun nedeni birkaç saat sonra ortaya çıktı. İbrahim Baliç, twitter hesabından yaptığı açıklamada, 'Sadece bir güvenlik açığını test ediyordum. Google Play'i tamamen devre dışı bırakacağımı düşünmemiştim' dedi. Google'a bu güvenlik problemini haber verdiğini söyleyen Türk hacker yarattığı olumsuzluk nedeniyle de af diledi. KENDİNİ NASIL ANLATIYOR?Çocukluğumda Elektronik’e olan merakım Lisede beni meslek lisesi elektronik bölümüne yönlendirdi. 2003 – 2005 yılları arasında PLC ve PIC programla üzerine yoğunlaştım. 2005 yılları arasındaki çevremden gelen talepler üzerine ticari yazılımlar geliştirmeye başladım.2006 yılında, İstanbul’da kendi şirketimi kurdum. 2010 yılına kadar Türkiye’de farklı alanlarda farklı platformlar için yazılımlar üreterek, şirketlere danışmanlık hizmeti sağladım.2010 yılı sonunda işimi ve yaşamımı Londraya taşıdım ve şuan hala Londra’da yaşamaktayım. Ticari olarak Londra’dan sektöre yönelik yazılımlar geliştirmeye ve Sosyal alanda projeler üretmeye devam ediyorum.Kişisel olarak eğitimimi tamamlayamadım, Akademik olarak 2013 öğretim yılında işlerimden fırsat bulmam durumunda Queen Mary University of London’da Piskoloji okumayı planlıyorum bunun dışında Kişisel olarak Güvenlik araştırmaları ve Zararlı yazılım analizleri yapıyorum. Olabildiğince farklı sistemler hakkında yazılar okuyup bunlar hakkında bilgi edinebilmek; farkında olduğum en eğlenceli hobim. Reverse Engineering ve Exploit Development başlıkları altında birçok alana el atmış durumdayım. Son zamanlarda ise Mobile Security başlığı altında Android (dalvikVM) üzerinde yoğun olarak çalışıyorum. Bunlar dışında sosyal medyada üzerinde inanilmaz aktif bir kullanıcıyım, inanilmaz veri akışı sağlıyorum. Dünya’da enerji tasarrufu sağlayabilmek adına Geliştirdiğim uygulamalarda koyu renkler kullanmaya ve duyarlı bir coder olmaya özen gösteriyorum.

Devamını Oku

Çikolatalı çilekle gelen 19 milyar $

20 Şubat 2014

Cep telefonlarının ilk çıktığı günleri düşünün. Bir SMS atmak ne kadar pahalıydı ve alınan tek bir SMS'in ne kadar çok anlamı vardı. Şimdi elinizdeki telefona bir bakın ve gün içinde arkadaşlarınızla ne kadar yazıştığınızı bir gözden geçirin. Telefon görüşmelerinde internet çağını başlatan ve kıtalararası bedava görüntülü ve sesli iletişim kurmayı sağlayan Skype gibi WhatsApp da telefonlarda SMS'i tarihin karanlığına gönderen devrim oldu. Hiçbir mesajlaşma programı onun verdiği rahatlığı vermedi. Messi'li reklamlar bile onu tahtından indiremedi. WhatsApp tüm dünyada 400 milyon kişinin düzenli olarak kullandığı her gün 30 milyara yakın mesajın gönderildiği 1 numaralı haberleşme standardı haline geldi. GSM operatörlerinden geçen SMS'in aksine şifreli olarak internet üzerinden gönderildiği için izlenemiyor olması WhatsApp'ı çok daha değerli hale getirdi.WhatsApp satıldı!19 MİLYON DOLARA SATIN ALDIÖrneğin vatandaşlarının iletişim trafiğini sıkı bir şekilde izleyen Suudi Arabistan bu durumdan rahatsızlığını WhatsApp'a 'Ya bana bu kayıtları verirsin ya da yasaklarım' diye ultimatom vermek zorunda kaldı. Birçoğumuz için gündelik hayatın çok önemli bir parçası olan bu program dün açıklanan kararla bir başka internet fenomeni Facebook tarafından 19 milyar dolara satın alındı. İnternetin ilk günlerinde fenomen olup sonradan yıldızı sönen Yahoo'nun eski çalışanı olan Jan Koum (38) ve Brian Action (42) adlı iki kafadar da yarattıkları WhatApp efsanesiyle milyar dolarlık genç zenginler kulübüne adım atmış oldular.'WhatsApp'ı bana sat'Satış hikayesi ise ilginç... Koum ve Action, WhatsApp uygulamasını ilk geliştirdikleri zaman çok güçlü ve kesintisiz bir altyapıya sahip olduklarını biliyorlardı. Bu nedenle ciddi bir sermaye ve yatırıma ihtiyaçları vardı. Güçlü serverlar almaları gerekiyordu. ABD'de Silikon Vadisi'nde birçok yeni girişimcinin yaptığı gibi kendilerine finansör olacak yatırım şirketlerinin kapısını çalmaya başladılar. Sequoia Capital adlı şirket bu parlak gençlere güvenip 8 milyon dolar vermeyi kabul etti. Bu yatırım şirketi WhatsApp'a yüzde 15 ortak etti. WhatsApp'ın dün gerçekleşen satışından sonra yüzde 15'lik o payın değeri 3.5 milyar dolara ulaştı. Facebook da uzun zamandan beri mobil telefonlarda daha aktif olarak varolmanın planlarını yapıyordu. ÇİKOLATA ÇİÇEK KAPISINI ÇALDIWhatsApp'ın CEO'luğunu da Jan Koum ile ABD'li Action'ın 2009'da kurduğu WhatsApp ise her geçen gün mobil iletişimde bir standart haline geliyordu.Sadece 55 kişilnin çalıştığı bir şirket olan WhatsApp Facebook dehası Mark Zuckerberg'in ilgisini çekti. Zuckerberg ile Koum'un ilk buluşması 2012'nin baharında gerçekleşti. 2 saat kahve içerek konuştular. Daha sonra beraber yürüyüşlere çıkmaya zaman geçirmeye başladılar. Koum 9 Şubat'ta Zuckerberg'in evine akşam yemeğine gitti. Burada Zuckerberg beklenen teklifi, 'WhatsApp'ı bize sat. Sen de Facebook'un yönetim kurula gir' teklifini yaptı. 10 gün süren görüşmelerin ardından Koum Sevgililer Günü'nde elinde çikolatalı çileklerle Zuckerberg'in kapısını çaldı. İkili çilekleri yerken anlaşmalarını kutluyorlardı...

Devamını Oku

Bulamadık şöyle iş...

10 Şubat 2014

Google'da bir gün...Google'ın iş mülakatından en yüksek puanı alan Boğaziçi Üniversitesi mezunu İbrahim Ulukaya BÜMED dergisine Google'da geçen bir gününü anlattı.Google'da iş başlama ya da bitiş saati yoktur. Ofis 7 gün 24 saat açıktır. İnsanlar istedikleri zaman gelir çalışır. Önemli olan projelerin zamanından en iyi şekilde tamamlanabilmesidir. Ben değişik saatleri denedikten sonra özellikle sabah ki egzersiz dersleri için daha erken saatte gelmeyi çok daha verimli buldum. Google ofisi New York'un lüks ve güzel semtlerinden biri olan Meatpacking'de. Ben de beş dakika uzaklıktaki Chelsea'de yaşıyorum. O yüzden sabah 8 gibi kalkıp koşarak 8:30'daki Google binasındaki Pilates dersine yetişiyorum. Daha sonra çoğu zaman meyve suyu içebilmek için aşağı inip, günlük yeşil karışım zencefil, çim suyu içtikten sonra biraz da kahvaltı alıp masama 10:00 gibi geçiyorum.Google kapılarını açtıGALERİÇoğu zaman her kültürün yemeklerini ve füzyonlarını bulmanız mümkün. Öğleden sonra biraz daha yoğun geçiyor. Batı yakasının da katılımıyla gün tam anlamına kavuşuyor. Öğlen 15-16:00 gibi bir kere daha kafelere atıştırmaya ya da meyve suyu içmek için iniyorum. Tabi arada kafa dağıtmak için şirketteki Launge'lara takıldığım ya da laptopumu alıp rahat bir koltuğa oturarak çalıştığım da oluyor. Genelde akşamki 18:30 yoga dersini bekleyip, daha sonrasi akşam yemeğinde hafifi bir şeyler yiyip evin yolunu tutuyorum.

Devamını Oku