İnsan dehasına tek rakip, her geçen gün gelişen yapay zeka teknolojisi... 2045 yılında üretilecek süperbilgisayar ilk kez tüm insanlığın beyin kapasitesinin toplamının üzerine çıkacak. İnsandan zeki robotlar hayatın her alanına hakim olacak. Peki bu, insanoğlunun felaketi mi olacak yoksa ölümsüzlüğe kapı mı aralayacak?
Yapay zeka, gün gelip de insan zekasına rakip olabilecek mi? Bilim adamlarına göre buna hiç şüphe yok… Hatta yetişmeyi bırakın insan zekasını devede kulak bırakacak bir teknolojik çağın hemen eşiğinde bulunuyoruz. 1900 ile 1990 yılları arasında yani 90 yılda bilgisayar teknolojisinde alınan yol şu anki teknolojiyle sadece 1 saat içinde alınıyor. Sadece bu veriyi baz alarak 90 yıl sonrasını hayal edebilir misiniz? Bu alanda dünyada en önemli araştırmaları yapan kişi gelecek bilimcisi (Füturolog) Raymond Kurzweil. “Singularity” yani yapay zekanın insan zekasına üstün gelmesi anlamına gelen teorinin en önemli savunucusu olan Kurzweil’e gore yapay zeka 25 yıl içerisinde dünyada hakimiyet kuracak. Bu da bizim bildiğimiz medeniyetin sonu olacak. O andan itibaren bilgisayar ve robotların medeniyeti, insan medeniyetini gölgede bırakan gelişimlere imza atmaya başlayacak. Kendisi de bir süperbilgisayar olan bilgisayar mühendisi bir robot düşünün. Bilgisayar teknolojisinde yenilikler üretebilmek için artık insan zekasına gerek kalmaz mıydı gerçekten? Peki iPhone gibi devrim niteliğindeki inovatif ürünleri yapay zeka ‘düşünebilir’ mi?
Hayal edemiyoruz
Bilgisayarlar kendi gelişimlerini kendi ellerine aldıklarında biz ölümlülerden kat kat daha zeki olacaklar. Bu konuda kimsenin bir tereddütü yok. Yapay zeka, insan zekasını geçecek. Nokta. Hemen hemen her ay bilgisayar teknolojisinde yeni bir atılım yaşanıyor ve saniyede trilyonlarca işlem yapabilen süperbilgisayarların sayısı ve niteliği her geçen gün artıyor. İşlemciler şu anki hızıyla gelişmeye devam ederlerse 2029’da üretilecek bilgisayarlar ilk kez insan beynine eşit kapasiteye sahip olacak. Hayal etmesi bile korkutucu ama aynı hesaplamayla 2045 yılında üretilecek süperbilgisayarın ise dünyada o an var olan tüm insanların beyinleri toplamından 1000 kat daha geniş kapasiteye sahip olacağı tahmin ediliyor. Bunun getireceği sonuçları hayal bile edemiyoruz…
Ölümsüzlük rüyası
Hayal edebilen kişiler ise bunu robotların dünyaya hakim olup insanlığı yeryüzünden silme senaryosundan çok insanlığın yararına bir gelişme olarak düşünüyor. Örneğin bu alanda en çok kafa yoran bir numaralı uzman olan Cambridge Üniversitesi profesörü Aubrey De Grey’e gore bilgisayar teknolojisinin insan zekasını geçmesi, insanların kusurlarının kolayca onarılmasına da kapı aralayacak. En büyük ‘kusurumuz’ olan ölüm de bunlardan en önemli olacak. Şu an dünyada hayatını sürdüren insanların tümünün 30 yıl içinde herhangi bir kazaya kurban gitmemeleri durumunda ölümsüz olacağını düşünen De Grey’e gore hücre bozulmaları, yaşlanma gibi rahatsızlıklar bu teknoloji ile kolaylıkla onarılacak ve insanoğlu ölümsüzlük rüyasını gerçekleştirebilecek. Ya da beynimizi bir robota aktarıp hayatımızı o mekanik beden içinde sürdürebileceğiz. Bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi?
Suçlulara kâbus kanserde umut
- Yılda sadece ABD’de 15 bin kişi silahlı saldırılarda hayatını kaybediyor. Çoğunda polis olay yerine gelmekte geç kalıyor. İşte yapay zeka tam da bu noktada devreye giriyor. ABD’de birçok şehir aynı Minority Report filminde olduğu gibi bilgisayar teknolojisiyle suçluları yakalamayı test ediyor. Şehrin dört bir yanına yerleştirilen sensörler bir silah sesi duyulduktan sonra 45 saniye içinde atılan kurşun sayısını, olayın yerini ve zamanını, silahlı saldırganların olası sayısını polise otomatik olarak yapay zeka teknolojisiyle bildiriyor. ShotSpotter adı verilen bu teknoloji ABD’de 90 şehirde, Beyaz Saray’da ve 9 üniversite kampüsünde kullanılıyor.
- Kanser her yıl dünyada 8.8 milyon kişinin ölümüne sebep oluyor. Yılda 14 milyon kişi bu hastalığın pençesine düşüyor. Kanseri erken teşhis edebilmek bu amansız hastalığı yenmek için hayati öneme sahip. Google ve IBM’in ortak geliştirdiği DeepMind isimli yapay zeka teknolojisi buna çare arıyor. DeepMind yapılan testlerde hastaların verilerini kontrol ederek kanseri yüzde 96 oranında başarıyla teşhis edebiliyor. Dünya genelinde 55 hastane bu teknolojiyi kullanarak göğüs, akciğer, yumurtalık ve prostat kanserlerini erken teşhis ederek hayat kurtarıyor. DeepMind, aynı zamanda hastaların MR ve tomografi sonuçlarını değerlendirerek en etkili tedavi yöntemlerini de tavsiye ediyor.
- Alzheimer hastalarının beyin tomografi ve MR görüntülerini inceleyen yapay zeka, bunlardaki en ufak ortak noktaları bile tespit edip belirleyerek daha sonra yüklenen yeni MR ve tomografi görüntülerinde kimin Alzheimer riski olduğunu yüzde 86 doğruluk payı ile bilmeyi başardı. Bu, diğer hastalıkların erken teşhisinde de yapay zekanın ne kadar etkili bir şekilde kullanılabileceğinin bir göstergesi oldu.
- Elektrik şebekelerinin yönetiminde yapay zekanın kullanılması için çalışmalar hızla devam ediyor. Elektrik talebinin çok ve az olduğu zamanları göz önünde bulunduran yapay zekanın, üretim-tüketim dengesini ayarlaması, hatta buzdolaplarına uzaktan erişerek talebin az olduğu saatlerde soğutma sinyali göndermesi ve bu şekilde hem ülkenin hem de hanelerin elektrik faturalarının azaltılması gibi projeler hayata geçmeyi bekliyor.
Heyecan verici bir kıyaslama
Elinizde tuttuğunuz cep telefonu, 40 yıl önce kullanılan bilgisayarların milyonda biri kadar ucuz, milyonda biri kadar küçük ve 1000 kat daha fazla işlem kapasitesine sahip… Şimdi 40 yıl sonrasını düşünün…Heyecan verici değil mi?
İlk orada tanışmıştık
Bundan 20 yıl önceydi... Deep Blue adı verilen bir bilgisayarla dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov arasında 11 Mayıs 1997’de yapılan satranç maçı, Kasparov’un yenilgisiyle sonuçlandı. Kasparov, bilgisayarın bir hamlesinde insan müdahalesi bulunduğunu söyleyerek sonuca itiraz etti. Bu olaydan sonra yapay zekâ ve robotların insan yaşamı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacakları tartışmaları hız kazandı.
Nedir bu yapay zeka?
1955 yılında ilk kez ortaya atılan yapay zeka fikri, makinelere insanlara has problemleri çözme yeteneğinin kavuşturulmasını amaçlıyordu. Yapay zeka o gün bugündür çok basit bir anlatımla, veriler toplayıp bu verileri değerlendirerek kendi kararlarını alabilen sistemler olarak tanımlanıyor. Örneğin 1000 adet kedi fotoğrafı verilen bir bilgisayar sistemi, bunlardaki ortak özellikleri belirleyip artık internetten kedi fotoğraflarını kendi toplayabilme yeteneğine kavuşmuş oluyor. Veriler çoğaldıkça daha da başarılı şekilde diğer hayvanlardan kediyi ayırt edebiliyor. Yani bilgisayar kendi kendine kedinin neye benzediğini öğreniyor ve bu yeteneğini kullanarak kedi fotoğraflarını tek başına arayıp bulabiliyor. Ya da sistem bir insanın farklı fotoğrafları kendisine verildiğinde, yüz özelliklerini kullanarak bu kişinin şehir kameraları aracılığıyla o an nerede olduğunu tespit edebiliyor. Gerçek kimliğini kullanmadan açtığı bir sosyal medya hesabını tespit edebiliyor. İngilizcesi AI (Artificial Intelligence) yani ‘Otonom Zeka’ olan bu teknoloji ‘otonom’ olarak adlandırılıyor çünkü kimsenin yardımına ve kontrolüne ihtiyaç duymuyor. Kendi kendine gelişiyor. Burada kritik kelime ‘gelişim’. Çünkü makine ya da program aynı bir çocuk gibi öğreniyor ve kendini geliştiriyor.
Elma denince...
Yapay zeka mühendisleri halen bu teknolojinin temel sorusu üzerine kafa yoruyor: Video ve fotoğraflardaki obje ve canlıları tanımayı bilgisayarlara nasıl öğretiriz?
Bir sonraki aşama ise tanımaktan anlamaya giden yol... Yani bir elma fotoğrafı verilen bilgisayarın bunun sadece elma olduğunu anlaması değil, bunun aynı portakal ve armut gibi bir meyve olduğunu, dünyada yüzlerce türü bulunduğunu, insanların çiğ ve pişirerek tüketebildiğini, elmalı tart yapımında kullanıldığını, Apple isimli teknoloji firmasının adını bu meyveden aldığını da öğrenerek bilmesi... Bu tür bir öğrenmenin sadece görüntü ya da fotoğrafla değil yazı ve ses yoluyla da yapılabilmesi tabi ki en büyük hedefler arasında.
Haberin Devamı