Sanatçının yeri

Haberin Devamı

Sanatçı nerede olmalı: Başbakan masasında mı, eylem çadırında mı?” diye soruyor Şule Türker, Pazar ekimizde.

Konu, Erdoğan’ın Dolmabahçe’de ağırladığı ses sanatçıları ve aynı gün Tekel işçisine destek için Ankara’daki başka bazı sanatçılar. Göründüğünden çok daha eski bir konu.

Aradaki rakım farkı, isimlere bakınca ortaya çıkıyor zaten: Bir tarafta Seda Sayan, İbrahim Tatlıses, Alişan, öbür tarafta Rutkay Aziz, Tarık Akan, Yavuz Bingöl...

Bir tarafta muhtemelen belediye konseri kapmaya devam etmek için Başbakan’la arasını “sıcak” tutmak peşindeki uyanıklar, diğer yanda bu ülkenin evrensel değer üretmiş, üretebilmiş isimleri.

Kimin siyasetçiyle geyik yapıp kimin bu soğukta Tekel işçisini destekleyeceğini anlamak için haberi okumaya bile gerek yok aslında.

***


Sanatçılarla muktedirler arasındaki ilişki renklidir hep: Ne zaman bir araya gelseler fosforlu kıvılcımlar çakar.

Her siyasetçi sanattan anlamak zorunda değildir: Onların tiyatrocu diye Nejat Uygur’u sevmek ya da Müşerref Akay’ın sesine tahammül etmek gibi bir özgürlükleri her zaman vardır.

Sanatçılar da aydın olmak zorunda değildir. Hele şarkıcılardan, diktatör masası şenlendiren de çıkar, o diktatör tarafından stadyumlarda, Victor Jara gibi katledilen de...

Üstelik muktedirlere kapılandı diye kötü şarkıcı sayılamaz kimse. Yaptığı olsa olsa, ciğerinin ederi hakkında bize fikir verir.

***


Velhasıl, “sanatçı” nın illa durması gereken bir yer yoktur. Nerede olsa söyler şarkısını. Ama o aynı zamanda ülkesinin bir aydınıysa, ne zaman ne yapacağını bilir zaten.

Hatta muktedirlerin ayağına gitmeyip onlara tarafsız sahada buluşmayı bile önerir, gerekirse.

Çünkü aydınların, Selçuklu veziri Nizamülmülk’e “bugün sen olmasan yerine sürüyle adam çıkar. Ama benim şiirimi başka kimse yazamaz. O yüzden hürmet etmesi gereken sensin” diyen Ömer Hayyam’dan haberi mutlaka vardır.

*****


Tweet misali

“Kim olursan ol gel” Mevlevilerin sözü. Benim sözümse şu: Kim olursan ol, mesafeni koru.

DİĞER YENİ YAZILAR