Merhamet ve doğum günü

Haberin Devamı

Adına “Güneş” dediğimiz, orta halli yıldızın etrafındaki otuz sekizinci turuma Vatikan’da, Michelangelo’nun “Merhamet” heykeline bakarak başladım.

San Pietro’nun kubbesi, Selimiye Camii’ndekiyle benzer bir etki yapıyor. Bir ses diyor ki: “Burada dua edersen, seni duyabilir. Yoksa biz sen olmadan da pekâlâ idare ediyoruz. Ama dua, hayrına olur.”

Ben otuz sekizinci yaşıma girmekle meşgulken, güneşli bir gün yaşıyordu Roma. Yerlilerin çoktan kanıksadığı, bahardan kalma bir şubat. Doğduğum saatte Eskişehir’deki kar fırtınasını anlatan annemi hatırladığımda daha da billurlaşan, Akdenizli bir gün. Panathinaikos’la oynanacak rövanş, Romalıların gözünde doğum günümden açık ara daha önemli.

Biz Michelangelo’nun heykeline bakarken turistler o alışkın olduğumuz fotoğraf çekme ayinindeydi. Heykelin karşısındaki sayılı dakikalarını dijital tutkularla geçiren insanoğlunun çektiği fotoğraflara eve döndükten sonra kaç kez baktığını düşündüm, flaşlar arasında. Yolculukta yanıma fotoğraf makinesi almamayı tercih ediyorum: Zamanımı bir klasörün derinliklerinde unutulacak resimlere değil, gördüklerime ayırmak daha anlamlı.

***


Orijinal adıyla “La Pietà”dan neden etkilendiğimi çok düşünmüşümdür. Sanırım ilk neden, mermerdeki figürlerin Mesih’le kutsal annesinden çok acılı bir anneyle oğlunu çağrıştırması. Çarmıhtan henüz indirilmiş, ölümün eşiğindeki oğluna bakan anne, dinî bir motifin ulaşabileceği en beşeri konumu simgeliyor ve teolojik tartışmaları bir an için unutarak baktığımızda, dramın insaniliği sarsıyor bizi.

Eksik kalan ulviyet duygusunu da Michelangelo’nun dehası tamamlıyor tabii. Meryem Ana’nın yüzünde, oğlunun nereye gittiğini bilmenin tevekkülü var. İhtişamla tevazunun bu alışılmadık bileşimi, küçük ve önemsiz olduğunuzu hissettiriyor: Gayrı ben küçüğüm, kaygılarım, umutlarım önemsiz. İçimi kavuran dertlerin ve yaşama sevincimin “şu durmadan kurulup dağılan âlemdeki” önemi, en fazla zerre.

Meryem Ana’dan oğluna akan merhamet, insanın kendi beyhudeliğine acımasına, bir adım sonrasında da güçlü bir özgürlük duygusuna kapı aralıyor. San Pietro’nun kubbesi başınızın üzerinde, Selimiye misali yükseliyor: Otuz sekiz yaşındasınız ve küçüksünüz, çok şükür.

DİĞER YENİ YAZILAR