Balili

Haberin Devamı

Gerçeklerle yüzleşme konusunda çok istekli bir millet değiliz. Bu yüzden sık sık kendimizi iknâ edecek yalanlar icat etmemiz gerekiyor. Bunlardan biri de “Türklerde ırkçılık yoktur” yalanı.

İlk bakışta doğru: On dokuzuncu yüzyıl Amerika’sında ya da yirminci yüzyılın Güney Afrika’sında gördüğümüz ırkçılığın bire bir yansıması yok Türkiye’de. Ama bunun yanıltıcı bir görünüş olduğu çok geçmeden ortaya çıkıyor.

Türkiye’de Afrika kökenlilere dönük, sistemli bir şiddet yoksa bunun nedeni, ortada dikkat çekecek sayıda Afrika kökenli “siyah” bulunmaması.

Öte yandan Kürtler, Yahudiler, Ermeniler, Aleviler, Rumlar ya da Yezidiler... Türk toplumunun ırkçılığa karşı sınavı daha çok bu kimlikler üzerinden gerçekleşiyor ve ne yazık ki çoğu zaman iyi sonuç vermiyor.

Bunun son örneğini, Sivasspor’lu Balili’ye karşı, Beşiktaş ve Galatasaray taraftarınca yapılan ırkçı tezahüratta gördük.

Tribünler, toplumdaki eğilimlerin görmezden gelinemeyecek kadar billurlaştığı yerler olduğu için önemli. Örneğin, taraftarı Miloseviç’i destekleyen Lazio faşist, Che ve Zapata pankartları eksik olmayan Saint-Pauli de sosyalist bilinir.

Ülkemizde şovenist işaretler önce Güven Sazak’ın başkanlığı sırasında Kadıköy tribünlerinde belirdi. Ama gelin görün ki, şu an “dört büyükler” içinde en aklı başında görünen de Fenerbahçe.

Birgün’ün haberine göre, spor yazarı Bağış Erten, “Irkçılığa Dur De” panelinde şunları söylemiş: “Hrant Dink katledildiğinde bazı taraftarlar katil zanlısının taktığı beyaz bereyi tribünlerde giydi. Beyaz bere takanlar yoktu halbuki o dönem, fakat tribünlere baktığınızda taraftar beyaz bere takarak katili sahiplendi.”

Aynı panelde, Beşiktaş’ın eski yöneticilerinden İbrahim Altınsay da “Tribünler ırkçılığı kendi başına üretmiyor” demiş: “Toplumda var olan ırkçılık tribünlere de yansıyor ve orada yeniden daha güçlü bir şekilde üretiliyor.”

Bu anlamda, özellikle halkın takımı olmakla övünen Beşiktaş’ın ve her fırsatta köklü geçmişinden dem vuran Galatasaray’ın şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekmiyor mu? Ya da şöyle sorayım: Bugün olsa “Küçükandonyadis” isimli birini oynatmak isterler miydi?

DİĞER YENİ YAZILAR