Bu bayramın da galibi koyun milleti ile danalar oldu, diyeceğim.. Dilim varmıyor.. İnsan doğmuş biri olarak hayvanlar karşısında bu kadar zorlanmak ağırıma gidiyor.. Koyun yerine kendilerini kesen vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum..
Birileri eninde sonunda oturup, son iki Kurban Bayramı’nda verdiğimiz yaralıların hesabını çıkarıp önümüze koyacak..
Sadece koyun, kuzu keserken.. Dana kovalarken yaralananların sayısını.. Trafik telefatını işin içine katmıyorum bile..
Kurban keserken kendini yaralayanların sayısına bakıp hep birlikte “Anaaa!” çekeceğiz..
Benim hesabıma göre son iki yıl içinde kendi kanını dökenlerin sayısı Kurtuluş Savaşı’nın Büyük Taarruz’unda verdiğimiz yaralı sayısını geçti..
İnanmayan gazete haberlerine yansıyan yaralı dökümü ile Genelkurmay’daki Harp Tarihi Dairesi’nin kayıtlarını kıyaslasın..
Bizim ahalideki bu “kan dökme iştahı” neyin nesidir, anlayan yok.. Üstelik bu soruya cevap bulmak bu günlerin işi de değil..
946 yılında ölen ünlü Arap tarihçisi ve coğrafyacısı Mesudi aynı soruyu yazdığı Murûc Ez-Zeheb (Altın Bozkırlar) adlı kitabında soruyor..
Kendisinden önceki gezginlerden Hebbar Bin El Esved taa Çin’e kadar gitmiş.. Bir şekilde Çin Hakanı’nın huzuruna çıkıp sohbetine katılmış..
Orada konuşulan bu “kan dökme iştahı”nın ayrıntısına ben girmeyeyim..
Bizim millet külliyen demokrat olduğundan ne bana acırlar ne de Hz. Muhammed’in beşinci kuşaktan torunu Hebbar’ın şahitliğine..
Meraklısı bulsun okusun..
GURURUM İÇİN..
Vatandaş “kurbanlık” niyetine gitmiş kendine bir boğa almış.. Niye ki?
Yemininden dolayı oğlu Hz. İsmail’i kurban etmeye hazırlanan Hz. İbrahim’e son anda yetiştirilen koçu şanına uygun bulmamış anlaşılan..
Boğayı seçmesi belki de bundan..
Boğa dediğin baş belası bir hayvan.. Yaşı beşi buldu mu sahibi de başa çıkamaz.. “İnek isterem..” diye tutturur.. Boynuzu ile ahırı yıkar maazallah..
O yüzden de boğa kısmı beş yaşına gelmeden kasaba havale edilir..
Bizim vatandaştaki mangal gibi yüreğe bakın ki tek başına gidip boğa alıyor.. Kamyonun kasasına yükleyip eve getiriyor..
Aklı sıra hayvanı zaptedecek.. Belki de kasaba vereceği paradan kazanmak için kendisi kesmeye kalkışacak..
Nitekim öyle olmuş.. Boğa elden kurtulduğu gibi caddeye fırlamış.. Önüne gelen araca boynuzu taka taka kaçıyor..
Haydi hayvan can derdinde.. Zaten adı üzerinde, hayvan.. Ya benim vatandaşımın aklı başından niye zıplıyor?
Boğa tarafından küçük düşürüldüğünden..
Evine dalıyor.. Dışarı çıktığında elinde bir pompalı tüfek var.. İçinde de domdom kurşunları.. Özel aracına atlayıp boğanın peşine düşüyor..
Caddenin üzerindeki kovalamacada boğa motorize olmuş insanoğlundan kaçamıyor.. Dili dışarıda, nefes nefese..
Yetişen sahibi arabadan inmeden, camı açıp hayvanı mermi manyağı yapıyor.. Bir başına, bir döşüne, bir boynuna..
Boğa yediği beşinci, altıncı domdom kurşunundan sonra böğürerek yere çöküyor.. (Bu da ona bir ders oluyor..)
Adam öfkesini yatıştırmış, gazlayıp gidiyor.. Kurbanlık görevinden kaytarmak isteyen şuursuz boğanın leşi ise caddenin ortasında kalıyor..
DÖKÜLSÜN YETER
Bizim ahalinin meşrebini en iyi anlayanlar şu televizyoncu milleti..
Kurban Bayramı gibi dini bir ritüel ile bizim insanımızın Avrupa Birliği’ne girmeye hazır doğal içgüdüsünün bir araya gelmesinden nasıl sonuçlar çıkabileceğini en iyi onlar biliyor..
“Vatandaş ile kurbanlık arasında ihtilaf” çıktı mı anında yetişmek için eli kameralı adamlarını yirmi dört saat devriye gezdiriyorlar..
İnfaz edilen boğanın görüntülerini bu sayede kaçırmamışlar..
Bence hükümet adamları bu televizyon görüntülerden bir kopya edinmeli..
Avrupa Birliği’ne girmeye hevesliler tarafından kaytarmakla suçladıklarında bu görüntüleri seyrettirip “Bir daha düşün birader..” diyebilmek için..
Hayatlarında hiç kurban kesmedikleri halde “Kısmet bu bayramaymış..” deyip eline bıçağı alıp, önce kendi kanını akıtanlara gelince..
Bu nasıl bir akıldır, nasıl bir psikolojidir sorusunun cevabı bende yok..
Kaynak da gösterdim.. Mesudi’nin bin iki yüz yıl önce yazılmış Murûc Ez- Zeheb kitabında da yok..
Elimizdeki tek veri, ahalideki sonu gelmez, sebebi anlaşılmaz “kan dökme” iştahı..
Kan dökülsün de ne olursa olsun.. Kurban kanı da olur kendi kanı da..
KAN TUTMASI
Sonu kan dökülmesi ile biten işlere heves büyük.. Kurban Bayramı gelir, herkes amatör kasap.. Günlük hayata dönülür, herkes potansiyel mafya tetikçisi..
Futbol maçına gider..
“Ölmeye.. Ölmeye.. Ölmeye geldik..” diye ulur.. Futbolcuya da “Saldırın, saldırın.. Ölümüne saldırın..” diye gaz verir..
Âşık olur.. “Ya benim olacaksın ya kara toprağın..” türküsünü söyler..
Bir meselesi varsa illa ki sonunu kanla, ölümle getirecek..
Öldürmek için sebep bulamadığından bayram kasaplığına heveslenip kendi kanını dökenlerin bu ruh hali ele alınmalı..
Bizim gücümüz yetmez.. Bu insanlığın ortak sorunu olmalı.. Psikiyatri dalının uluslararası kuruluşları da akademiler de devreye girmeli..
Nedir bu kan dökme iştahının sebebi?
Bu sorunun cevabı yoksa “Cep telefonu ile bu kadar da konuşulmaz ki..” deyip karısıyla kızını bıçakla delik deşik eden kendi halindeki babayı anlamak mümkün değildir..
Müslim Baba’yı dinlerken kendisini jiletle doğrayanları da..
Yarın Avrupa Birliği’ne bir şekilde sızdık diyelim.. Bu temel sorunun cevabını bumlamazsak zorlanırız..
Berlin Senfoni Orkestrası’nın konserinde Bach’ın bilmem kaç numaralı konçertosunu dinlerken kendine jilet atacakların ruh halini kimseye anlatamayız..
Çağdaşlık adına bu bayramdan önce elimizdeki tek koz “Alo! Danam Kaçtı..” hattıydı..
Cadde ortasındaki “pompalı tüfekle boğa infazı” onu da berbat etti..
Başımıza bir talihsizlik çökmüş ki gideceği yok.. Kurban mı kestirsek ne?