Selahattin Duman

Selahattin Duman

sduman@gazetevatan.com

Aletleri çatlatan ego kibir ve boş azamet..

Haberin Devamı


Elimizde bir “Narsizometre” bir “egometre..” veya “Azamet-tartar” yok.. O yüzden de kendisini yere göğe sığdıramayanların duyguları tartıya gelmiyor.. Bu duyguları bolca taşıyan Kennedy ailesini anlatan dizi aklıma bunları getirdi..

Amerika Başkanı John F. Kennedy, kendi arkadaşlarının, karısının ve yüzlerce iyi eğitilmiş güvenlik elemanlarının arasında alnından vurulmuş..

Aslında sıkılan kurşun üç tane ama alın çatına denk geleni işi bitirmiş..

“Dünyanın patronuyuz..” duygusunu toplumun bütün katmanlarında yaşayan Amerika şaşkın.. Nasıl olabilir bu, diye herkes birbirine soruyor..

Bizim İsmet Paşamız’ın da başbakan olarak gidip, muhalefet lideri olarak döndüğü cenaze töreni milyonları ağlatıyor..

Bir hatırlatma notu: İsmet Paşamız’ı taşıyan uçak daha havadayken Meclis’te aleyhine verilen bir gensoru işi bitirmiş, hükümet düşmüştü..

Matem elbisesi ve siyah tülün arkasındaki Jacqueline Kennedy için ağlayanlarımız Prenses Süreyya boşandığında ağlayanlardan fazla..

***


Bizim hissiyat yüklü analarımız göz yaşlarının boşa gideceğini ne bilsin?

Jacqueline adındaki bu küçük göğüslü, koca ağızlı, erkeğinkine benzeyen büyüklükteki ayaklarına rağmen daha sağlığında “zarafet abidesi” ilan edilen kadının Aristotle Onassis’in yatağına gireceğini..

Gerçi bu sayede mübadele artığı bu pörtlek gözlü, bodur Onassis’le bir ortak tarafımız oldu.. Kimi saftirik kadınlarımız da Onassis’in Anadolu kökenli bir Rum olmasından dolayı Jacqueline’i gelinimiz ilân etti ama kaç para?

Gönül tellerimiz harap olmuştu.. Dal rüzgârı affetse de kırılmıştır bir kere..

HANEDAN GİBİ..

Lafı kaldığımız yere döndürüp, işin aslına geleceğim.. Başkan Kennedy’in, o yıkılmaz sanılan adamın ceviz ağacından bir tabuta konulduğu güne..

İmparatorluğu bir kurşunla bitivermişti..

Shakespeare’in hayali roman karakteri Üçüncü Richard, zulmüne isyan edenlerle giriştiği son savaşta atı ölüp de yere yuvarlandığında kaçacak yer kalmadığını görür..

Can havliyle bağırır..

“Bir at için imparatorluğumu veririm..”

Eee! Can tatlı tabii..

Kennedy de başına geleceği bilse kimbilir belki o gün “Üstü kapalı bir zırhlı araba için başkanlığımı veririm..” diye bağırırdı..

Kitlelerin önünde bastırdığı kibri, ailesiyle paylaştığı gururu ve çalışma arkadaşlarını hırpalayan egosu aklına başka türlüsünü getirmiyordu..

Başkanlık için yetiştirilmişti..

Gerçi savaşta kaybolan pilot ağabeyi Joe içindi bu hazırlıklar ama hesapsız ölüm sonunda “Başkanlık kaderimdir” formülüyle dillendirilen miras ona kalmıştı..

Arkasında oğullarından birini ille de başkan olarak görmek isteyen dolar milyarderi bir baba vardı..

“Kennedy” soyadını bir hanedanlık markasına dönüştürmeye çalışan gözü kara bir adam.. İrlanda’dan göç edip, beş parasız olarak geldiği yeni dünyada “mafyatik ilişkilerin” içinden geçip, gücü yakalamıştı..

Milyarderdi, nüfuzlu dostları vardı.. Elinde de paranın gücüyle elde ettiği Amerika’da “Sir” payesi gibi algılanan “Londra Büyükelçiliği” unvanı..

***


Elini uzatıp almaya o kadar alışıktı ki şükretmek için kiliseye bile gitmiyordu..

Egosu, Tanrı’nın önünde boyun bükmesine izin vermiyordu.. Çünkü ona oğlu Joe’yu elinden aldığı için kızgındı ve onu affetmeyecekti..

O vakitler bizim okumuşların evine giren sekiz sayfalık bir günlük gazete vardı.. Bir de başımızdakilerin ağzı olan iki radyo..

Kennedy ailesinin sırlarını nereden duyacaktık ki..

Amerika ile tek medyatik iletişim kanalımız Şevket Rado’nun Hayat mecmuasıydı.. O da ha babam Jacqueline Kennedy propagandası yapardı..

Şöyle güzel, şöyle zarif.. Allah her memur evine gelinin böylesini ihsan etsin..

KİRLİ İÇLİKLER..

Başkan Kennedy’nin sinemanın erişilmez dilberi Marilyn Monroe ile zırt pırt halvet olduklarını duymamıştık ki..

Başkan’ın kadından sıtkı sıyrılınca sıraya Adalet Bakanı yaptığı kardeşi Robert F. Kennedy’nin girdiğini de..

Hani o muhafazakâr Katolik kardeşin..

Hangisi becerdi hâlâ bilinmez, biri kadını hamile bıraktı.. Marilyn zaten gel git akıllıydı.. Bebeğini aldırdıktan sonra psikolojisi iyice bozulunca kadın intihar etti..

Daha doğrusu öyle derler..

Beyaz Saray’ın başına belâ olduğu için ortadan kaldırılma ihtimali de yüzde ellidir..

Manevi gelinimiz sevgili Jacqueline’nin yakışıklı, hayırlı evlat kocasının kırdığı bir çuval fındıktan sadece birinin adı Marilyn Monroe’dur..

Hani Afrika ülkesi fukara Zaire’nin bir zamanlar halkının başına belâ bir devlet başkanı vardı..

Adı da “Mobutu Sese Seko Nkuku Ngbendu wa Za Banga” idi..

İsminin bire bir karşılığı “Hareket eden her şeye atlayan horoz..” oluyormuş..

Aslında Başkan Kennedy bu ismi herkesten çok hak ediyordu..

Erişilmez gücünün coşkusu ile aklına eseni yapıyordu..

El kadar Küba’ya düzenlediği “Domuzlar Körfezi” operasyonu ile dünyaya rezil oldu..

Ardından Sovyetler’le savaşın eşiğine geldi..

Ülkenin en güçlü sendikalarına bulaştı.. Tabii o sendikaların iş ortağı olan büyük mafya çetelerine de..

***


Suikast hâlâ sır.. Biri Oswald adındaki bir zavallıya tetiği çektirdi..

Belki Oswald yakalandığında konuşacaktı ama Kennedy’lerin hapse attırmak için uğraşıp, başaramadığı mafya patronu Sam Giancana’nın bir adamı Jack Ruby onu polislerin ortasında vurup öldürdü..

Jack Ruby’yi de cezaevinde başka biri tepeledi..

Kennedy ailesinin ihtişamı bir sonbahar günü, tek bir kurşunla bitti.. Felç ile boğuşan ihtiraslı baba bir daha ayağa kalkamadı..

Paraya tamah eden Jacqueline gelin, bir soytarıyla evlenip cümle kadınların kalbini kırdı..

Ağabeyinin izinde başkanlığa adaylığını koyan Robert F. Kennedy, başka bir suikastçının kurşunu ile öldü..

Hepsi önemli ayrıntıdır ama aklımdan Robert F. Kennedy’nin suikasttan bir hafta sonra bir yakınına söylediği sözler aklımdan çıkmaz..

“Bizi durduracak güç yok sanıyorduk.. Yanılmışız..”

DİĞER YENİ YAZILAR