‘Üniversiteye girişte tek sınav kaçınılmaz oldu’

Haberin Devamı

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Baykal, Üniversiteye girişte YGS ve LYS gibi iki aşamalı uygulama yerine tek aşamalı Sıralama ve Yerleştirme Sınavı’nın (SYS) daha geçerli, güve-nilir ve kullanışlı olacağını ifade etti. Baykal, “Arz-talep dengesini sağlamak için SYS zorunludur” dedi

Bogaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Baykal, üniversiteye girişte iki aşamalı sınav yerine “Sıralama ve Yerleştirme Sınavı”nı (SYS) önerdi. Arz-talep dengesini sağlamak için böyle bir sınav sisteminin zorunlu olduğunu belirtti. Prof. Baykal bu konudaki sorularımızı yanıtladı.

- Sıralama ve Yerleştirme Sınavı (SYS) zorunlu mu?

Nüfusu henüz genç sayılan bir ülkede bilgi çağına ayak uydurmaya çalışırken “herkesin de yüksek öğretim görmesi gerekmez ki” denemez. Başka ülkelere ve ülkemizin çağ nüfusuna göre oldukça eksik ama ülkemizdeki yükseköğretim arzına göre biraz fazla olan yükseköğretim talebi yığılma olarak nitelenemez. Ortaöğretim sistemimiz her öğrenciyi mükemmel yetiştiriyor olsa bile arz-talep dengesini sağlayabilmek için bir SYS zorunludur.

- Sıralama ve yerleştirme için sınavdan başka seçenekler yok mu?

Elbette var. Ülkenin ve toplumun kaderiyle kumar oynamak göze alınabilirse ilköğretim okulu kuralarını bile ‘İzmir torba’ ile çekmeye kalkışanlara güven duyulabilirse kura bir seçenektir. Sınavın bile adaletsizliği tartışılırken yetenekli, çalışkan ama varsıl olmayan gençlerin yüzüne bakılabilirse yükseköğretimdeki kontenjanlar açık arttırmaya çıkarılabilir. Ortaöğretim başarısı, yükseköğretimde başarılı olabilecekleri belli ediyorsa bu ancak sınavın varlığı sayesinde mümkün olmaktadır. Sınav yerine ortaöğretim başarısını koyduğumuz anda, uyanıklık ve merhamet gibi arabesk değerlerle varlığı herkesçe bilinen ama kanıtlanamayan takas yöntemleri yürürlüğe girer. Öğrenciyi not dilencisi, öğretmeni not taciri yapan bu uygulama çok sınanmış, hep yanılgıyla sonuçlanmıştır.

- Lise eğitiminin sonucu üç saatte ölçülebilir mi?

ÖSYS, bir lise bitirme sınavı ya da ortaöğretimi değerlendirme sınavı değildir. Geçmiş başarıyı saptamak için değil, gelecekteki başarıyı yordamak için yapılmaktadır. Ölçme sürecinin, ölçülen boyutun gelişim süreciyle doğru orantılı olması zorunlu değildir. Ölçmenin geçerliği ve güvenirliği süresine değil içeriğine, yöntemine ve aracına bağlıdır.

- Sınavsız olmayacağı anlaşılıyor ama daha iyi sınav olamaz mı?

Seçme sınavı bir ölçme aracıdır. Her araç gibi geliştirilebilir. Daha geçerli, daha güvenilir, daha kullanışlı hale getirilebilir. Ancak bütün adayların başarılı olabileceği bir seçme sınavı başarılı olamaz. Yükseköğretim arzı aynı kaldığı sürece, ne tür ve kaç tane sınav yapılırsa yapılsın yükseköğretime seçilebilenlerin sayısı ve sırası değişmeyecektir. Ancak sınavlara herkesin umutlu girmesi ve sınav sonuçlarına güven duyması gerekir.

- İki aşamalı sınavla sıralama daha geçerli bir sonuç vermez mi?

Öğrenciler iki ayrı sınav bahanesiyle ikisine de çalışamaz, tek aşamaya daha iyi odaklanabilirler. Aileler, öğretmenler ve liseler öğrencilere daha çok yardımcı olabilirler. YGS ve LYS (ÖSS ve ÖYS) aynı sıralamayı verdikleri için aynı kazanç için masraf ve zahmet gereksiz yere ikiye katlanmıştır. İki farklı aşama birbirlerinin seçeneği değildir. Birisini kaçıran ya da başaramayan bir aday ötekiyle telafi edemez. İki aşamalı sınav her zaman daha risklidir. İçerik açısından da LYS düzeyinde bir sınav zaten YGS içeriğini de kapsayacak niteliktedir. YGS ve LYS (ÖSS-ÖYS) gibi iki aşamalı uygulama yerine, tek aşamalı Sıralama Yerleştirme (SYS) geçerli, güvenilir ve kullanışlıdır.

- SYS’de çoktan seçmeli testlerle mi yapılacak?

SYS’de sağlanması gereken en öncelikli nitelik, nesnelliktir. Nesnellik sınavlarda anahtar güvenilirliği, puanlama güvenilirliği ve sıralama güvenilirliği olarak üç ayrı biçimde irdelenebilir. Çoktan seçmeli testlerde anahtar güvenirliği ve puanlama güvenilirliği tamdır. Puanlamada çabukluk ve kolaylık bakımından da sıralama sınavları çoktan seçmeli olmak zorundadır.

- Çoktan seçmeli testler ezber ölçmüyor mu?

Test hazırlama ve yorumlama konusunda bilgi sahibi olmadıkları halde çoktan seçmeli sınavların ezber ve şans ölçtüğü fikrine sahip olanlar çoktur. Yaratıcılık ve sentez yetenekleri çoktan seçmeli testlerle ölçülemez. Ama çoktan seçmeli soruların ezber ölçmediğini anlamak için de yaygın sloganları ezberlemek yerine biraz düşünmek gerekir. Testle ölçülebilenler de ezberle kısıtlı değildir. İyi hazırlanırsa ezber üstü özümsenmiş bilginin yanı sıra kavrama, yorumlama, değerlendirme, irdeleme gibi üst düzey zihinsel süreçler de çoktan seçmeli testlerle yoklanabilir.

- SYS’nin içeriği ne olmalı?

Okullardaki ders müfredatı herkes için eşit uygulanamasa bile hiç değilse ortak bir içerik oluşturuyor. Bu ortaklık kalktığı anda bugün zaten hiçe sayılan lise müfredatı da tümüyle rafa kaldırılacaktır. Okuduğunu kavrama, verileri yorumlama, tutarlılık değerlendirme, ilişkisel düşünme, sayısal çözümleme, kavramsal çözümleme, simgesel çözümleme, biçimsel çözümleme, sınıflama ve ayırt etme, boyutsal dönüşümleri canlandırma, ölçümleme, sözel vardama, sayısal vardama, biçimsel vardama vb. genel yetenek boyutları özellikle program ayrımı olmaksızın tüm öğretim düzeylerinde gerekli niteliklerdir. Bu niteliklerde üstün adaylar kendilerine verilecek olanakları daha iyi değerlendirebilirler.

- Yerleştirme nasıl yapılmalı?

SYS’nin sınav kapsamı yükseköğretim programlarının içeriğine uygun değildir, olması da gerekmez. Yükseköğretim programlarının çeşitliliği liselerdeki ders kapsamlarının dışına taşar. Bu nedenle tercihler program bağlamında değil fakülte ya da puan türü bağlamında olabilir. Puan türlerinin sayısı da yeniden dört olmalıdır: Sayısal, sözel, eşit ağırlıklı ve yabancı dil. Pek çok fakülteye bölüm bağlamında değil puan türü bağlamında öğrenci alınabilir. Eğer bir fen-edebiyat fakültesine 300 öğrenci alınacaksa bunları 30 fizik, 30 kimya, 30, matematik, 20 istatistik, 25 psikoloji, 25 sosyoloji, 20 felsefe vb. kümeciklerde yapmanın sağlam bir gerekçesi yoktur. Bu fakülteye aynı sayıda öğrenci, sadece ilgili bölümlerin gerektirdiği puan türlerine göre yerleştirilebilir. Bunun başka hiçbir yararı olmasa bile tercih işlemi sadeleşir, kağıt israfı yarıya düşer.

- Sınavlarda önerdiğiniz yeniliklerin sonuçları neler olabilir?

Önce olumsuzlardan başlayalım: Uygulamanın başlangıcında hazıra ve kolaya alışmışlardan tepkiler gelecek. Bazı okul yönetimlerinin rahatı kaçacak. Okullara veli ve çevre baskısı artacak. Kozmetik başarı girişimleri ve gösterileri gözlenebilecek. Okul içinde öğrencilerarası rekabetin kıskançlık ve öfkeye dönüşen örnekleri abartılarak yayınlanacaktır. İlk anda gösterilecek direnç ve tepkilerin kısa zamanda söneceğini tahmin ediyorum.

Beklediğim olumlu sonuçlara gelince: Öğrencilerin okula devamı nicel ve nitel anlamda artacaktır. Disiplinsizlik olaylarının tür ve sıklığı seyrelecektir. Hem LYS kapsamındaki derslerde hem de LYS kapsamı dışındaki derslerdeki başarı artacaktır. Eğitsel kol etkinliklerinde yaygınlaşma, okulu sevme, okulla bütünleşme, daha temiz, daha düzenli bir çevreye katkı, bireysel ürün dağarcığında zenginleşme, okulun kurum kimliği kazanması, yönetim ve eğitim kadrosunda iş doyumu da kesindir.

Dökülecek tere değmez mi?

*****


PROF. CÜCELOĞLU: Önce kendinizi anlamaya çalışın


PSİKOLOG Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, “Hayat anlaşılmayı ve bu anlayış içinde dans edilmeyi bekler” diyor ve gençlere sesleniyor: “Hayat kişinin tek başına yönetemeyeceği kadar karmaşık ve çok boyutludur. Hayatla dans etmek, hayatı yönetmek anlamına gelmez. Hayat tarafından yönetilmek anlamına da gelmez. Hayatın müziğini duymak, ritmini anlamak ve dansa davet edip yaşamla dans etmek gerekir. İşte olgun insanla cahil arasındaki temel fark budur. Yaşamla dans etmenin diğer bir adı da yaşamla sohbet içinde olmaktır. Bana göre ailenin, okulun, üniversitenin, edebiyatın, sanatın, paranın bir insan için yapabileceği en önemli hizmet, onu yaşamla sohbet içine sokabilecek hale getirmek olmalıdır. Hayat gençlerden anlaşılmak bekler. Bir gencin hayatı anlayabilmesi için önce kendini anlaması gerekir. Temel adım budur: Önce kendini anlamak.

Mesleğe yönlendirme

Amerikan üniversitelerinde yirmi yılı aşkın hizmet vermiş biri olarak, gençlere söyleyebileceğim bazı önemli şeyler var. Birçok yönlerden konuşabilirim ama temel olarak üniversitenin gençlerin meslek seçimi ve mesleğe yönlendirmeyle ilgili yapabilecekleri üzerinde durmak istiyorum. Yapısı tamamlanmış ve üniversite olarak hizmet veren kuruluşlarda, Kariyer Planlama ve Danışma Merkezleri (Carrier Planning and Guidance Center) var. Üniversiteye giren öğrenci ilk yıl bölüm belirtmek zorunda değil. Hatta ikinci yılın sonuna kadar daha önce belirttiği bölümü değiştirme hakkına sahip.

En önemli basamak

Öğrenci değişik dersler alarak kendini sınadıktan sonra bu merkeze giderek bazı testler alıyor, ilgi alanını ve temel değerlerini keşfetmeye çalışıyor. Daha sonra bu bilgiler çerçevesinde birkaç meslek üzerinde duruyor. Kendisine sunulan mesleklerin gelecek on yıldaki muhtemel gelişim tablolarına bakarak Amerikan ve dünya pazarları dinamiği içinde çizilen tabloya göre kararını veriyor. Burada önce öğrencinin temel değerleri ve ilgileri keşfediliyor. Türkiye’nin aydınlık geleceğine giden yolda üniversitelerimiz en önemli basamakları oluşturuyor.

Bireysel olarak gelişim

Bana göre üniversitenin öğrencilerinden haklı olarak gerçekçi beklentileri olmalıdır. Bunlardan bir kaçını sıralamak istiyorum:

- Üniversiteye devam eden

öğrenciler bireysel olarak gelişim gösteriyorlar mı?

- Mesleklerinde ülkede ve dünya çapında kalite konusunda güven verecek bir yetişkinliğe ulaşıyorlar mı?

- Sadece Türkiye için değil, dünya için sorunlara çözüm getiren bir bilinç geliştiriyorlar mı?

- Tüketici ve müsrif mi oluyorlar, yoksa bunun tam tersi yaratıcı ve üretici biri mi oluyorlar?

- Demokratik bir geleceğe mi, totaliter bir geleceğe mi hizmet ediyorlar?

*****


Otistik Cem, Türkiye’nin en başarılı 10 genci arasında


YAŞAR Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (YÜSEM) Müzik Okulu’nda özel öğrenci statüsüyle keman ve piyano öğrenimi gören, ileride iyi bir müzisyen olmayı hedefleyen otistik 22 yaşındaki Cem Vardarcı, bu alanda sergilediği azim ve yaptıklarıyla Türkiye’nin en başarılı 10 genci arasına girdi. Genç Girişimciler ve Liderler Derneği (JCI) Türkiye Şubesi tarafından her yıl düzenlenen, dünyanın en saygın ödülleri arasında gösterilen “Ten Outstanding Young Persons of the World’ün (Dünyanın En Başarılı 10 Genci) yarışmasının aynı zamanda Türkiye finalistlerinin belirlendiği “Türkiye’nin En Başarılı 10 Genci” programında Cem Vardarcı, “Kültürel Başarı” alanında birinci seçildi. Hastalığı erken yaşlarda ailesi tarafından fark edilen Cem Vardarcı’nın hayatı, müziğe olan ilgisinin keşfedilmesiyle değişti. Müziğe bateriyle başlayan daha sonra Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi’nin müzik bölümünü bitiren Vardarcı, halen Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (YÜSEM) Müzik Okulu’nda öğrenim görüyor. Otizm Derneği’nin kurucularından olan annesi Gülçin Vardarcı ile ablası Özel Eğitim Uzmanı Psikolog Gülser Vardarcı’nın kendisine kol kanat gerdiği Vardarcı, ağustos ayında İzmir’de düzenlenen Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nın konserinde bir ilki gerçekleştirerek orkestra eşliğinde piyano çalan ilk otizm hastası olmuştu.

*****


‘Türk mühendislerin yurt dışında imza yetkisi olacak’


İSTANBUL Teknik Üniversitesi (İTÜ) Yetkin Mühendislik Sınavı’nın Türkiye’deki merkezi oldu. Dünya çapında yapılan sınavla mühendislere, ‘Yetkin Mühendislik Belgesi’ veren Amerika’daki NCEES (Mühendisler İçin Ulusal Sınav Merkezi), yaptığı denetim ve inceleme sonucunda sınava girme hakkını Türkiye’de yalnızca İTÜ öğrenci ve mezunlarına verdi.

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, yetkin mühendislik uygulamalarının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Şahin, “Amerika’daki Sınav Konseyi’nin incelemeleri sonucu İTÜ bu kuruluşun Türkiye’deki sınav merkezi oldu. Özellikle Van depreminden sonra ilk atılması gereken adımın yetkin mühendislik olduğunu bir kez daha gördük. Bu sınavla Türkiye’de mühendislik uluslararası denetime açılmış olacak. Biz öğretim üyelerimize ve öğrencilerimize güveniyor, bu riski alıyoruz. Mezunlarımız bu unvanla yurt dışında artık sadece taşeron olarak çalışmayacak, imza yetkili mühendis olarak projeler alabilecek” dedi.

Nasıl uygulanacak?

Genellikle son sınıf öğrencilerinin katılacağı sınav 8 saat sürecek. Nisan ve ekim aylarında her ülkenin kendi mühendislik yasa ve kanunlarına göre uygulanacak sınavın sabah oturumunda 120, öğleden sonraki oturumunda ise 60 soru olmak üzere toplam 180 çok seçmeli soru yer alacak. Sınavın sabah oturumu matematik, mühendislikte istatistik ve olasılık, bilgisayar, temel kimya, iş etiği, mühendislik ekonomisi, mühendislik mekaniği, mukavemet, malzeme, akışkanlar mekaniği, elektrik ve magnetic alan, termodinamik konularını kapsıyor. Öğleden sonraki oturum ise kimya, inşaat, elektrik, çevre, endüstri ve makine mühendislikleri ve diğer disiplinleri içeriyor.

Sistemin şartları

Profesyonel yetkin mühendislik lisansını (PE Lisansı) alabilmek için öğrencilerin,

- ABET akreditasyonu almış bir üniversiteden mezun olması,

- Temel mühendislikte yetkinlik sınavını (FE) geçmiş olması,

- Mühendislik alanında en az 4 yıl iş tecrübesi olması,

- Derece aldığı mühendislik alanında Profesyonel Mühendislik (PE) yetkinlik sınavını başarıyla geçmiş olması gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR