Tercihlere çeyrek kaldı...

Haberin Devamı

ÖSYM ile görüştüm, sonuçların açıklanacağı tarihi sordum... Ben, ayın 12’sinden önce açıklanır diye bekliyordum ama pek öyle görünmüyor. Aslında değerlendirme bitmiş yani sınavlar değerlendirilmiş. Okullardan Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) bekleniyor. Onlar geldikten sonra Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) hesaplanacak, ondan sonra da nihai puanlar yani yerleştirme puanları hesaplanacak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da aynı sorun yaşanıyor. Okullardan Ortaöğretim Başarı Puanı gelmiyor, gecikiyor. Ortalama Yükseltme Sınavları’nın bu tarihlerde yapılması, takvimin iyice sıkışmasına neden oluyor, gecikmenin yasal zeminini oluşturuyor.

***


Bu yıl sistem oldukça karışık, işin işinden çıkmak zor. “Zor” derken, olayı öğrenci ve veli açısından değerlendiriyorum. Bizim için değişen pek bir şey yok, yıllardır yaptığımız iş. Sadece format biraz değişik. Öğrenci ve velinin, yanlış yapma riski oldukça fazla. Tavsiyem, kendi başınıza hareket etmeyin. Sorun soruşturun, bilgi alın ama etki altında kalmayın. Burada ÖSYM’ye çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Olay, sadece sınavı yapma olayı değil, olayın bir de rehberlik kısmı var. Ben sınavı yaparım, üstüne karışmam diyemezsiniz. Tercihler nasıl yapılacak, bu konuda ÖSYM’nin öğrenci ve velileri bilgilendirmesi, aydınlatması gerekir. Öyle bildiri tarzında falan değil, şöyle ayrıntılarla, örneklerle desteklenen detaylı bir çalışma bekliyoruz kendilerinden...

Bu yıl tercih süreci ilginç olacak. Öğrenciler açısından güzel, üniversiteler açısından sıkıntılı bir süreç yaşayacağız. Hemen hemen iki adaydan biri kazanacak. Adaylar, çok güzel bir tabloyla karşılaşacak. Üniversitelerde yer yer boşluklar kalacak, doğal seleksiyon sürecine girecekler. Tercih edilmeyen bölümler ile az tercih edilen üniversiteleri doğal ayıklanma süreci bekliyor. Buna hazırlıklı olsunlar.

***


Tercihleri yaparken frene basmayın, puanınız kadar konuşmayın, daha geniş aralıkta hareket edin. Örneğin MF-4 puanınızın 420 geldiğini varsayalım. Tercihlerinizi bu puanın bir “gıdım” üstünden başlatmayın yani tercihlerinizi 430-440 gibi başlatmayın. Abartın biraz, diğer bir ifadeyle uçun biraz...

Neden mi? Şöyle: Bu yıl tercih yapacak öğrenci sayısı az, bölüm sayısı fazla, üniversite sayısı uçuk! Dolayısıyla şartlar lehimize gözüküyor, puanınızın 40-50 puan üstünden başlayın. Zaten tercih sayısı da 30’a çıktı, kendimizi kısıtlamanın bir anlamı yok!

Diyelim yazdık, olmadı. Eee, ne kaybederiz? “Yazdık, olmadı” deriz, olmazsa olmaz. Yazalım da olmasın, sonradan pişman olmaktansa veya “keşke” demektense, “olmadı” demek, bence en iyisi...

Değerli veliler!

Bu yazdıklarım, benim için de geçerli çünkü benim oğlum da bu yıl sınava girdi ve o da tercih yapacak. Demem şudur: Onlar bizim yavrularımız olmasına rağmen bizim bir parçamız olmalarına rağmen bizden farklı kişiler. Hayattan beklentileri, umutları, yetenekleri, ilgileri, alakaları her şeyleri farklı. Bu, onların hayatı ve bu onların tercihi! Saygı duyalım, tavsiyede bulunalım, sorarlarsa söyleyelim, izleyelim ama zorlamayalım, yaptırımda bulunmayalım, kızmayalım, küsmeyelim.

“Her şeyin en doğrusunu biz biliriz, bizim dediğimiz doğrudur, seni kendi başına bırakırsak...”

Bu düşünceler külliyen yanlış. Biz, buraya kadar hiç yanlış yapmadan mı geldik, her şeyi mükemmel ve tam mı yaptık, en yetkin biz miyiz? Yok böyle bir şey! Bırakın kararı kendi başına versin. Kaldı ki, ortada kötü bir şey yok yani “kötü” yok ki, kötüyü seçsin. Bence, en doğrusu onun üstüne uyandır, üstüne oturandır...

Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz, öyle bir çırpıda geçiştirilecek konular değil bunlar. Ancak bugünlük bu kadar yeter.

***


Son sualim Nimet Hanım’a...

Madem sistem değişiyor, madem eski sistemin olumlu yanlarının yanında bir sürü olumsuz yanları vardı, eee bu yılki 6’ncı sınıf bebeleri neden sınava girdiler, neden onlar eski (yaramaz) sistemin son kurbanları oldular ve 2 yıl daha bu eziyeti çekecekler? Var mıdır, bu sorunun mantıklı bir cevabı?

DİĞER YENİ YAZILAR