YGS’den sonra herkeste bir karamsarlık... Nedendir bilinmez! Sınavdan çıkan kimsenin yüzü gülmüyordu. Sonraki günlerde de bu karamsarlık devam etti. Adayların bir atımlık kurşunu varmış; attık, bitti gitti.
Ne oldu da böyle oldu? İnanın, bunun bilimsel bir açıklaması yok. Sorular mı zordu? Yoo, hiç de zor değildi. Bilinmez soru tipleriyle mi karşılaşıldı, yani beklenmedik bir sınav tipi mi karşımıza çıktı? Bu da değil. Peki, ne oldu? Valla, bu sorunun yanıtını kimse veremiyor, ÖSYM Başkanı dahil...
Çok tatmin edici olmayacak ama yanıt şu: Böyle oldu, işte...
Peki, bu yanıt çok inandırıcı değil, bir derde derman olmuyor ama bu durumda ne yapılması gerekiyordu?
Bence, yapılmaması gereken yapıldı? Gereğinden fazla karamsarlık tablosu çizildi, yer yarıldı, yerin dibine girildi. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “N’oluyor, neden bu kadar karamsarsınız, aklınızı başınıza toplayın, kaybettiğiniz bir şey yok, işinize bakın, çalışmaya devam edin” demedi.
Sepet koluna, herkes yoluna...
Sonuçlar açıklandı, ortaya bir sürü (6 adet!) puan çıktı. Kimse bu puanları da anlayamadı. Acaba iyi mi desin, kötü mü desin? Ne anlama geldiğini kimse anlayamadı.
Sınavın değerlendirmesi, sonuçların açıklanmasına bile kalmadı. Sınavdan çıkar çıkmaz değerlendirme yapıldı. Karar: SINAV KÖTÜ GEÇTİ!
Çoğu öğrenci dershanelere devam etmedi. Gidenler ’öylesine’ gitti, amaçsız, inançsız... İki sınav arasındaki 2 aylık sürenin ilk ayı ’hay huy’ içinde geçti. Devam edenlerin de aklını hep ’acaba’ sorusu kurcaladı.
YGS olayın bir parçası
Tek bir sınavın neticesine bakarak nasıl böyle bir karara varılabilir ki? YGS var, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) var, LYS’ler var; var oğlu var...
’YGS’de beklentim gerçekleşmedi, ben bu işi galiba başaramayacağım!’ Olur mu, böyle bir akıl yürütme, nasıl bir mantıktır bu?
YGS, toplam puanın üçte birini oluşturuyor. Her ne kadar LYS puanlarının yüzde 40’ını YGS netleri oluşturuyor dense de bence YGS’nin toplam puana katkısı, yüzde 40’ın altında, yüzde 30 dolaylarında.
Hal böyleyken, daha yenilmiş içilmiş bir şey yokken, kazanılan ya da kaybedilen bir şey yokken, siz sonucu nasıl kestirebiliyorsunuz?
Ben olsam, şöyle düşünürdüm: Bir sonuç aldım, iyi ya da kötü; bunu artık değiştiremeyeceğime göre, değiştirebileceklerime bakarım yani önümdeki sınavlara...
Oysa şartlar lehinize
LYS başvuruları az. Bu şu anlama geliyor: Tercih yapacak öğrenci sayısı da az olacak. LYS başvuruları şöyle:
LYS-1 (Mat.) 600 bin
LYS-2 (Fen Bil.) 635 bin
LYS-3 (Ed. Coğ-1) 350 bin
LYS-4 (Sos. Bil.) 275 bin
LYS-5 (Yab. Dil) 30 bin
Gördüğünüz gibi sınavlara giren aday sayısı düşük. Bunun bir benzerini 2006 yılında yaşadık. O yıl da tercih yapan pek çok aday kazandı. Üstelik tahmin etmedikleri, korkarak yazdıkları yerleri. Dolayısıyla bu yıl sınava giren ve tercih yapan adaylar şanslı olacak. Şöyle ki: MF’cilerin yüzde 75’i, TM’cilerin yüzde 50’si, TS’cilerin yüzde 35’i kazanacak. Bunu bilin ve buna göre sınavlara girin. Karamsar olmanın gereği yok. Daha iyisini yapmanın yollarını arayın.
Karamsarlık niye?
Haberin Devamı