Haberin Devamı
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün küçük oğlu Mehmet Emre Gül, ABD’de girdiği sınavlarda üstün başarı göstererek dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nde eğitim görme hakkı kazandı. Gül’e Harvard’ın dışında Columbia, Winston, Chicago ve MIT’den de teklif geldi. Mehmet Emre, SAT (Scholastic Aptitute Test) sınavında 800 üzerinden 800 puan alarak ulaşılması zor bir rekora imza attı.”
Haber böyle...
“Harvad’ı o kadar büyütmemek lazım. O Harvard, geçen yıl da Aysun Kayacı‘yı almıştı... Emre, Türkiye’deki sınavda ilk 100 bine bile giremedi. Türkiye’de ilk 50 bine 100 bine giremeyen öğrenci, dünya genelindeki bir sınavda nasıl birinci olur?’’
Yorum da böyle...
Haberi eleştirmeyeceğim, “hayırlı uğurlu olsun” diyeceğim. Eleştirim, yorumlara...
O üniversiteyi eleştirmek, biraz bizi aşar hatta bizim üniversiteleri de aşar... Dünya üniversiteler sıralamasında hep ilk sırada yer alan bir üniversite, nasıl olur da büyütülmez. Herkesin girmek için can attığı bir üniversite, nasıl olur da görmezden gelinir, küçümsenir! Olayı, kedi-ciğer ilişkisi içinde yorumlarsak evet, haklısınız! “Ciğer”i fazla büyütmemek lazım. Başarı koşullarını yerine getiren her kişi, Harvard’da da okur MIT’de de Stanford’da da! Aysun Ka-yacı, bu şartları yerine getirmiş, gerekli referansları sağlamış ve gitmiş. Afaki konuşmaktansa açarsın telefonu Yeditepe Üniversitesi Akademik İşlerden Sorumlu Rektör Yrd. Prof. Dr. Sedefhan Oğuz’a, öğrenirsin o sıradan (!) üniversi-teye nasıl gidildiğini...
ÖSYM, Harvard’ın aldığı bütün çocukları tekrar bir sınavdan geçirsin. Bak, ortaya nasıl bir tablo çıkacak. Okuttuğu çocukların yarısı dökülecek, barajın altında kalacak. Neden mi? Şöyle: Sınav işini bizden iyi bilen, sınav cambazı başka bir millet yok da ondan! Kendileri bile şaşıracak, “biz, bunca zamandır kimleri almışız” diyerekten hayretler içinde kalacaklar. Emre elense iyi, Emre gibi daha kimlerin başı yanacak; elenen bu çocuklar “kös kös” kendi ülkelerine, “annesinin ligine” geri dönecekler. Böyle bir organizas-yonun, ÖSYM’nin sınav yükünü “bir tane” daha artıracağının farkındayız ama yararlı bir faaliyet olacağını da belirtmeliyiz. ÖSYM; David’e, John’a, Susan’a ve Mr. Brown’a da sınava giriş belgeleri gönderecek, onların da sınav sonuçlarını ww.osym.gov.tr’den duyuracak...
Şaka bir yana, ÖSYM artık kendini aşmalı, bellediği yoldan sapmalı, çağdaş yöntemleri uygulamalı. Söz temsil: Şu Emre’nin girdiği sınav, SAT’dan söz ediyorum... Yılda 6 kez uygulanıyor ve 5 yıl geçerliliği var. Bilgisayar destekli bir sınav. Çeşitli sınav merkezleri var. Herkes bu merkezlerde sınava giriyor. Bizdeki gibi öyle sıkış pepiş ilköğretim okullarında girmiyorlar... Yıl 2010 ve ÖSYM hâlâ bilgisayarlı sisteme geçemedi. Bırakın geçmeyi, düşünemiyor bile... Babadan kalma usullerle sınav yapıyor, kitapçıklar basılıyor, heybelerle, torbalarla sınav merkezlerine gönde-riliyor, dağıtılıyor, toplanıyor vb. Böyle iptidai yöntemlerle sınav mı olur? Koyarsın soruları bilgisayara, yaparsın sınavını, verirsin sonucunu anında eline, oldu bitti...
Bunları yapamıyoruz, milletin üniversitesini, sınavını, sınavını kazananı eleştiriyoruz!