Ne güzel; şimdiden Harvard’a, Yale’e, Cambridge’e, Oxford’a, Columbia’ya, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne ipotek koyduk. Savulun, biz geliyoruz, bizim çocuklarımız geliyor. Ayırın bizim kontenjanlarımızı, tüm kontenjanları biz kapatacağız... SBS’de birinciliği paylaşan 1544 öğrenci nereye gidecek sanıyorsunuz, tabii ki yukarıdaki üniversitelere. Bu başarıya bu üniversiteler yakışır, aşağısı kesmez bu başarıyı. Cumhurbaşkanlarının çocukları değil, halkımın çocukları da artık Harvard’a gidebilecek. Başarılı çocuklarımız artık bir elin parmakları kadar değil, binlerce. Böyle giderse, sayı onbinlere ulaşacak...
Geçenlerde yazmıştım, “PİSA’da sondan ikinciyiz, yerlerde sürünüyoruz” diye. Özür dilerim, binlerce kez özür... Haddimi aştım, başarıyı öngöremedim, otomatik pilota bağlanan eğitim sistemi özümseyemedim. Başarıda esas, süreklilik ve artan ivmedir. Bunu da göremedim. Geçen yıl 67 birinci vardı, bu yıl 1544 birinci. Budur işte, essahlı başarı budur, başarıda süreklilik, artan başarı grafiği budur!
Şaka bir yana, SBS sonuçları bir rezalet, rezaletin son perdesi. Sorular hazırlanırken ölçme-değerlendirme kriterlerine hiç dikkat edilmemiş, sınav gelişigüzel, çalakalem hazırlanmış. Sınavın, dolayısıyla soruların hiçbir ölçücülüğü, seçiciliği yok! Benim bildiğim, şampiyon bir tane olur, lig biter, şampiyon kupayı kaldırır. Bu da bir takımdır. Bu nasıl bir lig ki, binlerce şampiyon çıkıyor? Var bir tuhaflık ama nerede?
Soruları, gazetelerin bulmaca servisleri hazırlasaydı inanın daha seçici olurdu. Bir resim koymuşlar (hilafsız tüm sorular böyleydi), resimdeki cisimleri soruyorlar. Sorulara resim eklemek, ölçme-değerlendirme harikası değildir. Daha derin meziyetler gerekir. Keşke “iki resim arasındaki farkı bulun” türünden bir şeyler sorulsaydı inanın, daha seçici olurdu... Bu türden sınavlar hazırlanırken bir kurala mümkün olduğunca bağlı kalınır. Soruların yüzde 10’u çok kolay, yüzde 20’si kolay, yüzde 40’ı normal, yüzde 20’si zor, yüzde 10’u da çok zor hazırlanır. Burada bir şey dikkatinizi çekti mi? Böyle bir dağılım, her düzeyden öğrenciye hitap ediyor. Oysa MEB’in hazırladığı sınavın yüzde 85’i kolay.
MEB’in bu yıl uyguladığı sınavlardan sadece bir tanesi bu kurala uydu, diğer ikisi evlere şenlikti...
Bu sistem, dershanelerin ve özel okulların işine yaradı, reklam yapmaları açısından... Herkes birinci çıkardığı için herkes reklamını yapacak. Eee, sonuçlar bunu doğrulamıyor mu, ilk 10’da sade-ce bir adet devlet okulu yok mu?
Yeter, çok bile!
3 yıl önce ilk SBS uygulandığında da aynı sorunla karşılaştık. Hadi, “yeni sistemdir, ilk uygulamadır, geçer” dedik, üstünde durmadık. Bırakın geçmeyi, aradan iki yıl geçti, olay çığrından çıktı. 67, 96 derken 1544 birinciyi gördük. Şayet bu sistem devam etseydi, herhalde 2-3 yıl sonra sınava katılan 1 milyon küsur öğrenci birinci olurdu...Bir önerim var: PİSA sınavını da MEB yapsın! Kesin birinci oluruz. Bizim çocuklar tüm soruları doğru yanıtlar, böylelikle kötü imajımızı silmiş oluruz.
Sonucu düzeltince, süreç düzelmiyor, sadece çöpleri halının altına süpürmüş oluyoruz. Bu sınavlarda birinci de olsan, sonuncu da olsan öğretim hayatın devam ediyor neticede ama üniversite sınavı böyle değil. “Küüüüt” diye çarpıyor adamı mazallah. Basit toplama işlemini yapamayan onbinlerce aday çıkıyor karşımıza, fizik sorusunu çözemeden (“çözmeden” demiyorum) fizik bölümüne giren aday çıkıyor karşımıza, “limit” bilmeden 3’üncü sınıfa gelen endüstri mühendisi çıkıyor karşımıza vb. Eee, n’oldu bu çocuklara, derece yapan bunlar değil miydi, yoksa kandırdınız mı bizi?
Budur işte!
Haberin Devamı