Konferans bitti, bir bey yaklaştı; ‘Hocam, bir akşam yemeği lütfeder misiniz?’ dedi.
‘Olur, ama siz kimsiniz?’
Eğildi, camdan bir fabrikayı işaret etti. Fabrika başlıyor, bitmiyor, devasa… ‘Hocam, gördüğünüz şu fabrika, dünyada birinci sırada. Bu fabrika, bu şehirdeki 10 bin kişinin karnını doyuruyor’ dedi. ‘Bu sektörde ülke olarak üçüncü, firma olarak birinci sıradayız, ben bu firmanın CEO’suyum. Yemek bahane, size görev vereceğim…’
‘Görev!’
‘Evet, görev vereceğim. Siz, sürekli gençlerle bir aradasınız; ben size öğreteceğim, siz de gençlere öğreteceksiniz, göreviniz bu!’
Dinlemekten, not almaktan yemekte bir lokma bir şey yiyemedim. Pür dikkat dinledim, iş dünyasının yazılı olmayan ne çok kuralı varmış; kısıtlı süre zarfında öğrenebildiğim kadarını öğrendim… Anladım ki, bu CEO’nun karşısında bir şeyi eksik veya yanlış yapma şansınız hiç yok, anında gitti gidersiniz! Onun karşısında çok dikkatli olmak gerekiyor, çoook…
‘Hocam, bizde işe alma süreci kapıdaki güvenlik elemanıyla başlar.’
‘Güvenlik elemanı! Kapıdaki güvenlik elemanının işe alım süreciyle ne alakası var ki?’
‘Hocam, bunu öğrenmek için buradasınız ya…’
‘Sizin mezun, iş için bize başvurur. CV’sini, diplomasını, referans mektuplarını hazırlamış, dosya elinde bize gelir; hepsi efendi çocuklar, buna lafımız yok! Ancak dikkat ettiğimiz başka şeyler var… Bizde ilk eleme, kapıdaki güvenlik elemanıyla başlar. Güvenlik elemanı ilkokul mezunu, seninki üniversite… Biz, güvenlik elemanını önceden çalıştırdık, nasıl davranması gerektiğini öğrettik. Seninki ‘İş için insan kaynaklarıyla görüşmeye geldim… Yeni mezun oldum…’ gibisinden bir şeyler söyler. Kapıdaki güvenlik elemanı bilerek biraz ters konuşur ‘Tamam tamam, dosyayı şuraya bırak, biz insan kaynaklarına iletiriz; gerekirse sizi çağırırlar’ der. İlkokul mezunu böyle dedi ya, üniversite mezunu diplomayı, CV’yi oraya bırakır, çağırılmayı bekler… Kapıdaki güvenlik elemanının bir görevi daha vardır, oraya bırakılan CV’leri akşam depoya kaldırmak!’
‘İyi de, orada Boğaziçi, ODTÜ diploması olabilir!’
‘Olabilir veya başka diplomalar da olabilir… Bizce orada olması gereken şu: Neden buraya bırakayım ki, buraya bırakacak olsam, postayla gönderirdim. Ben, bizzat görüşmeye geldim, beni insan kaynakları müdürüyle görüştürür müsünüz?’
‘Yani…’
‘Yani üniversite mezununun, ilkokul mezununu aşması, geçmesi gerekiyor; bizim istediğimiz bu!’ ‘Bırak’ deyince, bırakmaması gerekir, onu aşması, özgüveni olması gerekir…’
‘İlginç…’
‘Dahası var…’ Kimileri o aşamayı geçer, karşımıza çıkma başarısını gösterir. Sohbet esnasında sorarız, ne içersiniz diye… Seninki ‘Vallahi fark etmez, ne getirirseniz olur’ der. İşte, bunu dediği anda teşekkür eder, görüşmenin sonlandığını söyleriz.’
‘Neden, ne var ki bunda?’
‘İstesin be hocam, isteyebilsin, ağzında dili dönsün, isteme cesaretini göstersin. Üstüne basa basa şunu diyebilsin: Nescafe istiyorum, sade olsun, şeker de istemiyorum. Karşımızda ne istediğini bilen, isteyebilen kişileri görmek isteriz…’
‘Çok ince detaylar…’
‘Birinci, birincilerle çalışmak ister; seçeceğimiz kişilerin bizlere ayak uydurması, bizleri bir yerlere taşıması gerekir. Bu kadarla da yetinmeyiz; çalışacağımız kişinin branşını çok iyi bilmesini, ama etrafında olan biteni de çok iyi bilmesini isteriz, neticede makine almıyoruz ki… İnsan ilişkileri, sanat, genel kültür, ekonomi, ahlak, çalışkanlık, disiplin ve dahası… Tabii ki yeni bir mezundan bütün bunları bilmesini beklemek haksızlık gibi görülebilir, ancak bunları mezun olduğu anda değil de, okurken, daha birinci sınıftayken öğrenmesi gerekirdi. Son sözüm şu: Sadece ders çalışmasınlar, okurken, okudukları dalla ilgili bir iş yerine girip çalışsınlar…’