Zavallı Obama..

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ İstanbul’da “Hükümet Sistemi Arayışları ve Başkanlık Sistemi” konulu bir konferansta kendilerinin başkanlık sistemini benimsediklerini bildirirken ABD Başkanı Obama’yı da “zavallı” bulduklarını söylemiş. Daha doğrusu “bizim Burhan Hoca” dediği Burhan Kuzu’nun görüşünü aktarmış.

Sebep neymiş ? Koskoca ABD Başkanı’nın parlamentoda hiçbir etkisi yokmuş. Oysa Atatürk, Menderes ve İnönü dönemlerinde o liderlerin dediği olmuş, yasama ve yürütme onların elindeymiş, “ABD başkanlığından daha güçlü bir sistem”miş... Mesela “Atatürk ne derse hükümet onu yapmış”.

Yeni rejim gelirken!

Ya sevgili okurlar, sevgili dostlar, Sayın Bozdağ, bu öyle bir konuşma ki inanın hukuk fakültelerinde “başkanlık sistemi ve demokrasi” konulu derslerde “her cümlesi tartışılmak üzere” okutulabilir.. “Başkanlık sisteminin ne olup, ne olmadığını anlatmak üzere” okutulabilir..

Öncelikle Atatürk’ü bu konularda asla diğer hiçbir liderle beraber anamayacağımızı bilmek lazım.. Bir padişahlığa son vererek “demokratik, parlamenter rejim”e geçilen, yokluk içinde geçmiş bir kurtuluş savaşı sonrasında yepyeni bir devlet inşa edilen, “ilk Meclis’in kurulduğu” bir dönemi başka dönemlerle kıyaslayamazsınız.. Yapılan devrimlerle taşların yerine oturması için bir süre “o rejimi kuran lider”e kayıtsız şartsız uyulması gerekmişse “ama o zaman böyleydi” diye örnek gösteremezsiniz. Mantıken çok yanlış örnektir bu.

İnönü ve Menderes!

Gelelim Menderes ve İnönü’ye.. Hükümet üyeleri İnönü dönemini “milli şef, tek adam dönemi, şöyle emir vermiş, böyle yaptırmış” diye eleştire eleştire bitiremiyorlar. Bundan 75 yıl önceki olayları bile bugünkü partisine fatura ederek İnönü’yü kötülüyorlar. Peki ne oldu şimdi, birdenbire onun dönemi, onun sistemi çok mu makbul oldu?

Menderes dönemi deseniz, onun keyfi kararları ve bunlara karşı çıkılamamasının sonucu ne olmuş unuttular mı yoksa? 27 Mayıs darbesini ve Menderes’in o nedenler öne sürülerek idam edildiğini unuttular mı?

Yani, “hafıza zayıflığı” desen olamaz, “işlerine geldiğinde kötülüyor, işlerine geldiğinde halka inandırıcı örnek vermek için övüyorlar” desen o da olmaz, eh “başkanlık sistemi gözleri kararttı” desen, işte onu bilemem..

Diktatörlüğe dönüşmeden..

Bir de “zavallı Obama” var değil mi, onu unutmayalım. Dünyanın en büyük gücü denilen ABD’nin “zavallı” başkanı.. “Parlamento, hükümet, yargı”, yani devleti oluşturan üç kuvvet onun tam emrinde değil, başkan ama söz dinletemiyor!! Yasama ve yürütme emrinde olmadığı gibi “üçüncü erk yargı işimizi bozuyor” diye yargıyı da fazla görmüyor.

Neden, çünkü efendim hiçbir başkan bu güce sahip olamaz, sistem, halk izin vermez de ondan..

Zaten ABD’de başkanlık sisteminin başarıyla, diktatörlüğe dönüşmeden yürümesinin (diğer ülkelerde ise yürüyememesinin) nedeni; Bekir Bozdağ ve Burhan Kuzu’nun beğenmediği durumdur.

Başkan’ın kararlarının “senato”nun da bulunduğu iki ayrı mecliste kabul edilmesi gerekir, çok güçlü ve bağımsız yargı hataları önleyecek imkana sahiptir, eyaletlerin her biri bağımsız devlet gibi, valileri nin her biri ise birer başkan gibidir, güç tek elde değildir.

Bizde ise bugünkü durumda bile “devletin üç erki” tek gücün elindedir, bu durumda bir de başkanlık sisteminin gelmesi nasıl bir sonuç doğurur, halkın bunu düşünmesi, TARAFSIZ hukukçuların da ekranlara çıkıp anlatması gerekir.

Tabii, geçen referandum gibi “kimse bir şey anlamadan” tepeden inme bir referandumla kabul edilmeyecekse..

Zavallı Obama.. İzin verin biraz güleyim!

*****


Meydan senin ey efem!

Aman da ne güzel efeleniyorlar, ne rahat oynatıyorlar kalemlerini.. İstedikleri kişileri oracıkta infaz, onlar hemen KILIFINA UYDURULARAK haksız duruma düşürülüyor, okuyan ın çoğu da “kılıfına uydurulmuş” her şeyi yutuyor nasılsa.. Mesela yılların başarılı habercisi, televizyoncusu Ayşenur Aslan’ın programı “basın ve ifade özgürlüğü” kalmadığı için, olayları gerçek bir gazetecinin yapması gerektiği gibi “tarafsız ve gerçeğe uygun” değerlendirdiği için kaldırıldı mı, kaldırıldı.. Hemen kamuoyunu yanıltmak üzere ve “meslektaşlarını feda ederek” ve de “kendileri taraflı” şekilde yorumlayıveriyorlar.

Aslan ne yapmış?

Neymiş efendim; “hükümet yanlısı programlara ‘hükümet karşıtı’ programla cevap verilmez”miş , “tarafsız” programla karşılık verilirmiş. Peki Ayşenur Aslan “hükümet karşıtı” olacak ne yaptı da aniden tarafınızdan “taraflı” yapılıverdi? Yalan bir haber mi vermiş, yalan yanlış yorum mu yapmış, adil gözle bakıldığında dava konusu olacak bir hatası mı görülmüş (adil göz kısmı önemli çünkü artık keyfe göre dava açılabiliyor), nedir? Bunların hiçbiri yok, “hükümete karşı” diye bir durum da yok..

Gazetecinin ölçüsü “hangi hükümet olsa aynı durum, aynı şekilde değerlendirilir” olmalıdır ve “Medya Mahallesi” de aynen böyleydi, her kesim tarafından izleniyor olmasının nedeni de zaten buydu. Ama yetmedi, yetmedi çünkü kıvırtmadan açıkça söylenirse medyanın, hele de TV programı yapanların “eleştirme” özgürlüğü çoktan ortadan kalkmıştır.

Neden iki kişi?

Kalkmadıysa Ayşenur Aslan gibi “bir programı tek başına başarıyla yıllarca götürmüş ve götürecek her özelliğe de sahip” bir gazetecinin yanına neden mutlaka “iktidara yakın biri” gerekiyor bunu açıklasın arkadaşlar..

O program “iki sunucusu anlaşamadığı için” kalkacak program mıdır ki “neden buymuş gibi” konuşuyorlar? Üstelik hiç de öyle olmadığı ortada, Ayşenur Aslan program kaldırılmadan “iki gün önce” CNN yönetiminin bu kararı vereceğini bilmiyordu, problem o olsaydı bilirdi.

Gazeteci dürüst olur, yönetimi korumak adına okurunu yanıltmaz, hiç değilse bu kadarını yapsınlar!

DİĞER YENİ YAZILAR