Şu ‘dokunulmazlık’ meselesi!

Haberin Devamı

Biliyorsunuz birçok konuda görüşlerini açıkladı Cumhurbaşkanı Gül.. Anayasa’ya göre “her vatandaş eşit haklara sahip” olsa da diğer vatandaşlar gibi bir baskıyı hissetmediği için istediği her şeyi söyleyerek yapıyor açıklamalarını, ne mutlu ona.

Cumhurbaşkanı, Muhteşem Yüzyıl dizisi konusunda Başbakan’ın sözlerine karşılık “Dizilerde tarihin esin kaynağı olması sevindirici” dedikten sonra dizi eleştirilerinin “Tarihçilere sorulmasını” önermiş.. BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda “En aykırı düşünceler bile tartışılabilir, fikirler söylenir ama şiddeti teşvik edici konuşma olmaz” diyerek dokunulmazlıkların kaldırılmasına taraftar görünmüş. (Af edersiniz, sohbeti kesmiş olacağım ama bu tür sözler bende hep sorular yaratıyor nedense; “en aykırı düşünceler, fikirler” derken?? En sevilen, en başarılı TV haber programları, hatta “Haberler”i, hatta güldürü programları “eğer tarafsız gözle bakıyor ve dürüstçe eleştiriyorsa” neden devam edemiyor örneğin? Neden onlar kaldırılıyor da hep aynı görüşleri papağan gibi tekrarlayan “iki hanım ve bir erkek” kanaldan kanala uçmaktalar?)

EŞİTLİK VARSA..

Bu dokunulmazlıkların kalkması konusu çok önemli, çünkü..

1- İktidar partisi yıllar önce bunun yapılacağına dair söz vermişti.

2- Yine yukarda belirttiğim gibi; Tüm vatandaşlar anayasal olarak eşit haklara sahip ise, bu madde “sözde” kalmış değilse neden bazı vatandaşlar “işlemedikleri suçlar”dan dolayı bile hapis cezası alırken milletvekilleri “işledikleri suçlar”dan dolayı almasınlar? Bu nasıl eşitlik, nasıl hukuktur?

BDP’li milletvekilleri artık gerçekten açıkça terör örgütünden farksız konuşmaya, davranmaya, güvenlik güçlerine hakaret etmeye veya tokat atmaya, PKK ile birlikte mitingler-gösteriler yapmaya başladılar. Bir terör örgütüyle alakası olmadığı halde, yıllarca “Genelkurmay Başkanlığı” yapmış olan İlker Başbuğ’a bile “terör örgütüyle ilişki” yakıştırılarak aylardır cezaevinde tutulurken, hayatını “terörle mücadele”ye adamış insanlar ya da gazeteciler, milletvekilleri aynı nedenle özgürlüklerinden olurken BDP’nin neden “dokunulmaz” olduğunu herkes merak ediyor.

YARGININ YERİNE GEÇMEK!

Aynen, bu insanlar “kanıtlanmış bir darbe-muhtıra vs hazırlığı” olmadığı halde cezaevine gönderilirken, kapı gibi “27 Nisan muhtırası”nın sahibinin cezadan muaf tutulması gibi. Kararı yargı vermiyor, siyasetçi veriyor. Siyasetçi bir yandan “biz 27 Nisan’da dimdik durduk” diyerek bir muhtıra olduğunu ima ediyor, diğer tarafta en kesin ifadeyle “ama o bildiriydi, muhtıra değildi” diyerek kararı yargıdan alıyor, yargının yerine geçiyor.

Geçenlerde Mor Çatı Kadın Sığınma Evi’nin kurucusu Avukat Canan Arın’ın duruşması vardı. Türkiye’nin en başarılı kadın avukatlarından biri, nasıl konuşacağını bilmez mi? Bir konuşmasında “çocuk yaşta evlilikler” konusunda verdiği iki örnek nedeniyle hakkında “hapis istemiyle” dava açıldı. Oysa verdiği örnekler defalarca kitaplarda, gazetelerde, TV’lerde konuşulmuş, yazılmış, tartışılmış örnekler.. O söyleyince dava açılıyor..

PADİŞAHLAR KUSURSUZ MUYDU?

Yine ‘aynen’ diyeceğim, aynen “Muhteşem Yüzyıl” meselesi gibi.. Biz padişahların sadece iyi taraflarını, kahramanlıklarını, savaşlarını görelim, tamam da ya bir Hollywood filminde o padişahların çok daha rahatsız edici yaşam sırları ortaya dökülürse ne yapacağız? Bu Amerikan filmcileri “yargıya, patrona baskı” filan dinlemez çünkü, geçmişteki tüm ABD başkanlarının bile ipliğini pazara çıkarır, bizim padişahlar da pek Zemzem suyuyla yıkanmış sayılmazlar.

Demem o ki, önce bırakalım bu alınganlığı, dokunulmazlıklar yaratmayı, her eleştiriyi “suç işlendi” diye yaftalamayı.. İyice abartıldı, traji komediye dönüştü artık.. Sonra da “herkes, suçlanmayı hak etmeyen, hayatı boyunca kurallar-yasalar dışına çıkmamış olanlar bile nasıl hukuka (eski hukuktan eser kalmasa bile) saygı göstermek zorunda” ise BDP de “teröre devamlı şehitler veren bir ülkede” suç sayılacak eylem ve söylemlerinden dolayı hesap vereceğini bilsin.

EŞİTLİK İŞTE!

Başka konularda “eşitlik” isterken “buradaki eşitliği” de unutmasınlar.

Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasında bir nokta daha vardı, atlamayayım. “Darbe Komisyonu önemli bir adımdır. Türkiye’nin geldiği noktayı gösterir” dedi. Ve lakin onca kişi konuştu, Komisyon’un bunlardan çıkardığı sonuç öylece geçildi. Mesela “polisle askeri karşı karşıya getirme” potansiyeli olan maddeler göze çarpıyor. Bunların topluma açıklanıp tartışılması gerekmiyor mu?

*****


Pasta yesinler!!

Okul formalarının ve önlüklerin aniden kaldırılması bitmeyen tartışmalara neden olunca kararı “tek başına” verenler tarafından açıklamalar geliyor. Bir o köşeden, bir başka köşeden geliyor ama hep aynı sözler. (“Avrupa ülkelerinin hiçbirinde yok” iddiasının doğru olmadığı, formanın kalktığı ülkelerde bile “tekrar konmasının” istendiği açıkça biliniyor bu arada.. Ben de dün araştırarak yazmıştım.)

Diyorlar ki “aileler zaten önlüğe para veriyordu, onun yerine kıyafet alır”.. Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’e “halk ekmek bulamıyor” dendiğinde verdiği; “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” cevabını hatırlatıyor bu söz.. Yoksul aileler önlüğü, formayı, ona uygun bir çift ayakkabıyı sene başında bir kez ve bin zorlukla denkleştirerek alıyorlar.

Forma-önlük kalkınca ise çocuklar arasında “kıyafet rekabetleri, özenti, kıskanma, alay etme” gibi olaylar ve duygular gelecek gündeme ve her gün ayrı kıyafet isteyecek o çocuklar. Ders yerine ertesi gün giyeceği kıyafeti düşünecek. Hiç değilse bunu deneyerek gören Fransa, Almanya gibi ülkelere ve formayı kaldırmayan İngiltere, ABD ve diğer ülkelere baksınlar.

Aynı “zenginlik” statüsünde olmayışımızı, sosyal devletin oralarda sağladığı imkanları da ekleyerek!

(Bir de “çocuklar formadan sıkılıyordu” mazereti var.. Hangi çocuklar sıkılmış, kim duymuş, hepimiz okuduk, çocuk okuttuk niye hiç duymadık? Çocukları o kadar düşünüyorsak “parasız eğitim” isteyenlerin polis dayağı yemesini önleyelim!)

DİĞER YENİ YAZILAR