Sonunda ‘tek tip kıyafet’ gelecek mi?

Haberin Devamı

Dün bu “okullarda kıyafetin serbest bırakılması” konusuyla ilgili yazmaya başlamıştım, karar “tepeden inme” olarak verildi ama özellikle velilerin tepkileri bitecek gibi görünmüyor, o nedenle devam ediyorum.

Önce üniversitelerde “türban serbest olsun” dendi.. Her ne kadar “laik ve tüm din ve inançtan vatandaşı olan, laik-demokratik rejimi nedeniyle devletin tüm din ve inançlara eşit mesafede olması gereken, bu nedenle de son yıllara kadar devlet alanlarında ‘belli bir dine ait kıyafet veya ibadetler’e izin verilmeyen” bir ülkede yaşasak da yıllar süren tartışmalardan sonra “ergen, kendi iradesiyle giyimine karar verecek yaşta” insanlar için türban da serbest bırakıldı.

Sonra eğitim sistemi değiştirildi, “4+4+4” denen sistemle “ana okulu çağında çocukların ilkokula başlatılması” kararlaştırıldı. Daha doğrusu yine birçok karar gibi “tepeden inme” olarak, tartışılmadan bu sistem yürürlüğe sokuldu. Sonra bir gün aniden “ilköğretimden başlayarak” tüm okullarda önlük ve formaların da kaldırıldığı açıklandı, buna da “tek tip kıyafet olmasın, herkes istediğini giysin” söylemiyle açıklama getirildi.

AVRUPA ÖRNEK VERİLEMEZ!

Bakıyorsunuz; “Avrupa ülkelerinde çoktan terk edilen bir uygulama” gibi aynen referandum döneminde “yargıya, HSYK’ya siyasetçiler tarafından üye seçilmesi” konusunda yapılana benzer bir mazeret öne sürülüyor. Referandumda da Batı ülkelerinde çoktan terk edilmiş bir uygulama varmış gibi gösterilmişti. Kaldı ki o ülkelerde bizde olduğu gibi “başta yargı olmak üzere tüm kurumlar üzerinde hakimiyet kurmak isteyen ikidarlar” olmadığı için seçip seçmemeleri önemli de değil, buna rağmen önlem alıyorlar.

Dönelim, okul kıyafeti konusunda İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler örnek gösterilebilir mi? Cevap kesin bir “hayır” olacak. Öncelikle bu ülkeler dünyanın en zengin 8 ülkesi arasında oldukları için “öğrencilerin kıyafetleri açısından” çıkacak sorunlar, bir çok okuyucunun yazdığı gibi “arkadaşları gibi giyinemeyenlerin hissedeceği eziklik, ailelere sıkıntı yaratma” konuları söz konusu değil.

DİSİPLİN VE EŞİTLİK!

Bu ülkelerde yaşayan arkadaşlarıma bire bir sorarak öğrendim; İngiltere’de okulların yüzde 90’ında “forma” var, nedeni ise “disiplin ve eşitlik”.. Fransa’da şu anda yok ama geri getirilmesi yine aynı nedenle “zengin öğrencilerin okulu defile podyumuna çevirmesi, öğrencilerin ders yerine ne giyeceğini düşünmesi” nedeniyle gündemde.. Almanya’da yok ama vatandaşlar arasında Türkiye’deki gibi gelir uçurumları da olmadığı gibi, “sosyal devlet” tam anlamıyla işlediği ve parası olmayanlara devlet gelir sağladığı için “herkes az çok benzer kıyafetler” giyebiliyor. Buna rağmen Alman vatandaşlarının çoğu da aynı sorunu, hatta “maddi durumlar arasındaki eşitsizlik nedeniyle zenginlerin fakir öğrencilerle alay etmesi” sorununu dile getiriyor.

Görüldüğü gibi her konuda Batı’yla kıyaslama yapılamaz zira aynı şartlarda olmadığımız halde onlar da formanın öneminin farkında..

‘OKULDA TÜRBAN’ MESELESİ

Gelelim “tek tip” meselesine.. Gerçi Cumhurbaşkanı Gül “En aykırı konular bile tartışılabilir” diyor ama gerçek öyle değil, tartışmak (bırakın “aykırı”yı, farklı bir görüş ten söz ediliyorsa)artık beraberinde “korku”yu, en hafifinden ertesi gün medyanın azarlanması korkusunu getirir ama meslek bu, zorunluyuz.. (Tüm ekranlardan eksilmeyen iki-üç çığırtkan ise her ağızlarına geleni söylemekte sınırsız özgürlüğe sahipler.)

Eğitim sendikalarının çoğu da bu uygulamayla “okullarda türban”ın serbest bırakılması noktasına gelineceği şeklinde görüş bildirmişler. Eğer kısa sürede (bu bir ya da birkaç yıl olabilir) mesele “isteyen öğrenci türban da takabilir” noktasına gelecekse.. Ve öğretmenlere de aynı süre içinde “okullarda türban takma izni” gelecekse.. Henüz konuları tam değerlendiremeyen, kolayca etki altına girmeye açık bu öğrenciler din derslerinde başlarını örterken “Müslüman kızlar, kadınlar her zaman başını örter” telkinleri sonunda nasıl bir baskı hissedecekler?

EN DEMOKRAT OLANLAR BAŞLASIN

Bu baskı büyük şehirlerde daha geç hissedilse de birçok bölgede, ilde aileler de kısa süre sonra çocuğuna baskı uygulamaya başlamayacak mı? Öyle ya, sonuçta hem “daha iyi Müslüman” olacağına dair bir baskı, hem de arkadaşların yanında “öğretmen veya okul yönetimleri” tarafından yapılacak “mahalle baskısı” ve “not baskısı” söz konusu olacak. Kim direnebilir?

Henüz “başörtüsü örtmeyen ama bu dine inanan her kadın Müslümandır, Müslümanlıkta zorlama yoktur” argümanına aklı ermeyen çocuklar ne diyebilir?

Bu uygulamanın sonunda “tek tip” başka kıyafete dönüşmeyeceğinin bir garantisi var mı? “En de-mokrat” olan, bu nedenle tepeden inme her uygulamaya anında, düşünme gereği bile duymadan “ben taraftarım” diyenler bu tartışmaları hemen başlatsınlar. Geri dönüş olmasa da duymakta yarar var!

NOT; “Kısa kol giyen öğrencilere” ise yasak geliyormuş. Batı’yı örnek alıyorlarsa baksınlar Batı’da böyle bir şey var mı? Ayrıca okul formalarının yaz ayları için “kısa kol gömleği” vardı, bundan sonra öğrenciler kollarını mı sıvayacak?

*****


BDP’ye kim daha yakın?


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Bursa’da bir fabrikayı gezerken bir kadın işçi ona “Sizi çok severdik ama BDP’ye yakın göründüğünüz için bu sevgi düştü” demiş. Kemal Kılıçdaroğlu “makul görüşler ileri süren” her partiyi dinleyen bir yapıya sahip. Bununla birlikte “Oslo’da terör örgütüyle, İmralı’da Öcalan’la (Hükümet’in isteği doğrultusunda) yapılan görüşmeler”e karşı çıktı. Açılım’ın yanlış başlatıldığını söyledi.

Türkiye’deki “terör” konusunun diğer ülkelerin sorunlarından önce gelmesi gerektiğini tekrarladı. Kısacası onun ve partisinin çizgisi kesinlikle “BDP-PKK ile yakınlığın söz konusu olamayacağı” bir çizgi. Ama.. Referandum öncesinden başlayarak rakiplerinin devamlı “aynı çizgideler” diyen haksız vurguları demek ki halkın kafasında yer ediyor. Bu kadın işçinin sözleri bunu gösteriyor.

Kılıçdaroğlu “aynı çizgideler” suçlamasıyla seçim yaklaşırken daha çok karşılaşacağını düşünmeli ve yeterince açıklama yapmalı..Havada asılı kalıyor bu suçlamalar görüldüğü gibi!

DİĞER YENİ YAZILAR