Bazı konular var ki ülke yararına, toplum hatırına, görev adına mutlaka yazılmak zorundadır; aynen “palalı Salih Çelebi’nin Fas’tan döndüğünde gözaltına alınıp bir kez daha serbest bırakılması” gibi.. Gezi olayları sırasında TV’lerde halkın da izlediği şekilde Talimhane’de hiç çekinmeden elinde palayla etrafa saldırmış, üç kişiyi yaralamıştı. Gözaltına alındı ve mahkeme (neye-hangi yasaya dayanarak ‘kesin ve kanıtlı suçlu’yu serbest bırakıyorsa) serbest bıraktı.. Savcılık itiraz edince yakalama kararı çıkarıldı ama “palalı” çoktan aile boyu Fas’a kaçmıştı.
Gezi’de suçluya ceza yok!
Bu olaylarda “mahkeme-savcılık” kararlarında devamlı görülen zıtlık da dikkat çekici, hukuk aynı hukuk ama nedense bir türlü aynı kanıya varamıyorlar. Mahkemeler nedense “özel yetkili mahkemelerin elinde delil olmadığı halde yüzlerce siyasi dava tutuklusuna ağırlaştırılmış müebbet verdiği” ülkede palayla yaralayana, kurşunla-sopayla-gaz fişeğiyle öldürene “tutuklama” bile veremiyor.
Hakkında 27 yıl hapis istenen Palalı Çelebi, Fas’tan “merak edenleri” habersiz bırakmadı, sık sık “döneceğim ama nasılsa hemen serbest kalacağım” şeklindeki, Türkiye’de adaletin, yargının geldiği durumu anlatan ve Haham’ın da pek sevdiği “Türkiye’de adalet aramak genelevde kız aramaya benzer” sözünü hatırlatan haberler gönderdi. Nitekim yanılmadığı (!) ortaya çıktı. Fas’tan döndüğünde havaalanında yakalandı, gözaltına alındı (artık ‘ayıp olmasın’ diye zahir) ve onu yine mahkeme onu bir kez daha serbest bıraktı.
Palayla saldırmak serbest!
Türkiye’nin gözleri önünde elinde palayla “gelen geçene” saldırdığı görülmesine rağmen meğer “kendini savunmak için” yapmış bunu.. Çıkan sonuca, verilen mesaja, Gezi olaylarında daha önce de gruplar halindeki eli palalıların polis aracı eşliğinde ilerlemesine ve cezalandırılmamalarına bakarsak “bu ülkede palayla saldırmak serbest” ..
Polislerin yanında ve desteğinde “bir genci köşeye kıstırıp kafasına taşlarla vurmak” serbest.. Gösteri yapan gençlere kurşun sıkan polis veya kafalarına gaz fişeği atarak ölümüne neden olanlar hakkında bir ceza duyulmadığına göre bunları yapmak da serbest..
Çok önemli nokta!
Eskişehir’de gösteriler sırasında saldırı sonucu hayatını kaybeden gencecik Ali İsmail Korkmaz’ı bir polisin (Hüseyin E. deniyor adına soyadı gizli nedense) sokağın başında dövdüğü ortaya çıktı.. Ondan kaçarken sivil polisler ve sivil kişiler tarafından sopalarla tekrar ve öldüresiye dövülmüş. En sonunda 3 polisin daha saldırısına uğramış ve tabii kurtulamadı.. Beşik Otel görüntüleri ise tesadüfe bakın, tam “öldürücü dayaklar” sırasında 20 dakika kadar silinmiş.
Bu davanın sonunda da 4 polise ve suç ortağı sivillere en ağır cezalar çıkmazsa yargının tarafsızlığının tam bir masal haline geldiği iyice anlaşılacak. Ama bu olaylarda son derece önemli bir nokta dikkatten kaçmıyor; “polisin her seferinde ‘bir takım sivillerle’ ortak çalıştığı” ve silahsız-üstelik tek başına olduğu için savunmasız vatandaşı öldürmekten bile çekinmediği” .. Halkın güvenmesi gereken polisin içinde “suç işleyen ve üstelik başka suçlularla işbirliği yapanlar” .. Suçu görülmeyene, kanıt olmayana bilmem kaç kez ağırlaştırılmış müebbet veren özel yetkililer baksa bu suçlara ne verir acaba?
Söz konusu illerin valileri vatandaşın “güvenliği”nden sorumlu olduklarına göre neden bu kadar Fransız duruyorlar anlayan var mı?
İngiltere, Türkiye, Suriye..
Türkiye ’de “Suriye’ye müdahale” konusu mutlaka TBMM’de tartışılmalı iken bu yapılmıyor ve en yakında biz olduğumuz için “en büyük tehlikeye” doğru hızla gidiliyor. Muhalefet partilerinin tepkileri ne hiçbir anlamı yok gibi bakılıyor, sınırdaki patriot füzeleri Suriye’ye çevriliyor, sanki sonunda “bizim de askerlerimiz-vatandaşlarımız ölmeyecekmiş, savaş tüm ülkeye zarar vermeyecekmiş gibi” hazırlığa girişiliyor.
İngiltere’de ise Hükümet “Suriye’ye müdahale” konusunda Parlamento’ya öneri götürmeye hazırlandığı sırada “Irak savaşı konusunda mecliste yaptıkları toplantılarda söylenenlerle, bugün Suriye hakkında söylenenler arasındaki benzerliğe dikkat çekilmesi nedeniyle” Başbakan Cameron’un dönüş yapmak zorunda kaldığı yazılıp çiziliyor. “Suriye konusunda alınacak kararda aceleci davranmanın büyük hata olacağı” uyarıları yapılıyor.
“Suriye’nin gönüllü intihar pilotları olduğu” haberleri veriliyor. Bu arada Suriye’nin “Türkiye’nin güvenliğini tehdit edebileceği” haberleri de.. İngiltere Hükümeti’ni parlamentosu durdurma yetkisine sahip ve milletvekilleri bizdeki gibi “blok halinde” hareket etmeyecekleri, muhalefet de dinleneceği için bu mümkün. Türkiye’yi bu “savaştan çekinmeme ve dahi atlama” durumundan kim kurtaracak?
Özür!
Dün barınakla ilgili yazımda Ümraniye Belediye Başkanı’nın adı “Osman Can” olarak yazılmış, Hasan Can olacaktı, bir karışıklık olmuş ve Müdür Bey’in adıyla karışmış.. Düzeltiyorum...