Ergenekon’u başlatan haham Tuncay Güney kendisinin ifadeleri üzerine yapılan tutuklamalar 5-6 yılı bulduktan sonra “Ergenekon bir oyundu, bitti. Devlet bana işkence altında o konuşmaları yaptırdı, hapistekiler bırakılmalı” demişti. Ama nedense (!) tutuklamaları başlatırken onun sözlerini hemen dinleyen “özel yetkili” savcı ve hakimler bu açıklamayı duymamış gibi davrandılar. Aynen Balyoz’da sahte CD’ler konusunda Microsoft’un, bilirkişilerin açıklamalarını görmezden gelmeleri gibi..
Balyoz ve Ergenekon davalarında, aslında delil sayılamayacak, her aklına gelenin yazabileceği “imzasız ihbar mektupları” ve kim olduğu hatta olup olmadığı belirsiz “gizli tanıklar” pek rağbet gördü, onların iddialarıyla insanların-ailelerin hayatı söndürüldü. Koç Grubu’na baskın gibi yapılan “aramalı vergi denetimi” olayında yine “içerden ihbar mektubu geldi” iddiası yeterli sayıldı.
Komşu, şikayet et!
Bu olayların hepsi birer “hukuk-yargı skandalı” niteliğindedir. Ve bunlar yetmiyor gibi şimdi daha önce “imzasız ihbar mektuplarıyla iddianameler” yazmış, “sehven” diyerek sıyrıldıkları ciddi yanlışlara imza atmış ve onların yüzünden (özel yetkililerin katkısını unutmayalım) yüzlerce insanın yıllardır haksız yere hapiste bulunduğu Emniyet “mahallelere ihbar kutuları” koyacakmış.
Üniversitelere bile “polis” sokma, insanların “tencere çalan komşularını ihbar etmesi” gibi eşsiz gelişmelerin arkasından bir de mahallelere “sırdaş polis ihbar noktaları” gelecekmiş. Yani mahallede bir gösteriye katılan, destek veren olursa hemen komşunu ihbar edeceksin deniyor. Ben başından beri Fransız ihtilali dönemi Fransa’sında (Almanya’nın Yahudi yakalama örneği de var) insanların komşularını ihbar etmesini hatırlıyorum bu gayretlere bakınca..
Kızdığın kişiyi ihbar et!
Demokratik bir ülkede ve hele Anayasa’sında varken, “yeni anayasaya konuyor” denirken vatandaşın gösteri, tepki özgürlüğünün polis kuvvetiyle bastırılması kabul edilemez. Vatandaşlar komşularını ihbara teşvik edilemez.
Diyelim ki aralarında bir çekişme var ve adam komşusu için yalan ihbarda bulundu. Bu ülkede “iddia eden ,ispatla mükelleftir” sözü tarihe gömüldüğüne göre masum insanlar imzasız-asılsız ihbarlarla (bu güne kadar hep görüldüğü gibi) sorguya mı alınacak, gözaltı ve tutuklama ile mi karşılaşacak?
Bu olaylara “ancak darbe döneminde rastlanır” diyenler haksız mı şimdi!
Diyanet Başkanı açıklama yapmazsa..
Çağrıda bulunuyoruz kendisine.. Bu ülkenin şiddete karışmamış, haftalarca süren gösterilerde “polis şiddetinden kaçmak, korunmaya çalışmak, yaralılara yardım etmek” dışında bir eylemi görülmemiş, aralarından pırıl pırıl insanların hayatını veya organlarını kaybettiği genç kitlelerini karalayamazsınız, elinizde olduğunu söylediğiniz “Cami içi görüntüleri”ni halka izletmelisiniz diyoruz, Diyanet Başkanı’ndan tık yok.
Gelen okuyucu mektuplarında, yorumlarında “ülkenin bu kadar önemli, birkaç bakanlığın bütçesine sahip kurumunun başında gerçek dışı açıklamalar yapan biri bulunamaz” tepkileri var. Dün bir okuyucu da “yaralının minberde ne işi var? Cami sevgililerin buluşma yeri mi” benzeri sorular sormuştu.. Savaş halinden farksız bir can pazarında camiler revir gibi de kullanılabilir, kaçıp sığınma amaçlı da.. Yaralının minberde ne işi var türü bir soru bu nedenle sorulamaz. Diğer soruya gelince..
Tamam işte, “cami sevgilinin buluşma yeri mi” gibi bir mesele varsa çıksın ortaya.. Toplum görsün..
İmam kadar sözünün eri..
Ruhban sınıfı olmayan bir dinde ve laik rejime sahip bir ülkede “Diyanet Başkanlığı” gibi aynen ruhban sınıfı işlevinde olan ve ayrıca “devleti tek bir dine taraf” gösteren bir kurum zaten olamaz, haydi oldurmuşlar bari “Cami’nin dürüst imamı” kadar sözünün eri olup yaptıkları konuşmayı ispatlasınlar. Olaylar sırasında orada bulunan ve “ben içki içen kimseyi görmedim, yalan söyleyemem” diyen İmam ve Müezzin’in görmediği şeyleri “orada bulunmayan ama elinde görüntü olduğunu söyleyen” Mehmet Görmez görmüşse bunu topluma da izletmek zorundadır.
Aksi takdirde, din öğütleri verdiği topluma iftira atan bir Diyanet Başkanı durumunda olacaktır (Kur’anda ‘iftira’ ile ilgili kaç ayet var , bu günah için neler söyleniyor ona da baksın) ve bu durumda da istifa etmeyecekse, bundan sonra konuşmasın, kimse dinlemez çünkü!