Her ne kadar ucu “terör örgütü kız-erkek ilişkilerini ve kaldıkları yerleri eleman bulmak için kaynak olarak kullanıyor” gibi bir komediye kadar uzatıldıysa da söz “öğrenci yurtları ve kaldıkları evlerle ilgili” gibi söylendi.. Ama “meşru var gayrimeşru var” da dendi.. Peki mesele “meşru-gayrimeşru” ise öğrencilerle sınırlı mı kalacak? 23-25-30 yaşlarında yetişkin insanlar birlikte zaman geçirmek, belki sadece sohbet edip eğlenmek, film izlemek istiyorlarsa “muta nikahı” kıymaları ya da evlilik cüzdanı mı istenecek? Öğrenciler, örneğin ders çalışmak için geceleri bir araya geliyorlarsa komşulara hesap mı verecekler?
Yılmaz Özdil’in Perşembe yazısı gibi gerçekten “çalışmak” veya “gezmek” deyince ülkeyi yönetenlerin aklına “sevişmek” mi geliyor acaba? Yoksa bunlar “türban üzerinden gerilim” çıkmadı, bari hem gerilimi böyle yaratalım, hem de muhalif düşünenleri seçmenimiz karşısında “biz muhafazakarız, gençleri koruyoruz, onlar değil” durumuna düşürelim projesi midir?
Bir okurumuz, Murat Dağlı diyor ki: “Ben konutlarımı kiraya vermekle geçiniyorum ve bugüne kadar kimseye evlilik cüzdanı gibi abes bir belge sormadım. Hep öğrenciler ve 18 yaştan söz ediliyor, peki ‘öğrenci olmayanlar’ ne olacak? Yan dairede beraber yaşayan 22 yaşlarında kız-erkek ‘öğrenci olmayan’ 2 genç, üstte 52 yaşında tüccar ve 28 yaşındaki sevgilisi, altta müteahhit Aziz beyin kadın arkadaşı, daha üstte eşcinsel 3 öğrencinin yaşadığı bir apartmanda beraber oturan (sevgili veya değil) Ali ile Filiz ‘sırf öğrenci oldukları için’ mi polis tarafından alıkonacak yoksa o binadaki herkes mi?”
Güzel soru, mesela “Ben talimat bilir, gereğini yaparım” diyerek coşan Adana Valisi Coş bunu cevaplasın değil mi?
Etme bulma dünyası!
(Bu yazıyı haber çıktığı gün yazdım ama sıra gelmedi, konu önemli olduğu için geç de olsa paylaşalım.)
AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in öne atılmaları gelenekselleşiyor gibi, daha önce de Meclis’te aceleyle MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’na “Onları Silivri’ye tıktığımızda da kızıyorsunuz” benzeri bir söz söylemiş, “Silivri’ye kimin gireceğine onlar karar veriyor” havası yaratarak partisini zor duruma sokmuştu.
Genelde kendisiyle aynı görüşleri paylaşan, her konuda iktidar partisi ve Başbakan’ı destekleyen Nazlı Ilıcak “kız ve erkek öğrencilerin kaldığı evlere ihbar üzerine müdahale” konusunda tepki gösterip “oy verdiğim için utanıyorum” deyince yine bir gafla öne atılmış: “Şayet Ilıcak sahiden Başbakan ve AKP’den utanıyorsa Sayın Erdoğan vasıtasıyla ve ona yakınlık üzerinden elde ettiği köşe ve imkanları elinin tersiyle itsin”..
Karşı taraftan da cevap gelmiş ama Metiner’in; bazı gazetecilerin “Başbakan’a yakınlıkla köşe ve başka imkanlar aldığını” söylemesini unutturacak söz bulmak oldukça zor.. Bu arada, muhatabı olan kadın yazar da başkalarını kötüleme konusunda hiçbir fırsatı kaçırmadığı için “etme bulma dünyası” demek mi lazım bilmem!
Meğer garanti vermiş!!
Okuduğunuz yazının ikinci perdesi Nazlı Ilıcak’ın da konuşmacı olduğu TV programında oynandı.. Ilıcak’ın “utandım” lafına yönetim düzeltme yapmasını istemiş olmalı ki (artık böyle tabii) “neden utanıyorum”u açıklamam lazım diyerek söze başladı ve yakın fikirdaşı, destekçisi, izlenmeme rekoru kıran rekortmen arkadaşı ile paslaşarak, birlikte lafını “temize çıkarmaya” çalıştı.. Aslında o Başbakan için söylememiş, “bugüne kadar ‘özgürlüklere dokunulmayacak’ diye teminat verdiği için kendini sorumlu hissediyormuş” ondan söylemiş..
Kim kendilerini “Türkiye’de olacaklar için garantör” tayin ettiyse, kim onlara “biz sizi hayal kırıklığına uğratmayız” dediyse bu insanlar ülkede yapılan siyasi yanlışları devamlı “olumlu” empoze ederek, kılıflar uydurarak bu noktalara varılmasına yardımcı oluyor, sonra da dönüp ya “utanıyorum” veya “buna biz bile bahane bulamayız” diyorlar. Açıkçası “kılıf bulamamak” yani, kılıflar tükendi..
Geleceğe boş verip, ne toplumlarını, ne görev ilkelerini düşünmeden sadece “bugün popüler olayım, işimi yürüteyim de gerisini boşver” diyenler sürprizle karşılaşınca böyle kilitlenir kalırlar, olan budur! Asıl mesele o sürprizleri “önceden tahmin etmek”tir çünkü!
Atatürk için mevlüt!
Üsküdar ve Beyoğlu eski Müftüsü, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Özkes müftülük yıllarında yaptığı gibi 10 Kasım Pazar günü Fatih ilçesi Eminönü Yeni Camii’nde “Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimiz” için mevlüt okutacakmış.
Özkes “Atatürk’ün radyodan naklen ilk defa mevlüt okutturmasını” ve her yıl “Çanakkale şehitleri için mevlüd-ü şerif okutmasını” dikkate alarak 10 Kasım’da mevlütle ruhunu şad etmek istedim. 85 yıldır camilerde rahmetle anılan Atatürk son yıllarda anılmaz hale geldi, onun camide anılmasına ve unutulmamasına katkıda bulunmak istedim” diyor.
“Bugün camilerimizde ezan okunuyorsa ve özgürce ibadetlerimizi yapabiliyorsak bunu önce Allah’a sonra Atatürk’e borçluyuz. Bu nedenle tüm İstanbulluları, partili partisiz herkesi 10 Kasım’da Yeni Cami’de okunacak mevlüde bekliyorum” diyor. Herkes davetliymiş, unutmayın!