Aslen Ankaralı olduğum için çok arkadaşım, tanıdığım vardır Başkent ’te.. Onlarca yıldır (sevgili üniversitem) ODTÜ tarafından yetiştirilen ormanların büyük bir kısmının yine otoyol gibi “bir takım inşaat nedenleri” bulunarak kesilmek istenmesi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’in bu kıyıma karşı çıktığı için Can Dündar’ı “Bir olay çıkarsa sorumlusu sensin, peşine düşerim” diye tehdit etmesi“ve ODTÜ öğretim üyeleri Prof. Dr. İnci Gökmen ve Prof. Dr. Ali Gökmen’i hedef göstermesi büyük tepki yaratmış. Kiminle konuşsam hemen bunu söylüyor ve çoğunun görüşü “ODTÜ’nün daha önce yapılmış bazı protestolar nedeniyle cezalandırılmak istendiği” yönünde..
Türkiye “istenmeyen her toplum tepkisinin” veya bireysel tepkinin mutlaka cezalandırıldığı bir hale geldi gelmesine de bu kadarı herhalde olamaz diyor insan.. Dünyanın neresinde görülmüştür “öğrencileri protesto yaptı” diye koca bir üniversitenin cezalandırıldığı? Yaşamları boyunca “demokrasiyi, insan haklarını, çevre duyarlılığını insanlığın temel değerleri” kabul eden başarılı akademisyenlerin bir belediye başkanı tarafından bu nedenle hedef gösterildiği?
Peşine düşüp ne yapacak?
Bir belediye başkanının, yılların gazetecisine “peşine düşerim” diyebildiği? Peşine düşüp ne yapacak, onu da söyleseydi bari? Gazeteciye de “sanatçıya yaptığını” yapıp twitter kampanyaları açarak “seni içerde göreceğim inşallah” mı diyecek? Suçsuzlara müebbet verilirken, en ağır suçluların ve dahi palalıların “serbest bırakıldığı” ülkede bu içler acısı tablo da olacaktır elbet, bazılarına her suç serbestse neden olmasın?
ODTÜ Rektörü Prof. Dr, Ahmet Acar “üniversitenin 3000 hektarlık bir yeşil alanı koruyarak Ankara için bir oksijen kaynağı yaratıldığını, ODTÜ’nün onlarca yıldır Eymür Gölü çevresini kendi imkanlarıyla ağaçlandırarak çarpık yapılaşmaya karşı koruduğunu ve hep Ankaralıların hizmetine sunduğunu, bu nedenle Melih Gökçek’in ‘Eymür bölgesini halka açacağız’ sözünün geçerli olmadığını” anlatan bir açıklama yapmış.
Tarihi alan ve sit alanı!
Bu açıklamada “İmar planlarının olduğunu, bir kamu üniversitesi olan ODTÜ’nün arazisinin imar planı onaylandıktan sonra arazisinin satılması veya rant elde edilmesinin söz konusu olamayacağını, bu arazinin çok sayıda sit alanı ve tarihi alanı barındırdığını” da belirtmiş. Acaba Ankara Belediye Başkanı Ahmet Acar’ın da peşine mi düşecek, yoksa inat uğruna sonuna kadar gidip Ankara’da “yeşil kalabilmiş nadir ve üstelik başka değerlere sahip olan alanlardan biri”ni de taşa mı dönüştürecek?
Kabus gibi..
Biliyor musunuz, normal olarak medeni ülkelerde belediye başkanları “bu olaydaki rektör, öğretim üyeleri ve gazeteci gibi” düşünür.. Hatta onlardan önce böyle bir alanı korumak için çırpınır ama Türkiye’de bu konu bile siyasi inatlaşma haline geliyor. Hangi konuya baksak hep çekişme, hep kavga , tehdit .. Havaya yayılan ve hücrelerimize dolan bir negatif enerji, bir nefret havası.. Bize mahsus özellikler oldu bunlar.
Vazgeçelim, hani daha önce “değiştik” deniyordu ya gerçekten değişelim artık, kimse bunları yaşamak istemiyor. Kendi atasözümüzü hatırlayalım; “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” .. Mesele hep “1-0 galip” olmak değildir, huzuru sağlayabilmek bundan daha büyük başarıdır. ODTÜ olayı büyümemeli!
Çevre yalnız ‘yeşillik’ değildir!
Ormanlara, ağaçlara dokunulduğunda artık toplum ayağa kalkıyor, zira zaten memlekette yeşillik bırakılmadı.. Geçen hafta sonu Balıkesir, Altınoluk çevresinde dolaştım, şehrin içine girdim, sonra dönerken yol boyu İstanbul’u inceledim, her yerde korkunç bir “taş yığın istilası” var. Arada tek yeşillik bırakmadan her köşeyi talan eden bir kalabalık durumundayız. Belediyelerin tamamı dikkatsiz, özensiz ve rant her yerde kendini gösteriyor. Ama çevre yalnız “tahrip edilen yeşil” demek de değil, “o çevrede yaşayan canlıların, sokak hayvanları başta olmak üzere bakımı, korunması” demek. Ve bunun için yasalar çıkarılmış, “özel idare” den devlet kaynakları ayrılmış,
Etraf boş alan dolu..
Barınaklar ve sokak hayvanları ile ilgili yazıma devam ediyorum, Ümraniye’de kalmıştık..
Ümraniye Hayvan Barınağı’nı gezerken hayvan sağlık merkezinin Müdürü Osman Tangüner geldi, bize çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ben de kendisine barınak çevresinde bol miktarda boş toprak alan olduğunu, kedi ve köpeklerin bu alanlara yapılacak büyükçe kulübelerde ve bunların etrafında yaşatılabileceğini söyledim.
‘Orman Bakanı’ ilgilenmeli!
Aynen Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e “Kısırkaya Barınağı” için teklif ettiğim gibi.. Onlar da hala “büyük yeşil alanın kullanılması” için müracaatlarına cevap bekliyorlarmış ki 2 yıl önce de söylenen buydu ve ben yine yazmıştım. Özgür yaşayan insanlar fark etmiyor ama “kafeslere tıkılmış yaşayan canlılar”a zaman pek çabuk geçmiyor, iki adımlık havasız yerlerde dönüp duruyorlar.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bu izinleri barınaklara kısa sürede cevap vermesi şarttır ve Bakan Veysel Eroğlu’nun kendisi ilgilense kısa sürede halledileceğine şüphe yok aslında, bunu bekliyoruz!
DEVAM EDECEK