Bayram çok kişiye “bayram” dı ama evladını Gezi olaylarındaki polis şiddeti sonucu kaybeden ve “onlarsız ilk bayram” ı geçiren yüreği yanık analara bayram filan değildi. Onlar kanlı gözyaşları dökerek, “hala kapıya bakıyoruz, geleceklermiş gibi” diye haykırarak bu olayların sorumlularına beddua ediyorlardı, izleyenlerin de vicdanını kanatarak..
Son birkaç gün içinde TV’de “Ethem Sarısülük’ün vurulma anı” da evladını kaybetmiş analarla ilgili haberlerde gösterildi. Her seferinde polisin nasıl geri dönerek onu vurduğu apaçık, net bir şekilde görülüyor. Olayda “kasıtlı, bilerek silahı üzerine doğrultup ateş etme ve işlediği suçu fark ederek kaçma” var.
Çok isabetli(!) gerçekten
Ama “hiçbir eylemi görülmemiş insanlara, yıllarca hizmet vermiş rektörlere, gazetecilere, Genelkurmay Başkanı’na iddialar üzerine müebbet hapisler” verilen ve bu cezaları veren ÖZEL YETKİLİ hakimlerin “Çok hassas düşündük, isabetli karar verdik” diyebildiği ülkede mesela bu suçlu polise ne ceza verileceği hala bilinmiyor. Tutuklu mudur, serbest midir onu da bilmiyoruz, zira Adliye’ye gönderilmemişti. İddianamesi ise Savcılığa iade edilmiş, sebep; “suçu görev sırasında işlemesi” ymiş. Sanki görevi bu ülkenin masum gençlerini vurmakmış gibi..
İstiklal Caddesi’nde polislerin bir genci tutarak beyaz gömlekli, sakallı bir adama (belki de sivil polis) dövdürdükleri olaya karışanlara ceza verildiği de duyulmadı, “palalılara açıktan açığa yardım eden polisler” e de.. Bırakın cezayı bu “hiçbir şey yapmayan gençlere saldırı” , şiddet olaylarına karışan polislerin isimleri de, aynen ağır suçlulara yapıldığı gibi çoğu kez yazılmadı, baş harfleriyle çıktı haberler. (Bu arada Bayram süresince siyasilerin mesajlarında “hayatını kaybeden gençler için ailelerine üzüntü bildirmek” gibi bir duyarlılık da görülmedi.)
Narkotik operasyonu..
Öte yanda Balyoz, Ergenekon ve diğer siyasi davalarda suçlanan (ama suçu buradaki gibi kanıtlı olmayan) insanların neredeyse soy ağaçları bile açıklandı. Aynen genç sanatçılara yapılan narkotik operasyonunda olduğu gibi.. Önce suçluyor, sonra gazetelerde, TV’lerde, internet sitelerinde boy boy çıkan fotoğraflarla gözaltına alıyor, sonra çoğunun “suçsuz olduğunu” söyleyerek bırakıyorlar.
Peki bu polislerin ve diğer ağır suçluların imajı siyasi dava sanıklarından ve gençlerden daha mı önemlidir ki onlar gizleniyor, diğerlerine ver yansın ediliyor? Kendine zarar veren teşhir ediliyor, cinayet işleyenler gizleniyor..Artık hukuk konusunda söyleyecek söz bile kalmadı ama el insaf, eşitlik denen bir şey olmalı!
Süleyman Park’a niye gitmiş?
Hani Gezi Parkı olaylarının nedenleri arasında “faiz lobisi” nden “dış güçler” e kadar akla hayale gelmedik her şey sayılmıştı ama bu arkadaşın söyledikleri kadar beni güldüren olmamıştı. Söyleyen sanatçıymış, ben tanımıyorum ama komedyen değilse bu dalı denemeli, başarılı olur şüphesiz.
Söz konusu “sanatçı”, iki ülke arasında benzerlik görmüş, Mısır’daki Mursi aleyhtarlarını bizdeki protestoculara benzetmiş olmalı ki şöyle demiş; “Gezi Parkı’na neden Muhteşem Süleyman’ı oynayan biri gitti? Bu olaylar Mısır’a aksetsin diye. Çünkü orada da diziler seyrediliyordu. Bunu kimse görmüyor” .. Üzülmesin, kimse kendisi kadar zeki olmadığı için bugüne kadar görülmemiştir. Ve bu zekaya göre muhtemelen Mısır’dan sonra “Muhteşem Yüzyıl” ı satın alan tüm ülkelerde cumhurbaşkanlarına karşı eylem başlayacaktır.
Durr! Sanat Ergenekonu!
Konuşmanın bir de “sanatın içinde de Ergenekon benzeri yapılanma var diye bağırdığı” kısmı atlanacak gibi değil. Kimsenin kendisine kulak vermediğinden şikayetçi.. Kısa süre sonra bir bakarsınız “tanık” olur, ihbarcı olur, “sanat Ergenekonu” nda kimler varmış dünya aleme öğretir. Büyük ihtimalle çalışmaya“Gezi” den ve şiddete karşı ortaya çıkan sanatçılardan başlar.. Beklenen bu çünkü.
Ortada hukuk kalmayınca böyle guguklaşıyor her şey işte!
Çocuklarınızda şiddeti önleyin!
Cumartesi günü ‘sokak hayvanlarına karşı acımasız, sevgisiz davranan veya araçlarını dikkatsizce ve sırf sürat özentisiyle sürerek onların ölümüne neden olan’ insanlardan söz etmiştim. Gönül Aydemir isimli okurumuz yazdığı yorumda şöyle diyor: “Özellikle erkek çocukların hayvanlara işkence yaptığına, sokak hayvanlarına taşla nişan aldıklarına şahit oluyorum. Türkiye’de erkek çocuklar önce işkenceyi kedi ve köpeklere uyguluyor, sonra anasına, bacısına, karısına devam ediyorlar” .. Elbette tüm erkek çocukların böyle olduğu genellemesi haksızlık olur ama bazı erkek çocukların (tüm çocuklarını böyle dikkatsiz yetiştirenler var) hayvan sevgisi olmadan yetiştiği, hatta onları “cansız gibi” görerek zarar verdikleri doğru.. Oysa tam aksine ailelerin çocuklarını “sahipsiz ve çaresiz sokak hayvanlarını korumak, su ve yemek vermek, yardım etmek” konusunda bilinçlendirmesi gerekiyor. Evrende hiçbir iyiliğin ve kötülüğün unutulmadığını, yaydığınız pozitif veya negatif enerjinin bir şekilde size geri döndüğünü, şiddet eğilimlerinin de çocukluktan başladığını unutmayın ve çocuklarınıza da bunu öğretin!
O analar Bayram’ı yaşamadılar!
Haberin Devamı