MİT durduracaksa ‘onu’ durdursun!

Haberin Devamı

Ülkeyi yönetenler türlü karar veremedi, hala da veremiyor; kim yaptı Gezi eylemlerini? Hangi nedenle yaptı?

İktidar kanadından veya yakın medyalarından (ki medyanın küçük bir kesim hariç tamamı) sayısız iddia çıkıyor her gün; “Asıl hedef cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemek”, “Dış güçlerin marifeti”, “Batı, Türkiye’nin yükselmesini istemedi”, “illegal, marjinal grupların işi”, “terör grupları yaptı”, “28 Şubat’ın sivil ayakları”, “CHP yaptı, hatta eski Türkiye olsa CHP kapatılırdı”, “Şu sanatçılar öne geçti, provoke etti”, “Gezi eylemcileri yaktı, yıktı zarar verdi” ve daha neler neler.. Gerçekle ilgisi olmadığını dünyanın bildiği her şey var..

Hatta şimdi bir de tarihinde “bikinili bir kadının bulunmadığı” Taksim meydanında göstericilerin arasına özel olarak getirilmiş gibi karışıveren “bikinili kadın” da katıldı bunlara.. Toplumu “SİZ-ONLAR” diye bölmeyi sürdüren konuşmalarda polis şiddetiyle yakılıp yıkılanların yerine hala “göstericiler yakıp yıktılar, camide içki içtiler” denirken bir de “bikinili çılgınlar” çıktı.. Sanki Gezi eylemi yapan veya şiddete tepki gösteren vatandaşlar “Besmele” çekmezmiş, onlar başka bir dindenmiş gibi “bizim tek bir Besmelemiz oyunu bozar” da çıktı.. Allah “Müslümanlığın sahibi bir partidir” mi demiş acaba?

Şu özeleştiri nerede?

Kısacası “Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesini önlemek isteyen gençlerin üstüne ilk gün aşırı şiddet uygulayan polisin gönderilmesi büyük hataydı, olaylar ‘yaralanan, hastanelik edilen gençlere ülke çapında tepki’den doğdu . Aslına bakarsanız sorumlu Emniyet, Vali ve İçişleri Bakanlığı bu olaylara neden olan kararlarının hesabını vermelidir” gibi bir özeleştiri, sorumluluğu kabul hala yok. Adeta “seçim öncesi parti propagandası, olanları saptırarak halkı yanıltma” çerçevesinde sürüyor hala konuşmalar.

MİT kime operasyon yapacak?

Şimdi yeni projeler “İnterneti de medya gibi iktidar kontrolü altına almak, özgür herhangi bir iletişim alanı bırakmamak, tepkilerini yazan insanları fişlemek” için yapılıyor gibi.. Başka anlam verilemeyeceğine göre yeni MİT yasası, başta internet olmak üzere her özgür alana devlet müdahalesi yapılacağını anlatıyor..

“MİT’e fişleme, izleme, psikolojik istihbarat toplama ve operasyon yetkisi” vermek zaten telefonları dinlenen, zaten hemen tamamının fişlenmiş olduğu söylenen, birbiriyle konuşmaktan korkar hale getirilmiş ve baskılara karşı tepkisini artık gizlemeyen bir topluma yapılıyorsa bunun anlamı nedir? 4 vatandaşımızın ölümüne sebep olan olayları başlatan (ki hala tutuklanmadı suçlular, tuğlayla vatandaş dövdüren ve dövenler) polis şiddeti yetmedi, korku unsuru olarak birde MİT mi çıkarılacak halkın karşısına?

Görevi “istihbarat toplamak” olan MİT’e “Mahkeme kararı olmadan herkesi fişleyip, operasyon yapabilme, evine-özel hayatına müdahale edebilme, keyfi arama yapabilme yetkisi” verilmesi hukuk devletinin tamamen ortadan kalkması, tam bir baskı rejiminin ortaya çıkması değil midir? Bu adımlar halka açık ve net anlatılmalı, gizlice bir gecede Meclis’ten geçirilmesi düşünülmemelidir. Sonra “yargı tarafından MİT’çilerin sorgulanması” da özel yasalarla önlendiği için durum daha da ciddileşiyor.

Sanatçının kılına zarar gelirse..

Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek yine nereden çıkardıysa, kendisine ait Beyaz TV’de “devletin önemli isimlerine (ve kendisine de) suikastler olabileceğini” söyledikten sonra lafı döndürüp M. Ali Alabora’ya getirmiş ve aynen bir gazetede yapılan gibi onu parmağıyla hedef göstermiş, birilerini ona zarar vermek üzere kışkırtmış. Kendisi alenen ve acımasızca kışkırtırken “halkı provoke eden odur, bu işin liderlerinden biri. Devlet yakasına yapışmalı, bu kadar ölen insan var vebali omuzlarında” benzeri skandal sözler sarf etmekten de hiç çekinmemiş.

Bu sözler o sanatçıya gelecek en ufak zararın sorumlusu olarak Gökçek’i; “gazetenin hedef göstermesi”ne, “hesabını soracağız” diyen iktidar mensuplarının hedef göstermesine ortak yapar, hatta en başa da geçirir. Yeter artık, insanları her yöntemle taciz etmek, hatta canına kastetmek “seçilmiş isimler”in yapacağı iş değildir, suçtur. Sevilen sanatçılarımızı rahat bıraksınlar, bu noktadan sonra “korumaları” çok daha doğru! Belli isimler seçerek onlar üzerinden kitleleri sindireceğini sanmak “devekuşu sendromu” ndan başka bir şey değil! MİT “tehdit” arayacak ve operasyon yapacaksa ilk eylemi “hedef gösterilerek tehdit edilenler” için yapsın, yargı bu dehşet olayları nedense görmüyor!

Zülfü Livaneli’ye saldırı!

Ortamı sakinleştirmesi gereken siyasetçiler en düşmanca söylemlerle ülkenin sanatçılarını mikrofonlardan milyonlarca kişinin önünde hedef gösterirse olacağı budur.. O sözlerden “görev çıkaran veya kim bilir gözdağı vermek üzere özellikle gönderilmiş” kişiler Zülfü Livaneli gibi toplumun gözbebeği bir sanatçıya saldırabilir. Ki bu da oldu.

Mersin Mezitli’deki konseri öncesinde “soyunma odası” İspanyol dansçılara verilen sanatçı haklı olarak buna itiraz edince belediye görevlisi olduğu söylenen bir grup tarafından saldırıya uğramış. Yumruklu tekmeli saldırıyla karşılaşan Livaneli “az daha kalp krizinden ölüyordum” demesine rağmen 50 bin izleyicinin bulunduğu konserini iptal etmeyerek tamamlamış. O 50 bin kişi İspanyol grubu değil, Zülfü Livaneli’yi izlemeye gelmiş beyim, odası nasıl figüran bir gruba verilebilir bu ayrı soru ama Mezitli Belediye Başkanı “soruşturma başlatmakla” işin içinden sıyrılamaz.

Aynen Gezi gösterileri sırasında gençleri öldüren polisler gibi bu saldırganların da tutuklandığını Türkiye’nin görmesi gerekir. Bu ülkenin en önemli sanatçılarından biri olan değerli meslektaşıma ‘geçmiş olsun’ derken Melih Gökçek ve onun gibi “sanatçıları hedef gösteren” diğer siyasetçilerin neye sebep olduklarını da görmelerini umuyorum. Kışkırtmanın sonu felakettir, yeter artık!

DİĞER YENİ YAZILAR