Gelen okuyucu mektuplarında “Şimdiye kadar görevini kötüye kullanmış olan kaç polis cezalandırıldı, hangi cezaları aldılar” sorusu sıklıkla soruluyor. Buna ilaveten “polis üniformasını giyince halkı darp etme hakkını kendilerinde görüyorlar, halktan birisi polise karşı gelirse anında tutuklanıyor” tepkisi de var. Gerçekten de bugüne kadar vatandaşların canına zarar veren, ölümüne neden olan polislerin bile ne ceza aldığı henüz duyulmadı.
İzmir Kordon’da Gezi gösterileri sırasında iki genç kızı saçlarından sürükledikleri için büyük tepki toplayan polislere “kınama ve 24 ay kıdem tenzili” cezası verilecekmiş. Görevini bu kadar kötüye kullanan, kadınlara bile aşırı şiddet uyguladığı görüntülerle sabit güvenlik görevlisine bu ceza mı yeterli görülüyor?
Batı’da bunlar yok!
Başbakan Erdoğan polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybedenlere değinmediği konuşmasında “Bizim polisimiz dayak yemiştir” dedikten sonra şöyle devam etmiş: “Biber gazı AB mevzuatında var. Ha burada açısını, derecesini isabetli kullanamamış olabilir ki gereği yapılıyor(...) Gerçek mermi kullanılamaz ama gerçek mermi polise karşı kullanılmışsa polis ne yapacak(...)Bir seyahatte Almanya’daydım, oradan birileri bize karşı yöneldi. Alman polisi gitti bileğine sarıldı, dirseğini çevirdi, yere yatırdı ve tekmeledi. İngiltere’de Londra’da neleri yaşadık, Fransa’da neleri gördük”.
Bizim polisimiz nerede dayak yedi bilmiyoruz ama halkı öldüresiye dövdüğü görüntülerle ve hayatını kaybeden genç insanlarla ortada. Barışçıl ve göstericilerin şiddete hiç başvurmadığı bir gösteride gerçek mermiyi kim polise karşı kullandı, provokatör müydü kimdi bu da hiç ortaya çıkmadı ama Ethem Sarısülük’e silahını doğrultarak ateşleyen polis video görüntülerinde mevcut..
Biber gazı mevzuatı AB’de var ise “halkı yaralamayacak, canına zarar vermeyecek” şekilde vardır mutlaka. “Gaz fişeğini kafasına yakın mesafeden atarak öldürme” yoktur. Suya asit katarak kadınları, çocukları yakmak yoktur.. Copla, sopayla öldürene kadar, 8-10 kişi birlikte tek kişiye yüklenerek, sivil polisler veya sivil suçlularla ortaklaşa dövmek, taşla kafasına vuranları bile seyretmek, tazyikli sularla havaya fırlatıp beyin üstü düşürmek yoktur.
Özür ve tazminat!
Alman polisi elbette “bir yabancı başbakana yönelik tehlike” mevcutsa her şekilde engel olacaktır, Türkiye’deki durumda ise kimseye yönelik tehlike olmadığı halde polis tekmelemekle bile yetinmiyor. İngiltere ve Fransa’da neler görüldüğünü keşke duyabilseydik. Zira bu ülkelerde toplum böyle bir olayı kesinlikle affetmez. Nitekim İngiltere’de “bir polis iterek düşürdüğü” için hayatını kaybeden kalp hastası vatandaş nedeniyle o polise halktan ve aileden özür diletildi , polis cezalandırıldı ve aileye büyük tazminat ödendi .
Bu nedenle biz polis şiddeti, biber gazı gibi konularda AB’yi örnek göstermesek iyi olur, zaten “doğru olsa bile” kötü örnek de örnek sayılmaz. Görevini kötüye kullanan güvenlik güçleri suç işlemiştir ve adalet onlar için de geçerli olmalıdır. Medeni ülkelerde, hukuk devletlerinde başka bir seçenek düşünülemez!
Devlet ödeneğine rağmen...
Barınaklar konusuna devam ediyorum.. Kısırkaya Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ne gittiğim dönemde taş zeminli kafeslerin önüne hiç değilse “hayvanların açık havaya çıkabileceği tel uzantılar” yapmışlardı. Kafesleri yıkarken zavallı hayvanları oraya çıkarmaları içindi, bunu yapıyorlar mı, yoksa eskisi gibi işkence halinde; ayakları kayarak ve ıslanarak mı yıkıyorlar, Belediye sıkı denetim yapıyor mu onu da bilmiyorum.
Zira orada “tek veteriner”in bulunması ve bu nedenle işten erken çıkması (muhtemelen tatil günlerinde de barınağın hekimsiz kalması) nedeniyle hasta hayvanların, özellikle yavruların çoğunun kaybedildiğine ben şahit olmuştum, şimdi 2 veteriner olarak çalışıyorlarmış, umarım bakım daha iyidir ve yavruların aşıları zamanında yapılıyor, ‘kanlı ishal’ gibi hastalıklardan topluca ölüp gitmeleri önleniyor, devlet bunlar için ödenek verdiğine göre hergün “makarna”dan başka yiyecekler de önlerine konuyordur. Özellikle yavru kedi ve köpeklerin, hamile veya yeni doğurmuş olanlar vitamin içeren gıdalar alması gerektiğini tüm barınak veterinerleri biliyor olmalı.
Yasa mecbur ediyor!
Genellikle barınak yöneticileri hayvanlar “toprak üzerinde” bulunursa alanı temizlemenin zor olacağını, hijyen açısından bunun yasaya aykırı olduğunu filan söylüyorlar. Oysa ben çok sayıda hayvana bakan biri olarak bunun kesinlikle doğru olmadığını, ayrıca yasada “hayvanlar için optimum yaşam alanı” ifadesinin yani “hayvanın yapısına uygun ortam”ın zorunlu tutulduğunu biliyorum.
Bu hayvanların yapısının “toprak üzerinde bulunmak” olduğuna da hiç şüphe yok, bahçeme buyursunlar isterlerse.. Demek ki yasaya göre “kendilerine kolay gelen fayans zemin”i keyfi şekilde seçemezler. Barınak hatalarından da belediyeler sorumludur. İl, ilçe fark etmez, yasaya uymadıkları takdirde, HAYTAP veya bizlerin denetimine karşı çıkıp “bir şeyleri sakladıkları” takdirde hepsini ilan edeceğiz. Şimdi adını vermiyorum ama..
Kötü örnek, örnek sayılmaz!
Haberin Devamı