Ne çok meraklısı varmış ki Türkiye’de “hiçbir ülkede görülmeyecek kadar sık” kamuoyu (!) araştırması yapılmakta.. Üç gün geçmiyor ki “adeta seçim öncesi süreçte”ymiş gibi bir araştırma patlatılmasın. Beyinlere “yağlama-yıkama” yapılmasın..
Bugün bir araştırma (!) okuyoruz “AKP oyları PKK ile anlaşma sürecinde düştü” diye.. Yarın bir başkası geliyor; “CHP oyları son bir ayda düştü”.. Kimin çıktığı, kimin indiği belli değil, beğen beğen al.. Şirketlerin anlı şanlı isimleri var ama hangisi “hangi partiye yakındır, hatta kankadır” o da belli değil.. Hangisi “güvenilir”dir bilinmez..
(En çok bir veya 2’si dışında)..
Telefon mu, güldürme..
Bakıyorsun “700 kişiyle yüzyüze yapıldı” diyor, arkadan gelen “2000 kişiyle telefonla yapıldı” diyor.. Ben kendime ‘duy da inanma’ diyorum..
Hele telefonla yapılanlar.. Tüm telefonların dinlendiği, telefon konuşmalarıyla insanların yıllarca hapsedildiği ülkede.. Kim gerçek oyunu söyleyebilir ki?
Bu durumda, ya anket beyin yıkaması tümüyle kaldırlmalı (ki tesadüf bu ya, anketlerde ne çıkarsa 70 küsür milyonluk ülkede hiç şaşmadan seçim sonucu da aynı çıkıyor) veya her parti devamlı anket yaptırmalı.. “Sende böyle mi, al bende de böyle arkadaş” durumu..
Aksi takdirde partiler arası “fırsat eşitsizliği” oluyor açıkça!
Emre itaat tartışılmalı!
Askerlerin üstlerinden, komutanlarından aldıkları emirlere itaat ettikleri için tutuklanmaları ve uzun yıllar hapse mahkum edilmeleri insanın aklına bu soruyu getiriyor. Onların tek suçu “emre itaat” olduğuna göre acaba bundan sonra her asker emirleri sorgulamalı mı, bu mu gerekiyor.
Öyle ya, mesela Balyoz Davası ’nda kendi başkanlığı altında yapılan seminere Genelkurmay Başkanı olaya Fransız, Kara Kuvvetleri Komutanı sanki hiç ilgisi yok gibi susuyor.. Suçlanan ve mahkum edilerek özgürlüğünü, ailesiyle geçireceği geleceği kaybedenler kim; onların emrindeki ve seminere katılmaları istenmiş askerler.. Üstelik o sırada “dünyanın öbür ucunda olan” ve katılmayanlar (ama hakkında bir şekilde, sahte CD’ler vs ile alakasız suçlamalar yaratılanlar) bile dahil.. Eh, bu durumda askerlerin “verilen emirlere inanarak, gönül rahatlığıyla uymaları” bundan sonra mümkün müdür? Bence değildir ama başka seçenekleri yok.. Devlet tartışmalı değil midir bu adaletsizliği?
Niçin diye soruyorlar?
Tabii bundan sonra da her an Balyoz veya Ergenekon benzeri düzmece olaylarla aynı akibete uğrayabileceklerini düşünecektir TSK mensupları.. “Özel yetki” verilmiş birilerinin “tanık dinlemeden, sanık konuşturmadan, bilirkişi heyeti oluşturmadan, kafalarına göre tutuklayıp mahkum edebileceklerini” unutmayacaklardır.
Balyoz’dan 18 yıl ceza almış tutuklulardan Deniz Kurmay Albay Nihat Altunbulak bütün bu olayların arkasındaki nedenleri; örneğin “Niçin ana hedef Türk Deniz Kuvvetleri ve onun personelidir” sorusunu toplumun sorgulamasını istediği mektubunu şöyle bitirmiş; “Bugün bizler atmaz isek NİÇİN ateşine odunu, yarın hepimiz erir gideriz KEŞKE çukurunun içinde..”
Ben ise hep “emre itaat” sonunda geldikleri noktayı düşünüyorum.
Lise öğrencileri eşarp yapıyor!
Nasıl bayılıyorum, nasıl takdir ediyorum böyle farklı buluşları ve gençleri sanata yöneltecek gayretleri.. Vakko ile Saint Pulcherie Lisesi 3 yıldır birlikte özel bir projeyi gerçekleştiriyorlar.
Öğrencilerin resim dersinde tasarladığı desenler in “dereceye girenleri” eşarp tasarımı için Cem Hakko’nun sponsorluğunda ipek kumaş üzerine basılıyor. Ve sonra modacı ve sanatçılardan oluşan bir jüri bu tasarımları ödüllendiriyor.
Gelir AKUT’a..
Bu yıl ödül töreninden sonra öğrencilerin (Osmanlı motifli) tasarımlarının bulunduğu eşarplar Cem Hakko ’nun isteği üzerine Akut Derneği adına satışa çıkarılacak, elde edilen gelir derneğe kalacakmış. Bu ilginç geceyi izlemek isteyenler; 27 Mart Çarşamba akşamı 18.30’da Saint Pulcherie Lisesi gösteri salonunda olmayı unutmasınlar!