Cuma günkü VATAN’da AKP Ağrı Milletvekili Fatma Salman’ın iki gün önce boşandığı “kocası tarafından dövüldüğü için” yaralanmış haliyle fotoğrafları vardı. Etrafında aynı partiden kadın milletvekilleri ona destek verir, sevgi gösterirken.. Aynı şekilde medyada da Fatma Salman’a geniş çapta destek verildi.
Diyebilirsiniz ki “bundan doğal ne olabilir, elbette mağdur bir kadına herkes destek verecektir”.. Ama durum diğer kadınlar için hiç de öyle değil.. En yakın örneği vereyim; aynı gün, aynı VATAN’ın aynı sayfasında Fatma Salman’ın haberinin hemen altında iki ayrı “koca şiddeti” haberi daha bulunmaktaydı.
ŞİDDET UYGULAYAN SERBEST!
Bu ülkede suçluların serbest bırakılmasına hukuku katletme açısından mı gerek duyulmaktadır belli değil ama nedense her konuda durum böyle.. (Ayıptır söylemesi yine “darbe” diyeceğim ama denmeyecek gibi değil, o konuda da “darbe yapan, muhtıra veren” dışarıda, “yapmayan” içerde.)
Bu haberlerin birincisinde “Adana’da 2 çocuk annesi 27 yaşındaki Seyhan Bal, hayvan tüccarı kocasının daha önce de yaptığı gibi parasını kaybettiğinde ‘sen mi aldın, kime verdin’ diye kendisini suçlaması, bu da yetmiyormuş gibi çırılçıplak soyarak araması nedeniyle” kendini asmış.
İki küçük yavrusu “erkek şiddeti” yüzünden anasız; sorumlu olan baba ise serbest.. Büyük ihtimalle hakim “çocuklar yalnız kalmasın” filan diye hapis cezası da vermeyecektir. Böylece o şiddet uyguladığıyla, kadının ölümüne neden olduğuyla kalacak, üstelik çocukları da “annelerinin katili” sayılan adam büyütecek, zaman içinde suçu da unutulacak.
Diğer haberde Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesinde yaşayan işsiz İbrahim Aksoy 4 çocuk annesi karısı Sultan Aksoy’u dövünce mahkeme “evden uzaklaştırma” cezası vermiş. Adam yine de eve girmiş, kısa süre sonra da eşine bıçakla saldırarak ağzını, burnunu, kollarını, boynunu ve vücudunu bıçakla doğrayıp kaçmış. Zavallı kadını “çığlıklarını duyan çocukları” hastaneye kaldırmış ama sargılardan hiçbir yeri görünmüyor, en az 6 ayda ayağa kalkabilir.
Katil(den farksız) yakalanmış, mahkeme ne yapmış; hangi hakla ve hukukla yaptıysa “tutuksuz yargılanmak üzere serbest” bırakmış. Mahkemelerde bunlar olurken Fazıl Say’ın “saçma sapan mahkeme” lafı neden hapis cezası gerektirecekmiş, anlayan var mı acaba?
Neyse ki “Cumhuriyet Savcısı’nın itirazı üzerine” adam tutuklanmış ama hale bakın; “kasten yaralama suçundan 5 yıla kadar hapis” isteniyor. Ne demek “kasten yaralama”? Kolu çizilse de adına “yaralama” deniyor, tepeden tırnağa “dilim dilim doğransa” da “yaralama”, böyle adalet olur mu? Kadının ölmesine ramak kalmış, onun ve çocuklarının hayatı mahvolmuş, maddi-manevi şiddet tavan yapmış ve.. “Yaralama”.. “5 yıl” ne demek? Onu da indirecekler “iyi hal, tahrik vs” diye adam yine serbest.
Tekrar Fazıl Say’a dönelim; Say “saçma sapan mahkeme” dediği için 3 yıl, kendisine ana avrat sövenlere “it-kopuk” dediği için (ona küfredenlere ceza yok ama) 2 yıl, toplam 5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Ömer Hayyam dizelerini de katarsak 6.5 yıl.. Say “konuşma, yazma” suçuyla 6.5 yıl, karısını dilimleyerek komalık yapan “yaralama” suçuyla 5 yıl.
Ben “kadına şiddet”i kaç yıldır yazıyorum ve bir adım ilerleme olmadı; tam 25 yıl..
ETKİLİ ÇÖZÜM!
İstediğimiz kadar “şiddeti önleme merkezleri” açalım (ki güzel bir adımdır, bir ölçüde caydırıcılığı ve koruyuculuğu olacaktır) ama göreceksiniz bakın ne intihar eden, ne doğranan, ne öldürülen kadın sayısında çok fazla bir fark olmayacak. En etkili çözüm karısını doğrayana 5 yıl değil, 20 yıl ceza vermek ve affa uğramamasını sağlamaktır..
Sadece “şiddeti kınamakla yetinmek” değil, Bakan’ın, Başbakan’ın “kadına ve çocuklara kalkan elleri kıracağız, en ağır cezaları getireceğiz” demesidir. Ülke çapında “çocuk gelin” olayına son verilmesini sağlamaktır, “aile içi ve dışı çocuk tecavüzlerinin” de üstüne gitmektir.
Gerisi ise yılların ve kim bilir kaç canın daha kaybıdır!
Ya ‘en büyük anıt’ın yeri yanlışsa?
Kadıköy Belediyesi’ne hiç danışılmadan, hiçbir bilgi verilmeden, tartışılmadan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı bir kararla “Kadıköy meydanı ve meydanda bulunan Atatürk anıtı” kaldırılarak yerine bina yapılması planlanmış.
Kadıköy’de yıllarca oturduğum için bu meydanın ve gerçekten olağanüstü güzellikte yapılmış Atatürk Anıtı’nın (‘Başöğretmen Atatürk’ tahta başında öğrencilere harfleri öğretirken) Kadıköylüler için önemini iyi bilirim. Milli bayramlarda orada toplanılır, törenler yapılır, çelenk konur.. Bu anıta sadece bakmak bile büyük zevktir.
NEDEN GAR DEĞİL DE OTEL?
“Haydarpaşa Garı Çevresi ve Kadıköy Meydan Projesi” adı altında bir proje ile tarihi ve muhteşem Haydarpaşa Garı’nın her nedense “bir otel” e çevrilmesi, Kadıköy Meydanı’nın nostaljik ve sevimli doğal yapısının yok edilmesi, bölgenin simgesi haline gelmiş Atatürk Anıtı’na dokunulması “benzerine hiçbir ülkede rastlanmayacak” büyük bir hatadır.
Zaten geriye kala kala parmakla sayılacak kadar tarihi bina kalmışken Haydarpaşa Garı’nın (yanması yeterince üzüntü ve korku yaratmıştı) neden israrla “otel”e çevrilmek isteniyor olması ülke çapında tartışılması gereken bir konuyken “İlçe Belediyesi”ne bile danışılmaması olacak şey değildir ki Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de haklı olarak “istifa”dan söz etmiş.
Ben de Kadıköylüler’in buna izin vermeyeceğini düşünüyorum (ve şimdilik İBB “Anıtın kaldırılmayacağını ” açıklamış) ama israr edilirse üç soru çıkıyor ortaya; 1- Bu durumda “ilçe belediyeleri”ne ne gerek var? “Göstermelik” olarak duruyorlarsa kaldırılsınlar, herşeyi “büyükşehir belediyeleri” yapsın.
2- Bu gidişle yakında Anıtkabir’in de “yanlış yere yapıldığı ve kaldırılmasına karar verildiği”, ya da “şekli beğenilmediği için yıkılıp yeni bir mimari deneneceği” kararları çıkar mı?
3- Okullardan sonra “rozet takmak” herkese yasaklanabilir, böylece Atatürk rozeti takmak bile imkansız hale gelir mi? Bilmem ki bunlar da olabilir mi?