Konumuz; son 10 şehit!

Haberin Devamı

Gazetelerin manşetinde “ağlamayan, şehit oğlunu kınalı ellerini sallayarak ve gülümseyerek uğurlayan” bir şehit anası var.. Bakarken bile insanın gözyaşlarını tutması mümkün değil.. O ana şehit oğlu gibi bir kahramandır, bu toplum ve bu ülkeyi yönetenler ona ve onun gibi kahraman şehit ailelerine büyük borç altındadır..

Onlar ve “evlatları sınır boyunda askerlik yapan, siyasetçilerin veya başkalarının dolaşamadığı yerlerde sırtında 40 kilo yükle dolaşıp terörist kovalayan” tüm ana babalar, kardeşler, eşler, evlatlar ateş üstünde otururken toplumun geri kalanı o kahramanlar sayesinde hala “hiçbir şey olmuyormuş gibi” yaşamlarına devam ediyorlar, edebiliyorlar..

DAHA DÜN 10 ŞEHİT!

Ve bakıyorsunuz bir yanda analar şehitlerini uğurlarken, öte yanda terörü bitirmekle, vatandaşlarının can güvenliğini sağlamakla, vatan topraklarını “düşmanlık eden herkesten korumakla” görevli siyasetçilere bakıyorsunuz hala toplumu “gereken her şeyi yaptıklarına ve ortada hiçbir hata olmadığına” ikna için özeleştiri yapacaklarına suçlayacak birilerini arıyorlar.

İktidar Partisi ile Ana Muhalefet Partisi’nin ve diğer partilerin bir araya gelerek çözüm araması için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı teklif ve gönderdiği çözüm önerileri bile hala bir suç gibi öne sürülüyor. Daha iki gün önce 10 şehit verdiğimiz bir saldırı daha yapılmışken Başbakan Erdoğan’ın “terörü bitirmek için neler düşündüklerini” konuşmak yerine, Meclis’i toplayıp çözüm aramak yerine hala “CHP ile BDP aynı” gibi sözler sarf ederek bir de bunlara kanıt araması kendini ve partisini zor duruma düşürmekten başka yarar sağlamıyor.

MİT, OSLO, HABUR..

Başbakan önce BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve PKK’lı teröristlerle kucaklaşan BDP milletvekilleri için “Meclis’e geleceklerine Kandil’e gitsinler” diyor ki burada haklıdır.. BDP’nin özellikle Suriye’de PKK tarafından kontrol altına alınan Kuzey illeri sonrasında yaptıkları her eylem ve her konuşma açık ve net olarak “terör örgütünü desteklediklerini hatta aynı amaca hizmet için orada olduklarını” gösteriyor ki kendileri de bunu saklamıyorlar zaten..

Eğer bir parti “teröre açık hizmet veriyorsa” bu hiçbir demokratik ülkede hukuken karşılıksız kalmaz. Ama Başbakan CHP’nin “PKK ile aynı çizgide” olduğunu söyleyince dinleyenlerin hepsi haklı olarak “İyi ama MİT’i Oslo’ya PKK’lılarla görüşmek, anlaşmak için CHP mi gönderdi? Habur’dan gelen teröristlerin ayağına mahkemeyi CHP mi gönderip serbest bıraktırdı” diyor.

YARGIYA İZİN VERİLMEDİ

Başbakan Erdoğan’ın referandum öncesi ve seçim öncesinde de aynı yolu izlediği biliniyor. Oysa PKK’nın o süreçte aldığı “eylemsizlik kararı ve referanduma katılmama kararı” da tamamen bu “PKK ile anlaşma süreci”ne, yeni anayasada onların taleplerinin gerçekleşmesi ihtimaline bağlıydı ve onlarla MİT’in görüşmesini sağlayan da iktidar partisiydi..

Nitekim birçok masum insan cezaevlerinde terörist gibi tutulurken “terör örgütüyle görüşme yapan MİT’çilerin yargı tarafından soruşturulması engellendi ve Başbakan “o konunun kendi sorumluluğunda olduğunu” söyledi.

TERÖR VE ESAD DESTEKÇİSİ!!

Ortada böyle bir durum var ama olmasa da iktidarı terör konusunda eleştiren her ana muhalefet partisi “terörün suç ortağı olmakla” suçlanabilir mi? Hüseyin Aygün bir milletvekili olarak hata yapmışsa (ki bence kendisinin de “hata yaptığını kabul ettiği” bir durumda istifa etmeliydi) her fırsatta partisi bu hatanın sorumlusu olarak gösterilir mi? O zaman örneğin “yolsuzluk dosyası olan” milletvekilleri için tüm partileri o yolsuzluğa ortak mı gösterilmeli?

Kılıçdaroğlu “Suriye iç savaşına müdahale etmemizi ve Hatay’da muhalifleri silahlandırıp korumamızı” haklı olarak eleştiriyor, ona “Esad yanlısı, Baas’çı” diyorlar, terör konusundaki yanlışları eleştirince “PKK ile aynı çizgide” veya “ateşin üstüne körükle gidiyor” diyorlar. Bir ülkede ikinci büyük parti konuşmayacaksa, medya konuşmayacaksa, sivil toplum örgütleri ve aydınlar - bilim adamları konuşmayacaksa kim konuşacak?

DIŞARIDAN GELEN TEPKİLER

O zaman işte bir tarafta terör örgütü, diğer tarafta “iktidar terörü” ile memleketin karanlıktan kurtulması imkansız hale gelir. İktidar Partisi muhalefet ve medyayla çekişmeyi, onları kötüleyerek dikkatleri dağıtma çabasını bir tarafa bırakmalıdır. Bunu yapmak için önce işe “Birleşmiş Milletler, AB ve ABD” den Suriye konusunda gelen tepkilere bakmalı.. O kadar yalnız bırakıldık ki neredeyse Suriye’deki iç savaşın tek sorumlusu olarak bizi gösteriyorlar.

Zaman şu anda hayati önem taşıyor, bütün dikkatimizi ve enerjimizi bu olayların çözümüne vermeliyiz. Ana Muhalefet Partisi’ni suçlamak “olayları iyi anlamayan” kesimlerin gözünde “oy kaybetmeme” anlamına gelebilir ama bu sonuçta ülkenin çok şey kaybetmesini önlemeyecek.

Şu anda oy düşünecek durum değil artık, unutmasınlar!

DİĞER YENİ YAZILAR