İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel Reyhanlı’ya giderek gözlemlerini anlattı, bu gözlemlerde “Reyhanlı halkının yaşanan olaylardan kesinlikle Hükümeti sorumlu tuttuğu” vardı. Tüzel yaptığı açıklamalarda “Hükümet’in, izlediği politika nedeniyle sorumlu olduğunu, ‘Suriye halkının yanında olmak’la, çetelerin silahlanmasına yardım edip destek vermenin’ bir tutulamayacağını” söylüyor. Suriye olayındaki yanlış politikaların başında gelen ve açıkça görülen noktalardan biri budur.
Hükümet üyeleri devamlı “insani amaçlarla misafir ettiğimiz sığınmacılar”, “onlara sırtımızı dönemezdik” deyip duruyor ama “Suriye rejimi muhalifi” ve aralarında “El Kaide” gibi dünya çapında terör örgütlerinin bulunduğu çetelere, güçlere resmen, Suriye’ye ve dünyaya ilan ederek destek vermek, onları barındırıp-silahlandırıp Suriye’ye göndermek “insani amaçla misafir etmek” filan değildir.
Öğrencilere insani amaç yok!
İnsani amaç deyince.. Türk devleti, Hükümeti maşallah Suriye’ye karşı her tür insani amaç için hizmette kusur etmiyor da kendi vatandaşlarına karşı hiç de insani değil, pek acımasız. Dün Ankara’da çeşitli üniversitelerden 300 kadar öğrenci “Reyhanlı olayını protesto” için ODTÜ’de toplanmış, Dışişleri Bakanlığı’na yürümek istemişler ve yine polis şiddeti, yine biber gazı ile saldırıya geçilmiş. Öğrencilerin yaralandığı fotoğraflar vardı.. Düşmana karşı savaş filan mı yapıyor polis?
Adeta işgal..
Suriye’de iç savaş başladığı günden beri Esad muhaliflerini öyle bağrımıza bastık ki İstanbul’da, Adana’da “saldırı stratejisi geliştiren toplantılar” yaptılar, Türkler destek verdi, hatta Suriye’ye gidip muhaliflerle birlikte savaşanlar oldu. Bırakın Reyhanlı’yı İstanbul’da bile bazı semtleri adeta işgal edip kendi işçilerimizin, tüccarlarımızın işini engellediler, kim olduğu belirsiz on binlerce insan ülkemize yayıldı.
Hükümet Reyhanlı felaketinden hemen sonra ilk iş olarak “muhalifleri” aklama yarışına girişti.. Hemen 9 kişi (hem de işe bakın ki hepsi Türk) yakalandı ve bunların sayısı ertesi gün 17’ye çıktı.. İlk yakalanan 9 kişi aynen Cilvegözü saldırısını düzenlediği iddiasıyla yakalanan karı koca gibi “El Muhaberat”la ilişkili olduklarını “itiraf” ediverdiler.
Aslında her kimle ilişkili olurlarsa olsunlar sonuçta bu olay Türkiye’nin “muhaliflerle birlikte hareket ediyor” görüntüsü vermesinden olmadı mı?
Yıllardır terör acısı altında ezilmiş bir toplumu bir de bu acılarla karşı karşıya bırakmak “doğru politika, iyi yönetim” midir? Kendi vatandaşlarımızdan daha önemli hale getirilen bu muhalifler babamızın oğlu mu?
‘Birlik olma’ baştan düşünülmeli!
Bu yanlışlar arka arkaya, kimseye danışmadan, hiçbir uyarıya kulak asılmadan, TBMM de yok sayılarak yapılıyor, sonra Reyhanlı gibi bir felaket gelince MHP’den “olayları yatıştırması için” yardım isteniyor, topluma “birlik olmalıyız” deniyor..
Başta birlik olmak istemeyenlerin sonundaki sorumluluğu da taşıması gerekir. PKK ile “çözüm” denilen süreçte de durum aynıdır.
Hatay halkına çamur atamazsınız!
“Pes” sözcüğünü kim bulduysa Türkiye’ye cuk oturmuş. Hani artık tabak gibi ortada, kafası hiç mi hiç çalışmayanların bile anlayacağı olaylarda birileri çıkıyor, sorumluları aklamak için şeytana külahı ters giydirecek bir şeyler buluyor. (Kadın ve çocuk tecavüzlerinde bile suçluyu temize çıkaracak nedenler arayan, zavallı mağdur çocuklar 10-11 yaşındayken gerçekleşmiş tecavüzlerde bile “mağdur çocuğun olay sırasındaki yaşı araştırılsın” diye davayı uzatırken suçluyu da tahliye eden veya “rızası var mı” diye soran vicdanda hakimler varken bu mu olmayacak?)
Gazeteci Hakan Albayrak TV’de “Reyhanlı saldırısında bombayla ölmeyen Suriyelilerin kafasını ezdiler” demiş. Böyle bir acıyı yaşamış Reyhanlı için, “Türkiye’nin en hoşgörülü şehri” denilen Hatay için ne insafsız, ne acımasız bir suçlamadır bu.. Bomba patladığı gün hayatını kaybettiği bildirilen 46 kişi arasında “sadece 3 Suriyeli” olduğu söylenmişti.
Zaten bu nedenle Reyhanlı halkı “saldırıyı Özgür Suriye Ordusu denilen muhaliflerin yaptığına, sığınmacıları da uyardığına” inanıyor olmalı (Ertuğrul Kürkçü ve Levent Tüzel’in Reyhanlı izlenimlerinden..) Hakan Albayrak, sırf bu olayı tersine çevirip asıl sorumluları temize çıkarmak ve muhalifleri korumak için Hatay gibi şerefli bir ilimizin halkına böyle bir çamur atamaz. Biraz vicdan ve kendine saygı olmalı gazetecide!
(NOT; Reyhanlı’dan olayın ilk günü, ikinci günü gelen mektuplarda “ölü sayısının 46 olmadığı, 120 civarında olduğu, medyanın rakamları gizlediği” belirtiliyordu. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır dün bu iddiaları doğrulayacak bir konuşma yaptı ve 100-150 kişinin öldüğü iddiasından söz etti. Medya yasağı bu nedenle mi getirildi acaba, gerçekleri saklamak için mi?)
Düzeltme!
Dün “Esad’ı kınamakla Reyhanlı’nın ne ilgisi var” başlıklı yazımda “dünya ülkeleriyle birlikte karşı çıkıp tehditler savurmasaydık” şeklinde başlayan bir cümle vardı. Gazetede kendim okurken de anlaşılmadığını fark ettim. “Dünya ülkeleriyle birlikte tepki göstersek ve biz öne atılarak tek başımıza taraf olmasaydık, tehditler savurmasaydık” anlamının çıkması gerekiyordu. Umarım öyle olmuştur.