Bilmem duydunuz mu -duymayanlar olabilir- şimdi ortaya atılan en yeni, en gıcırından tanım “ılımlı Kemalizm”... İkisi aynı kapıya çıkıyor zaten; “ılımlı İslâm” tutmayınca, ABD’nin kırıta, kıvırta “işte iki ‘laik-ılımlı İslâm ülkesi’ Türkiye ve Malezya” diye öne sürdüğü “ılımlı İslâm Malezya” kısacık süre sonra (yarı) laik rejimden tamamen şeriat rejimine geçtiğini duyurunca, Türkiye için planladıkları BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) da çamura yattı.
Türkiye’ye yakıştırdıkları “Ilımlı İslâm, İslam Cumhuriyeti” gibi yeni tanımlarını ve bu tanımlarla “laikliği dejenere edilmiş, dini siyasete karıştırılmış, toplumu ve devlet kurumları belli ölçüde din baskısı altına alınmış” bir Türkiye’yi Ortadoğu projelerinde daha rahat kullanma planlarını yutturamayınca bari bu kez de “Atatürk’e bağlı kitleler” üzerinden laikliği esnetmeye ya da “delmeye” çalışalım diye düşünmüş olmalılar...
Ama işte bu plânlar Amerikan filmlerinde daha kolay yürüyor da gerçek hayatta ılıta, ılıta yutturmak o kadar kolay olmuyor. Türkiye’nin komşularıyla iyi ilişkiler kurması güzel tabii ama bu ilişkiler ve “Ortadoğu’da bölgesel güç olma” iddiaları Türkiye’nin kendisine, rejimine veya birliğine, bütünlüğüne zarar verecek adımları birlikte getiriyorsa o güzel değil, hazmettirmek de mümkün değil. Ve görünüşe bakılırsa ABD’nin de, AB’nin de kafası AKP hükümetinin artık “kendileriyle aynı doğrultuda siyaset izleme” rayından kolayca çıkıp çıkmayacağı konusunda gayet karışık... ABD Dışişleri Müsteşarı Philip Gordon “Türkiye’nin politikalarını destekliyoruz” mesajı verirken Amerika’nın ve İngiltere’nin önde gelen gazeteleri farklı endişeler dile getiriyor.
MEDYAYI VE MUHALEFETİ SUSTURMAK!
Financial Times: “AB üyeliği için müzakereler yapan Türkiye Nato’nun üyesi olarak ABD ve AB ile aynı doğrultuda hareket etmelidir” diyor.
Washington Post: Türkiye dışında hiçbir Müslüman ülkesinin demokrasiyi koruyamadığını kastederek ve bu arada “dindar Müslümanlar” deyimini de yanlış kullanarak Erdoğan ve partisi bir zamanlar Washington’da dindar Müslümanların demokratik siyaset yapabileceğinin örneği olarak gösteriliyordu. Ancak bu imaj giderek kararıyor, Erdoğan artık Müslüman diktatörleri şımartmaktan ve ülkesindeki muhalefeti susturmaktan vazgeçmeli. Daha da kaygı veren şey Erdoğan’ın Türk medyasına yönelik uygulamaları. Türkiye’nin geleneksel laik medyasına giderek artan sertlikte uygulamalar göze çarpıyor. Hükümet ülkenin en büyük medya şirketini yok etmek istiyor” diye yazmış. (Trajikomediye bakın ki Türkiye’nin, kendini ‘demokrat’ diye pazarlayan gazete ve gazeteci kesimi W. Post’un gördüğünü ‘görmemiş gibi’ yapmayı kendine yakıştırabiliyor.)
New York Times: “Türkiye ve Kürtler” başlıklı başyazısında “Açılım”dan söz ederken “AKP hükümetinin kaygı verici girişimleri” var diyerek yine aynı şekilde “Erdoğan’ın bağımsız medyayı kapatma girişimleri”ni de vurgulamış.
KÜRT İLE PKK’YI KARIŞTIRMAK
Burada gazetenin “demokratik açılım”la ilgili ciddi bazı hatalar yaptığı görülüyor. Örneğin; “Nihayet 40 binden fazla insanın ölümüne neden olan isyana son vereceği umuluyor” ve “Kürt azınlığına uzun süre reddedilen haklarını sağlama plânı” gibi cümleler Amerika ve Avrupa medyalarının (kendilerine Türkiye’deki olayları bu şekilde anlatanlar sayesinde) en sık yaptığı hataların başında geliyor. 40 bin can kaybını “bir isyan veya savaş” nedeniyle olmuş gibi göstermesi veya “azınlık olmayan” Kürt kökenli vatandaşları azınlık gibi göstermesi de öyle...
Bunun 11 Eylül’ü gerçekleştiren, “ikiz kuleler”i vuran El Kaide’yi “Müslümanların temsilcisi” gibi göstermekten farkı yoktur. ABD bunu yapar mı, asla yapmaz... Ona göre El Kaide terör örgütü, öldürdüğü binlerce insan da “terör kurbanı”dır.
İşin asıl enteresan tarafı, haydi “onlar karıştırıyorlar” diyelim, bizim yandaş medya kesimi “DTP’ye tepki gösteren İzmirliler”in de “Kürtlere karşı tepki” gösterdiğini yazarak, söyleyerek kasıtlı şekilde Kürt vatandaşlarla “PKK ile aynı söyleme sahip ve onu kanka ilan etmiş olan DTP’yi” birbirine karıştırma gayreti içinde.
İzmir’deki olay üzücüdür ve onaylanamaz ama buradaki gerçekleri saptırmak yerine “teröristi meşrulaştırma ve halkın vicdanını rahatsız edecek adımları arka arkaya atma”nın ülkede yarattığı gergin ortamı görmeye çalışmak gerekir. Türkiye hızla gerilimin arttığı, çatışmalara varabilecek bir ortama doğru çekiliyor ve hükümet başta olmak üzere herkes hâlâ ateşe körükle gidiyor. “Dersim istismarı” da buna dahildir!
“Ilımlı Kemalizm” ve ABD plânları!
Haberin Devamı