Son günlerde, hele de “2014’te 3 seçim olabilir” açıklamasından sonra en çok şu talebi duyuyorum karşılaştığım insanlardan; “Muhalefet partileri tüm küçük partileri de toplayarak seçim ittifakı yapsın, madem ki karşılarında AKP-BDP gibi anlaşmış iki parti var, onlar da anlaşsın. Tamamen zıt görüşte olsalar bile durum bunu gerektiriyor”..
Bu iki partinin de “aman diğeriyle birlik görünmeyelim” gayretinde olduğu bilindiği için bana uzak ihtimal gibi geliyor ama yine de büyük kitlelerin hayali gibi görünen bu talebi duyurmak istedim.
Halkın sevdiği ve oy getirme ihtimali olan isimlerin ve tabii ki “Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye davet edilmesi” konusu da önemli. CHP bir seçime daha bunu yapmadan giremez, bu da halkın talebi unutmasınlar!
Seçime hazırlık için anamuhalefet partisi halkla iletişime geçmeye başlamış, bundan da önce “Seçim hilelerini önleme” çalışması yapsalar daha da iyi olur. Secim yaklaşıyor denmesine rağmen bu konuda neden hiçbir haber duyulmuyor anlaşılır gibi değil!
BDP başkanlık desteğinden vazgeçti!
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kısa süre önce “AKP başkanlık sistemi dayatmasını Türkiye’nin, Komisyon’un gündemine taşımaktan vazgeçmeli” dedi. BDP daha önce “başkanlık sistemine destek verebileceklerini” açıklamış, hatta bu sistemi milletvekilleriyle övme girişiminde bulunmuşlardı.
Acaba ne oldu, neyi anladılar da vazgeçtiler, keşke onu da açıklasaydı!
Bir de 1982’den bu yana yarısından çoğu TBMM tarafından değiştirilmiş olan Anayasa için “darbe anayasası, sivil anayasayla değişsin diyoruz, CHP ve MHP karşı çıkıyor” söylemi iktidar partisi ve BDP tarafından çok tekrarlanıyor. İyi de “asıl karşı çıkılan ne, hangi değişiklik yapılmak isteniyor da muhalefet partileri karşı çıkıyor”, bu nokta hep gizli..
Zurnanın zırt dediği nokta da bu zaten!
Tam 26 kız yurdu!
Bu ülkede bir “yaptığı küçük bir iyiliği bin kez tekrarlayanlar” var, bir de “sessiz sedasız dünya kadar iyilik yapanlar”.. İkinci gruba öyle hayranım ki..
Bir süre önce Özyeğin Üniversitesi ve bünyesinde yeni açılan Cordon Bleu mutfak sanatları okulu ile ilgili bir yazı yazdım hatırlayacaksınız... Daha sonra Hüsnü Özyeğin ’le “eğitim ve kadına karşı şiddet olayları ilişkisi” hakkında uzunca bir konuşma yaptık.. Bu konuşmada onun sadece üniversite açmadığını, yıllardır ülkenin her köşesinde kız öğrenciler için çok özel eğitim yatırımları yaptığını detaylarıyla öğrendim.. Gerçek hayır sahipleri bu faaliyetlerini gizliyorlar ama internete girdiğimde de 2006’da “1 yılda 4 okul, 6 kız yurdu açtığını” gördüm.
Yurt olmazsa okumuyor!
Hüsnü Özyeğin; “En önemlisi kadınları eğitmek.. Eğitim ve ekonomik bağımsızlık kadına güç verecek en önemli çözüm” görüşünde, bu nedenle de “kadınların eğitimine yatırım yapmanın” doğru adım olduğuna inanıyor. Kızların “kalacak yurt olmadığında ilköğretimden sonra evlerine döndüklerini” görünce Vakıf olarak ortaöğrenim kız yurtları açmaya başlamışlar.
Ve inanılır gibi değil; 19 tanesi Hüsnü Bey’in eşi Ayşen Özyeğin’in adına olmak üzere tam 26 “orta öğrenim kız öğrenci yurdu” açmışlar. Muş, Siirt, Bingöl, Ardahan, Amasya, Tokat, Şanlıurfa, Ağrı, Batman, Mardin, Artvin, Yozgat, Giresun, Ordu, Samsun, Adıyaman, aklınıza neresi gelirse.. Çoğu uzak ilçelerde olmak üzere..
BM ve AB projeleri
Ayşen Özyeğin biliyorsunuz aynı zamanda çocuklara okul öncesi eğitim veren, “7 Çok Geç” gibi önemli projeleri başarıyla sonuçlandıran AÇEV’in (Anne Çocuk Sağlığı Vakfı) kurucusudur.. 1993’ten bu yana Birleşmiş Milletler ve AB ile de projeler yürüterek Türkiye’de okul öncesi eğitimin kökleşmesini sağladılar, çocuklarla birlikte ana babalarını bile (çocuğa özgüven verecek eğitimi kazandırarak) eğittiler..
Aşkla çalışmak..
Ülkesine bankacılıktan başlayarak birçok konuda “ilk”leri getiren Hüsnü Özyeğin ile eşi Ayşen Hanım’ın dikkat çeken özelliği hiç durmadan çalışmak ama her işi de aşkla, tutkuyla ve güleryüzle yapmak.. Ben buna “iyilikleri sessizce yapma”yı da ekliyorum. Onlara büyük teşekkür borçluyuz.