Gül bir konuda haklı, diğerinde haksız!

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’de yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşma Başbakan Erdoğan’la onu karşı karşıya getirmiş. Gül konuşması sırasında salona bakarak “Bu Meclis’te bir noksanlık var” dedi; “Milletvekilliğini hakkıyla kazanmış, seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin, kesin yargı kararı çıkana kadar yasama faaliyetine katılması gerekir.

“Hatırlatayım, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da aynı görüşte olduğunu söylemiş; “Serbest bırakılmalı ve Meclis’te olmalılar” demişti.

ARAZİDE ÇALIŞARAK MI?

Başbakan Erdoğan ise çıkışta bu konu kendisine sorulduğunda; “Sayın Cumhurbaşkanımızla bir polemiğin içine girmek istemem ama tutuklu vekiller konusunda bizim bu düşünceyi paylaşmadığımız ortada zaten.. Çünkü bu insanlar ‘arazide çalışarak’ milletvekilliğini kazanmış değiller. Onlar zaten o dönemde içerdeydiler... Bakın şimdi bir tanesine mahkemenin verdiği karar 18 yıl.. Dışarda olsaydı durum farklı olurdu” cevabını verdi.

Öncelikle hiçbir milletvekili “bu mevcut seçim sistemi ile” arazide çalışarak milletvekili seçilmiyor (değiştirin seçim kanununu, öyle olsun).. Hatta yerlerinden kıpırdamalarına bile gerek yok, partinin genel başkanı istediği ismi “seçilebilecek bir sıraya” yazıyor, otomatik olarak o kişi seçiliyor. Yani “millet isterse” değil, “üç-dört lider kimi isterse” o milletvekili oluyor. Ve eğer siz her fırsatta “millet iradesi bizi seçti” diyorsanız, aynı millet iradesinin seçimine “içerde ya da dışarıda olsun” saygı göstermek durumundasınız. Sabahat Tuncel içerde iken seçilip çıkarılmıştı, yıllardır milletvekili olan yüzlerce kişinin suç dosyaları rafa kaldırıldı.

Yargıya saygıdan söz ediliyorsa hepsi için edilmelidir, “Anayasa’nın eşitlik maddesi” adına.. Bu nedene Gül ve Arınç haklıdır, hukukta siz istiyorsunuz diye “dışarıda olsalar yasalar uygulanmazdı, içerdeler diye uygulanacak” denemez.

SURİYE’DE HAKSIZ!

Gül, Suriye iç savaşında taraf olmamız konusunda ise “Orada kendi halkının meşru taleplerine karşı çıkan, ağır silahlarla mukabele eden bir rejim var.. Bizim duruşumuz tarih önünde haklıdır” diyor ki burada kesinlikle haksız.. Biz daha BM, AB, ABD haftalar, aylar boyunca bir taraf belli etmeden bekler ve ihtiyatla izlerken Esad muhaliflerine açık destek vermekle hata yaptık ve bugün bu hatayı Batı bile yüzümüze vuruyor.

Dış politika inceden inceye ve “önce kendi ülkenin-kendi halkının güvenliğini, çıkarlarını düşünerek” başarıya ulaşır. Bizim hükümetin verdiği kararlar kendi vatandaşlarımız için hayati tehlike yarattı, yeni şehitlere yol açtı ve PKK’nın bu nedenle güçlenmesi ve saldırılarını arttırması “yeni Oslo süreci” kararına mecbur etti (tabii eğer yine seçim öncesi “eylemsizlik” başlatsınlar diye değilse)..

‘FÜZE VERİRİZ’

İngiliz gazetesi Independent “Suriye’deki muhaliflere silah tedarikini Türkiye ve Katar yapıyor” diye yazdı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Ankara’dan gelen “PKK’ya desteği kesin” uyarısına “Siz de Suriye’nin içişlerine karışmayın, yoksa elimizdeki ‘Cornet-E anti tank füzeleri’ PKK’ya veririz” cevabını vermiş. Suriye Dışişleri Bakanı ise Türkiye’den her gün 300’den fazla savaşçı geliyor. Silahlı grupları Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan finanse ediyor, eğitiyor, silahlandırıyor” diyor. Suriye bunu yıllarca PKK için yaptığında kızıyorduk, şimdi onlar da aynı şeyi bu gruplar için söylüyor.

Durum bu iken biz “tarih önünde haklıyız” desek de haklı sayılmayız, bizi bu savaşın içine iten ABD dahil uluslar arası toplumdan destek alamayız, nitekim alamıyoruz ve üstelik kendi başımıza yeni dertler açarız ki açtık.

Konuşmalarda durumu kurtarmaya çalışmak bize bir şey kazandırmıyor, tam aksine.. Hata kabul etmez bir durum var ortada!

*****


MKYK üyeliği az bile!

Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Osman Can AKP kongresinde MKYK üyeliğine seçilen, yani Erdoğan’ın en güvendiği isimler arasına girmiş. İşte size “şaşırtmayan” bir haber daha..

“Referandum”dan çok önce başlayarak ve “tarafsız olması kesinlikle şart olan” görevini tümüyle yok sayarak milletin “Evet” demesi için öyle bir çalışma ortaya koydu ki aksi düşünülemezdi. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun başında Adalet Bakanı ile müsteşarının bulunması ve “yargı tarafsızlığını” ortadan kaldırıp hükümetlere bağlayacak birçok maddeyi “doğru” göstermek için aylarca seferber oldu.

AB’de olmayan, ortadan kaldırılmış uygulamaları “varmış gibi” empoze etmekten de çekinmedi. Sonuç alınır, AYM ve diğer yüksek mahkeme üyeleri de en kısa zamanda değiştirilirken o da ortadan çekiliverdi, kapağı bir üniversiteye attı. Şimdi MKYK üyesi yapılması az bir ödüldür ona, milletvekili olmak da az gelir, “bakan” olmayı hak etti artık!

Hayat ne kolay olabiliyor bazıları için.. Sen benim sırtımı kaşı, ben senin, ne ala!

DİĞER YENİ YAZILAR