Bütün gazete manşetleri “İmralı” ya ait artık.. “İmralı dedi ki..” , “İmralı’ya kim gidecek” , “İmralı’ya Anayasa kitabı ve Darbe araştırma Komisyonu Raporu gidiyor” , “İmralı’ya tespih hediye edecekler” .. Böyle gidiyor günlük haberlerimiz..
“İmralı” nın “İmralı’sı” 5 yıldızlı otele de dönüştürüldü mü orası anlatılmıyor ama herhalde olmuştur.. Artık “gölge başbakan” filan haline geldiği için yakında serbest bırakılması da kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir. Demek ki hala “silah bırakmamış olan terör örgütü” nün liderine bunlar yapılıyor ve yapılacak, besbelli ki tartışması da olmayacak.. Kuralları o koyuyor .
Kontrol PKK’da..
Cuma akşamı TV’de Ümit Özdağ “terör uzmanı gözüyle” bu “terörle müzakere” sürecini değerlendirirken; “Bu süreç sadece PKK’nın Güneydoğu’da güçlenmesine yarayacak. Şimdiden terör örgütü devlete karşı zafer kazanmış durumda.. Eğer böyle bir süreç başlayacaksa terör örgütünün zayıf olduğu ve kontrolün onda değil, devlette olduğu şartlarda başlamalıydı” diyordu.. “Yaza doğru terör eylemlerinin yeniden başlayacağı” tahminiyle birlikte..
Şimdilerde adı “İmralı” olarak değiştirilen Öcalan ’a “Anayasa kitabı ve Darbe Araştırma Raporu” neden gidiyor, o da ayrı bir merak konusu.. Mesela İlker Başbuğ davasında tanık olarak eski Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının dinlenmesini kabul etmeyen ama “bir teröristi” tanık olarak kabul eden mahkeme görüldüğüne göre yakında Öcalan da mı “darbe araştırma” dedikleri davalarda tanık olacak ki rapor gerekli, nedir?
Sıkılırsa rapor!
Yeni anayasayı o mu yazacak ki Anayasa kitabı gerekli, nedir? Yoksa canı sıkıldıkça darbe raporu veya anayasa okuması mı düşünülüyor?
Ve bu arada “20 aydır PKK’nın elinde esir olan Astsubay Emin Söpçeler” in eşi kucağındaki küçük kızıyla birlikte “Öcalan’a ricada” bulunuyor. “PKK kaçırdıklarını bırakırsa barış süreci gerçekten başlar” diyor.
Peki PKK’nın “silah bırakmasına” dahi gerek görülmeden, bu istenmeden ( Hükümet bunu isteyecek güçte bile değildi, zira daha başlangıçta BDP “silah bırakmanın asla istenmemesi gerektiğini” söyledi) her türlü taviz veriliyor. Anayasa’yı Öcalan yazacakmış gibi ona anayasa kitapları gönderiliyor da hiç değilse daha en başta “esir aldıkları askerleri, varsa sivilleri bırakmaları” da mı onlardan istenmiyor?
Bu kadar mı değersiz esir askerlerin hayatı? Karıları mı yalvarmak zorunda kurtarmak için? Bütün bu olanlara içi cız ediyor insanın yazarken bile yahu!
Zenci mi, nerede?
Bu “zenci” hikayesi bitti sanarken yeniden hortlatıldığını görmek çok şaşırtıcı doğrusu.. Başbakan Erdoğan yine Ana Muhalefet Partisi’ne çatarken “Ana muhalefet tüm imkanları elinde tutmak istemiştir. Kendi çocukları en iyi okullarda okuyacak, gecekondudakiler okumayacak. Aradan sıyrılanlar ‘zenci Türk’tür. Ben de onlardan biriyim” demiş. (Ana Muhalefet Genel Başkanı’nın kardeşi inşaat bekçisi değil miydi?)
Şimdi bırakalım bir zamanlar “kendine zenci yakıştırması yapan ve siyasi olarak da bunun pek yararını gören kesim” den olanların artık villaların en alasında oturup, dünyanın her köşesine seyahatler yapıp, en pahalı jiplerle geziyor olmasını.. Çocuklarını ABD’nin en iyi üniversitelerinde okutmasını bir yana.. Acaba Süleyman Demirel ’den Bülent Ecevit ’e, bugüne kadar ülkenin en ücra köylerinden milletvekili seçilerek TBMM’ye girenler, “en zenginler” listesinin başındaki aileler de bu tarife göre zenci mi oluyorlar?
Ayrıca, eğer gecekonduda oturanları “mağdur” olarak örnek vereceksek en azından çok çocuğa teşvik yerine “üç beş çocuk yapmamalarını” önermek gerekir. Onların sağlığı, eğitimi ancak böyle sağlanabilir. Bilmem ki artık bana mı herşey “politik” ve “çelişkili” gelir oldu, yoksa öyle mi?
Çerkesler gurur duyar!
Vatan’daki röportajında AKP’nin kurmaylarından Yasin Aktay “Türk kimliğini Çerkesler de sorunsuz benimsemiş değil. Türklük hakkındaki algıları çok olumlu sayılmaz. Çerkesler Türklerle evlenmezler” benzeri sözler sarfetmiş.
“Tarafsız olduğuna kesin inanılan bir araştırma” yapılmadan (ki artık bu da çok zor, bir ya da iki güvenilir şirket var) böyle bir genellemeyi yapma hakkına kimse sahip değildir.
Artık kimse sorup sorgulamıyor, akla gelen her şey de o andaki rüzgara göre , kimin işine nasıl geliyorsa söyleniyor ama bu kadarı fazla.. Hiç de öyle “Türklerle evlenmezler” durumu söz konusu olmadığı gibi Çerkeslerin büyük çoğunluğu Türk kimliğiyle gurur duyar. Yasin Aktay ’ı bilmem ama ben anne tarafından Çerkes soyundan geliyorum ve gurur duyuyorum. (Buna rağmen kesin bir genelleme yapma hakkına da sahip değilim.)
Yapılmasını da (hele bir profesör tarafından) çok yanlış buluyorum.
Bir de partinin kurmayı bunu söylerken Başbakan’ın verdiği “Mehmet Akif Arnavut’tu” örneği var. Aynı gün, aynı konuda bu kadar birbirine zıt örnekler vermeleri de tuhaf doğrusu!