Geziciler de darbeci oldu!

Haberin Devamı

Bu gidişle herhangi bir konuda tepki gösteren herkes “darbeci” olacak ve “müebbet hapis cezasıyla yargılanması” istenecek.. Gidiş o gidiş ve zaten bağımsız yargının olmadığı ülkede “müebbet hapis” cezası gibi ağır cezaların katiller, çocuk tecavüzcüleri serbest bırakılırken “hiçbir somut suç işlememiş, birilerinin hazırlayıverdiği iddianamelerle tutuklanmış” insanlara verilebildiği de görüldü..

Şimdi artık birden ve bilinmedik birileri tarafından TV’lerde yapılan açıklamaların “siyasi açıklamalara giriş”, zemin olarak yapıldığı durumu da netlik kazanıyor. Örneğin önden “bir eski hakim” çıkıyor ve “Gezi göstericileri TCK 312’den yargılanmalı, ben olsam yapardım. Onlar hükümeti düşürme veya görevini yapamaz hale getirme amacıyla gösteri yaptılar” diyor. Olacak iş değil tabii, tepkiler geliyor ama bir bakıyorsunuz Hükümet üyeleri, hatta TBMM eski Başkanlığı yapmış olan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin onunla aynı şeyi düşündüğünü açıklayıvermiş.

İdamı getirin!

Akıllı bir hükümet tamamen “Emniyet’in, Valiliğin yanlış girişimi, Gezi Parkı’nda ağaç kesimini önlemek isteyen insanlara biber gazı, tazyikli su ve her tür şiddetle saldırması” sonunda başlamış ve genç insanların hayatını, organlarını kaybedeceği boyuta çıkmış, ülkeye yayılmış olaylar karşısında sakin ve yapıcı bir tutum takınırdı. Bizim hükümet ise tam aksine suçlu polislerin cezalanmasını sağlamak yerine (yargı onların ağzının içine bakar hale geldiğine göre böyle olmalıdır) polislere ödül verdi. Gezi olaylarını dilden düşürmedi, öğrencilere varana kadar sorgulandı, gözaltına alındı. İnternetin kontrol edileceği, gösterilere katılan öğrencilere burs verilmeyeceği açıklandı.

Sözüm ona “demokratik” ve sözüm ona Anayasa’sında “vatandaşların gösteri özgürlüğü olduğu” belirtilen, aynı maddenin “yeni anayasa”ya da konacağı açıklanan ülkede sıra geldi “gösteri hakkını kullanan vatandaşlar, hem de polis dışında bir şiddetin görülmediği gösteriler” için Mehmet Ali Şahin de “Eylemcilerin Hükümeti düşürme amacı taşıdığını düşünüyorum” açıklaması yapıyor.

Yani o da TCK 312’yi işaret ediyor. Madem durum budur, gerçekten de “idam cezasını geri getirmeyi” programlarına alsınlar.

Park yerine cezaevi..

Böylece, bir gösteri yapıldığında katılanları topluca yok ederler ya da beş yıldır “sahte delillerle” hapse tıkılmış olan yüzlerce sivil-asker vatandaşın, gazetecilerin, cerrahların yanına koyarlar. Cezaevlerini büyütmeye, Kadir Topbaş’ın söz ettiği “Hipodrom alanına” yeni yapılacak park büyüklüğünde hapishaneler inşa etmeye kalır iş.

Ülkenin tüm illerinde sokaklara dökülen (ve yaralanan, gözünü-diğer organlarını, hayatını kaybedenlerden geriye kalan) genç yaşlı, çoluk çocuk kim bulunursa atılır içeri. Hayat boyu kalır, aklı başına(!!) gelir.

Korkmuyorlar!

Yalnız bir sorun var.. Bunlar söylenirken Çarşamba akşamı İstiklal Caddesi’nde yine eylem ve yine polis şiddeti vardı. Esnaftan polis müdahalesine “Bu sokağı siz terörize ediyorsunuz. Daha önce de burada basın açıklamaları yapıldı, insanlar sessizce dağıldı, siz karışmasanız olay çıkmayacak” tepkileri duyuldu, halkla polis çekişti. İnsanlar yine Akrep’lerin, TOMA’ların önüne siper oldular.

Yani, toplum kesimlerinin canları pahasına polis şiddetine ve her tür şiddete karşı çıkma kararında olduğu görülüyor. Beş genç insan hayatını kaybetmişken hala geri adım atmayan, korkmayan vatandaşları “TCK 312” ile korkutmaya çalışmak anlamsız görünüyor.

Olay değil, ruh!

Bu nedenle Hükümet artık Gezi gösterilerine katılanları cezalandırarak, tepkilerin sadece “zaten muhalif” gruplar tarafından yapıldığına kendini inandırarak bu tür önlemler-yasaklar-cezalarla “gelecekte benzer tepkilerin ortaya çıkmasını” önleyeceğini düşünmek yerine “bu toplum tepkilerinin doğmamasını” sağlayacak şekilde davranmayı düşünmelidir. Gezi gösterilerinin “bir olay” değil, “bir ruh” olduğu fark edilmezse benzerleri önlenemez!

DİĞER YENİ YAZILAR