Konuşan “eski bir cumhuriyet savcısı” ..
“Adalet Akademisinde de öğretim görevlisi”ymiş..
Şu anda cumhuriyet savcısı olmadığına hayıflanıyor, mümkün tabii “açıktan açığa ve gizli olarak yapılan baskılar sonucunda medya patronları tarafından görevleri elinden alınan gazeteciler” de çok şeye hayıflanıyor, “meslektaşlarının uzun yıllardır cezaevlerinde süründürülmesi, televizyon kanallarının haberleri yayınlayamaz hale gelmesi” de buna dahildir.
Bu eski savcı ve Adalet Akademisi görevlisi Mehmet Yücesoy “Gezi Parkı göstericilerine TCK 312‘den yani ‘ Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırma ve görev yapmasını engelleme’ suçundan iddianame hazırlanmayışına” üzülüyormuş. Kendisi olsa bunu yaparmış. Bu maddeye verilecek ceza “müebbet hapis” .. Ve bu şahıs “adaleti” öğretiyor, düşünün.
Bari kendisini “özel yetkili savcı” yapsınlar, yıllardır suç bulunamadan zindanlarda çürütülen insanlara yenilerini ekler, Gezi’cilere de müebbet yerine idam cezası verir. İdam kalktı ama uğraşır belki..
‘Palalılar’a hangi madde?
Merak ediyor insan, sadece anayasal gösteri hakkını kullanan vatandaşlara müebbet hapsi uygun gören bu adil !! “adalet öğretmeni” acaba “palayla kalabalıkları, kadınları kovalayan, insan yaralayan palalılar, sopayla taşla gençlere saldıran eli sopalılar, kaç genci öldüren, gözünü kör eden polisler” için hangi maddeyi düşünürdü acaba? Hepsi serbest çünkü.. Palalılar sanki bir kişiymiş, o da Fas’a kaçmış (bu kaçma olayı ayrı bir yazı konusu olur) ve olay kapanmış gibi pala konusu gündemden kalktı.. Suçlu polisler, sopalı, taşlılar gizlendi..
İçişleri Bakanı Güler valiliklere genelge göndererek “gaz bombası, sopa, pala gibi mevzuata aykırı materyallerin kullanımına izin verilmemesi” için uyarmış. Ne basit olaylar bunlar.. Üzerlerine yakın mesafeden sıkılan gaz bombası fişeklerinden aslan gibi gençler hayatını kaybetmiş, “nişan alarak silah ateşleyen” polis yüzünden bir genç ölmüş, sopalarla dövülerek ölmüş, palayla yaralanmış ama bunlar mevzuata aykırı “materyel” .. Ve işe bakın ki, bütün bu olayların kontrolünden sorumlu Bakan’ın “BİR UYARI”sı yeterli, ceza filan hak getire..
Adaletinizi sevsinler!
Diğer tarafta her ilde Gezi gösterilerine katılan yüzlerce kişi gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, doktorundan avukatına, sanatçısından “yoksul bayrakçı”sına “7 yıla kadar hapis” cezası istemiyle filan yargılanıyor. Aynen daha önce sahte deliller “delil” sayılarak tutuklanan veya mahkum edilen diğer yüzlerce insan gibi..
Peki mevcut Anayasa’da olan ve “yeni anayasa”ya da konacağı açıklanan, partilerin uzlaştığı söylenen 48 madde içindeki “vatandaşın gösteri hakkı” ne olacak? Gezi gösterilerinde görülen şiddet göstericiler tarafından değil, polis ve dışarıdan müdahale eden gruplar tarafından yapıldı.. “Şiddet içermeyen gösterilere”, anayasal hakkını kullanan vatandaşlara devlet nasıl ve hangi yetkiyle ceza kesebilecek? Topluma gözdağı vermek değilse nedir bütün bunlar?
Eski savcı müthiş görüşlerini kendine saklasın, toplumu daha fazla germek, adaleti daha fazla yok etmek için o ve benzerlerine hiç ihtiyaç yok. AİHM Türkiye’yi yine “orantısız güç kullanmaktan” 20 bin Euro cezaya mahkum etti. Adaletsiz her olayın, sorumlu yönetimin her hatasının faturasını “VALİLER veya SAVCILAR değil MİLLET” cebinden ödüyor. Bu hukuksuzluk süremez!
Diyanet Başkanı açıklamalı!
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez koca bir ilin insanlarını “dindarlıkları farklı” şeklinde sınıflayarak “buna göre müftü atayacağını” söyleyebilmiş ve güvenilirliğini yeterince zedelemiş biri maalesef.. Şimdi de göstericilerin polisten kaçarak saklandığı ve yaralıların tedavi edildiği Bezm-i Alem Valide Sultan Camii ile ilgili sözler sarfetmiş. Diyor ki; “3 günlük kamera kayıtları elimizde.. İçeride sadece yaralı yok, sadece masum olarak sığınanlar yok, herhangi bir Müslüman’ın kabul edemeyeceği görüntüler var”.. Ve sonra tekrar bu olayları canlandırmamak için konuyu kapatıyor.
Kendi imamınız aksini söyledi!
Diyanet’in atadığı Cami İmamı 6 saat sorguya çekilmesine rağmen “sadece yaralıların tedavi edildiğini, başka bir şey görmediğini, din adamı olarak görmediğini söyleyemeyeceğini” belirtti (sonra da görevden alındı).. Müezzin aynı sözleri tekrarladı. AB Bakanı “yabancı büyükelçilere bu konuyla ilgili görüntü gösterdiklerini” söyledi, büyükelçiler “görmedik” dedi.. Cami içinde çekilmiş videolar sadece yaralıların tedavi edildiğini gösteriyordu..
Aradan bunca zaman geçtikten sonra Mehmet Görmez bu sözleri söylüyorsa “elinde mevcut olduğunu” söylediği görüntüleri derhal topluma da izletmesi gerekir. “Diyanet İşleri Başkanı” sıradan biri değildir, “toplumu inandıracak konumdaki kişiler”, hele de “önemli bir din görevinde bulunan ve dini açıdan da sözleri kitleler tarafından dinlenecek kişiler” öyle havaya-suya yazı yazamazlar, ağızlarından çıkan sözü ciddiye alanlar olacaktır.
Seçim propagandası...
Bu “cami” ve “başörtülü kadına saldırı” iddialarının üstü örtülürse toplumu “gerçek dışı iddialar”la aldatma, gerekli gördüklerinde bu iddiaları kullanarak “önemli görevlerdeki insanları yıpratma” çabaları devam edeceği gibi “seçim öncesinde” Gezi olayları rakip partilere mal edilerek propaganda amaçlı da kullanılacaktır. Aynen referandum ve geçen seçim öncesinde “BDP-PKK ve muhalefet partilerini” aynı tarafta gösteren propagandalar gibi..
Gerçek ise Görmez “elindeki” bu 3 günlük görüntüleri hemen izletsin, değilse o görevden çekilmeyi düşünsün artık, “işin fıtratı” budur!
‘Gezi’ciler’e müebbet az, idam olsun?
Haberin Devamı