Eğer ülkenizde insanlar haklarını alamıyor, onların hakkı olan şeylere başkaları hak etmedikleri halde kolayca kavuşabiliyorsa, değerler alt üst oluyor ve nereye baksanız bir yanlışla karşılaşıyorsanız bunun üzüntüsüne dayanmak hiç kolay değil. Öyle mektuplar alıyorum ki okudukça ‘keşke süper güçlerim olsaydı ve herşeyi düzeltebilseydim, o gözyaşlarını silebilseydim’ diye düşünüyorum. Ama yok ne yazık ki..
Son olarak gencecik bir (genç kız) avukattan gelen mektup bana bunları hissettirdi. Mektubu aynen sizinle paylaşmak istiyorum.
“Merhabalar Ruhat Hanım, Beni hatırlarsınız belki. Kayseri’de hukuk okuyordum. Bir süre yazışmıştık ve siz de benim sıkıntılarıma kulak vermiştiniz. Sayenizde bir takım sıkıntılarımı aşmıştım. Gel zaman git zaman aradan yıllar geçti ve ben size yine yazıyorum. Belki bir gazeteci hassasiyeti ile yol gösterirsiniz çünkü yine son çarelerdeyim. Bu sefer daha ağır bir hayat yüküyle. Hatta okuldan sonraki hayat hikayemi anlatayım size, eğer sıkılmazsanız.
Ben Samsun Barosu’na bağlı avukat (...) Daha 1 yıllık idealist, deyim yerindeyse tazecik bir avukatım. Bir HUKUKÇUYUM. Ama büyük ideallerle tercih etmiş olduğum bu meslekten dolayı şu an oldukça mağdurum.
2 yıl önce hukuk fakültesini bitirip stajyer olarak Samsun’da avukat stajına başladığımda hevesim yüksek, çabam inanılmazdı. Aralıksız bir yıl boyunca hem Adliye’de hem avukat yanında fiilen çalıştım. Stajımın bitmesine yakın, bir düşünce kalbimi ve beynimi delip geçmeye başladı, stajdan sonra ne yapacaktım?
GEÇİM SIKINTISI
Annem babam emekli devlet memuruydu ve elbette geçim sıkıntımız vardı. Serbest avukat olarak çalışabileceğim bir büro açamayacaktım. Bütün hevesim kırılıyordu (...) Neyse staj döneminde herhangi bir yardım alamadığımızdan ailevi durumumuz iyice sıkıştı. Bu arada bir devlet üniversitesinde tezsiz yüksek lisansa başladım. Yaklaşık 4000’e yakın bir parayı da buraya yatırmak zorunda kaldım, Ailem için önemli olan benim eğitimimdi ama çektikleri kredileri ödeyemeyecek konuma gelmiştik. Stajyer de olsa bir avukattım ama adliye stajıma giderken cebimde sadece yol param oluyordu.
KPSS SINAVI
Bütün bunlara rağmen ümitsiz değildim, boşuna okumamıştım hukuk fakültesini. Talih yüzüme gülecekti. Vee iş buldum bir hukuk bürosunda. Maaşı elbette çok gülünçtü ama aileme destek olmak zorundaydım. Tam 6 yıl boyunca çalıştım. Aralıksız, gece 11’lere kadar (kesinlikle abartmıyorum) kaldığım oluyordu büroda.” ( Daha sonra, zaman içinde bu kadar gönüllü çalışmasının patronu olan meslektaşları tarafından istismar edildiğini, bu nedenle işten ayrılarak son maaşı ile bir KPSS dersanesine yazıldığını anlatıyor.)
HASTA ANNEYİ RAHAT ETTİRMEK..
“Hakim-savcı olamazdım, çünkü güçlü bir dayım yoktu. Yazılı aşamayı geçsem bile mülakatta elenirdim muhtemelen. O nedenle ben de kurum avukatlığına yöneldim. Hem mesleğimi icra edecek, hem de garantili bir kapım olacaktı. Ailem ve özellikle annem rahat edecekti. Çünkü annem 12 yıldır MS hastasıydı ve artık hastalığı çok ilerlemişti. (MS: Merkezi sinir sisteminin çökmesi- tedavisi yok.)
6-7 ayda KPSS’ye hazırlandım ve 86 puan aldım. Havalara uçtum, babam puanımı duyunca ağladı, annem tekrar umutlanmaya başladı.
ÖLMEK İSTEDİM
Taa ki 3 Ekim’e kadar. Birden bir yönetmelik çıktı Bakanlar Kurulu’ndan ve kamu avukatlığında alenen mülakatın yani torpilin önü açıldı. O an inanın, Allah yukarda ölmek istedim, yerin on kat dibine inip bir daha hiç uyanmamak istedim. Günlerdir ağlıyorum.
Artık ne bir işim var, ne de bir vasfım. Elimde kalan son şeyi de alıyorlar; hukukçuluğumu.. Ben milyonlarca kişi ile yarışarak girmiştim Hukuk Fakültesine, binbir zorlukla okudum. Ruhsatımı (yaklaşık 1500 TL’ye alıyoruz onu da) güç bela aldım, masterımı iteleye iteleye yaptım ama şimdi evde oturuyorum. Artık bir GUGUKÇUYUM.
Ve belki de yarın bütün bunlara daha fazla dayanamayacağım... Çünkü yaşayabileceğim bir hayatım ve tutunabileceğim hiçbir umudum kalmadı... Gözyaşları içinde yazdığım bu satırları yaşayan binlerce mağdur meslektaşım var. İnanın hiçbir şeyi abartmadan bütün çıplaklığı ile yazdım size. Yarınlara acı bir notum olarak kalsın. Saygılar, Eski avukat...”
YAZIK BU GENÇLERE!
Okurken benim de gözlerimden yaşlar süzülüyor, siz de aynı şeyleri hissetmediniz mi? Bu gençlere, emeklerine, kısacık ömürleri boyunca yeşerttikleri ümitlerine-hayallerine yazık değil mi? Onlar bu ülkenin geleceği ama nefes almadan çalışsalar ve 86-96 puanlar alsalar bile hakları olan işe kavuşamıyorlar. Hangi köşeye koşsalar bir başka haksızlık çıkıyor karşılarına... Bakın işte bu genç avukatın son ümidi de bir anda çıkarılan yeni bir kararla elinden alınıvermiş. Biliyorlar hepsi “mülakatlarda neler olduğunu-olacağını”..
Peki neden yapılıyor bu, devlet kurumlarına girecek avukatların da “siyaset etkisinde, parti veya siyasetçi tercihleriyle” yapılması için mi? Öyle olduklarında 85-95 puan alamamış olsalar bile girmek kolaylaşıyorsa başarılı olanlara nasıl bir haksızlıktır bu?
Dürüst toplum, dürüst siyaset, dürüst vs vs. diye nasıl da ümitlenmiştik, yazık ki ne yazık!.. Her aileye en az 3-5 çocuk önereceğimize mevcut çocuklara haklarını verebilseydik keşke!
NOT: İsmini vermediğim (ama çalışkan ve başarılı olduğu aldığı puandan, dürüst olduğu yazdıklarından belli) bu genç avukata iş konusunda yardımcı olacak, emeğinin hakkını verecek bir “hukuk bürosu”, bir “kurum” çıkarsa benimle iletişime geçebilirler, e-posta adresini saklıyorum.
Genç bir avukatın çektikleri!
Haberin Devamı