Atatürk’ümüzün hayatını kaybettiği ama milleti için “ölümsüzlüğe” geçtiği 10 Kasım 1938 tarihinin üzerinden 74 yıl geçmiş.. Ve Başbakan Erdoğan Endonezya’nın Bali adasında olduğu için 74 yıl sonra ilk kez ölüm yıldönümünde O’nu anma törenleri “Başbakansız” olarak yapılacak.. Üzücü bir durum tabii, oysa bu vatanın kurtarıcısının, milletini imkansız şartlardan kurtarıp özgür bir ülke armağan eden “büyük önder”in “yılda bir kez”cik olan resmi anma töreninde devletin zirvesi toplu olarak bulunmalı, hiçbir neden bunu engellememeliydi..
Olsun, milleti nasılsa onu her yıl olduğu gibi derin bir özlemle anacak, Anıtkabir’e akın akın gidecektir yine şüphesiz.. Bugün sizinle İngiliz yazar Andrew Mango’nun yıllar süren çalışmalarla kalın bir cilt olarak yazdığı “Atatürk” kitabından bazı satırları paylaşmak istiyorum. Başta büyük yenilgilere uğrattığı İngilizler” olmak üzere tüm dünyanın onu nasıl gördüğünün özetidir çünkü..
MİLLİ BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL!
Kitap “Mustafa Kemal Atatürk 21’inci yüzyılın en önemli devlet adamlarından biridir” cümlesiyle başlıyor.. “Yalnızca kendi ülkesini değil, komşularının tarihini de etkilediği, yabancılar tarafından yönetilen ülkelere ‘milli bağımsızlığa giden yol’u gösterdiği.. Batı’nın deneyimlerini kendi ülkesini en zengin ülkeler düzeyine çıkarmak için kullandığı ama taklit etmek yerine ‘global medeniyette yer almak’ amacını güttüğü, onun bir iyimser ve humanist olduğu” ve hayatı tüm detaylarıyla anlatılarak devam ediyor.. 10 Kasım’da onun cenaze törenini ise şöyle anlatıyor dünya çapında ünlü İngiliz yazar ve tarihçi; “Atatürk’ün cenaze töreni ülkenin daha önce hiç görmediği, içinde hem üzüntü hem de gurur barındıran bir tabloydu.. 17 ülke özel temsilcilerini, 9 ülke korteje katılmak üzere silahlı birliklerini göndermişti. İngiltere’yi ‘Gelibolu’daki ünüyle tanınan’ Lord Marshall, Fransa’yı İçişleri Bakanı, Almanya’yı Baron Von Neurath temsil etmekteydi. Şimdi İngiltere dünyanın geri kalanı ile birlikte Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı’na saygısını göstermekteydi.. Atatürk’ün Türkiye’yi tamamen bağımsız, medeni ülkeler topluluğunun saygın bir üyesi yapma hedefine ulaşılmıştı.”
Yendiği ülkelerin liderleri onu “bir dahi” olarak nitelendirdiler, “tümüyle emperyalist ülkelerin işgali altındaki ülkesini kurtaran ve çağdaş, demokratik yönetime kavuşturmayı başaran bir dahi”.. Yabancılar böyle düşünürken bizim ülkemizde hala O’nu ve kendilerine armağan edilmiş özgürlüğü takdir edemeyenlerin bulunmasının nasıl trajik bir durum olduğunu anlatmaya gerek yok..
Ama her şeye rağmen, kim ne yaparsa yapsın Türk milleti onun izinden gitmekten vazgeçmeyecektir. Ata’mızı takdirle, minnetle, sevgiyle anıyoruz ve sonsuza kadar bu sevgiden vazgeçmeyeceğiz.
28 Şubat MGK toplantısı..
Şimdi de 28 Şubat sonrasında dünya basını ne demiş, Tansu Çiller’in danışmanı Mehmet Bican’ın kitabından alalım; “Tarihi Milli Güvenlik Kurulu toplantısı dünya basınında da yankılanıyor. Komutanların uyarılarını geniş biçimde okuyucularına yansıtan yabancı basın söz birliği etmişçesine ‘Generaller Erbakan Hükümeti’ni demokrasi ve laiklikten sapmaması için uyardı’ yorumlarını yapıyor. Yabancı gazetelerde ‘Askerler kulak çekti’, ‘Erbakan’ın laikliği tehlikeye sokacak macerasına dur denildi’.. başlıkları dikkat çekiyor.” Demek ki dünya basını 28 Şubat olayını özellikle Erbakan’a karşı “bir uyarı” olarak görmüş o günlerde.. Yani Tansu Çiller’in Komisyon’a dediği gibi “bir darbe” olarak, hele de “kendisine karşı yapılmış bir darbe” olarak değil.
ERBAKAN VE ÇİLLER NE DEMİŞ?
Ve aynı sayfada Başbakan Erbakan’ın 28 Şubat sonrasında, 1 Mart 1997’de TV haberlerinde verilen “MGK bildirisi hakkındaki” konuşması şöyle: “Duyduğum büyük bir sevinci ifade etmek istiyorum. Saatlerce Türkiyemizin her türlü meselesini baştan sona gözden geçirdik. Bütün konularda tam bir görüş birliği içinde olduğumuzu gördük. Hükümetiyle, askeriyle devletin zirvesi birlik ve beraberlik içindedir. Bildiride herşey çok mükemmel bir şekilde ortaya konulmuştur.”
Bican’ın kitabının 302’nci sayfasında da Çiller’in Objektif programında “MGK toplantısı” için yaptığı açıklama var; “MGK Anayasal bir kuruluştur. Her ay toplanıp Türkiye’ye yönelik iç ve dış tehditlere bakıyor, değerlendiriyoruz. 28 Şubat’ta da farklı bir şey olmadı. Normal işleyişin dışında bir şey olmadı. MGK bildirisinde bizi rahatsız eden bir şey bulunmamaktadır. Kaldı ki orada alınan karalara biz uyarız, Hükümet uymak zorundadır. ”
YENİ DARBE TARİFİ
Görünüşe bakılırsa Çiller de MGK Bildirisi’nden hiç şikayetçi değilmiş. Şimdi “kendisine karşı bir darbe” olduğunu söylediğine göre onun darbe tarifi “başbakanlığın kendisine verilmemesi” olmalı.
28 Şubat konusuna devam edeceğim.