Şimdi yine “devletin üç erki” konulu bir konferans vereceğim size.. Durun kaçmayın hemen ciddi konuyu görüp, hiç de karışık değil, aksine gayet basit. Bir beyin jimnastiği, iyi gelir hafta başında..
Demokratik ülkelerde devlet “üç kuvvet”ten oluşmuştur malumunuz; Yasama (yani meclis), yürütme (yani hükümet) ve yargı (bağımsız olması gerekir ama değil, onu da not edelim..) Ve gelelim “Ergenekon terör örgütü, Ergenekon suç örgütü” benzeri tanımlarla yıllardır gazetecisinden rektörüne, doktoruna, milletvekiline kadar çok sayıda insanın suçlandığı iddilara..
ÜÇ ERKTEN BİRİ!
İşini bitirip misyonu tamamladıktan hemen sonra ABD’ye kaçan meşhur haham Tuncay Güney bu operasyonu başlatan iddiaları konusunda ne dedi; “Devlet beni kullandı, işkence edilmeseydi o suçlamaları yapmazdım.. Vicdanım rahatsız..Ergenekon bir projeydi, bitti, hapistekiler çıkarılmalı” dedi.. Şimdi bundan sonra ne olacak, kimler neyi inkar edecek, kimler nasıl U dönüşü yapacak, utanması olmayanlar bile yargısız infazlarından dolayı özür dileyecek mi bilinmiyor, zaman hepsini gösterecektir ama..
Haham’ın söz ettiği devlet bu üç erkten hangisi, o ortaya çıkmalı.. Böyle köşeye sıkışılan durumlarda hep yapıldığı gibi; “daha da sarsıcı (bu kez zor bulunur ama, savaş filan çıkarsa ancak) bir başka olay öne çıkarılarak” unutturulmamalı..
Hepsi devlet; TBMM de devlet, Hükümet de devlet, yargı da devlet.. Bunlardan hangisi Haham Tuncay Güney’i “Ergenekon iddiaları” uydurması için, her daldan “seçilmiş isimleri” hapse göndermek için zorladı, hangisi işkence yaptırdı? İnsanların hayatının 4-5 yılını çalan, benzeri görülmemiş uzunlukta “tutuklulukları” dünyadan ve ülke içinden gelen tüm tepkileri umursamadan sürdüren “özel yetki verilmiş” mahkemeler ve (ceza almaları “çıkarılan özel bir yasayla önlenen) hakimler mi? Meclis mi? Hükümet mi?
Yoksa Hükümet’e bağlı bir istihbarat kuruluşu filan mı?
Haydi başlayın beyin jimnastiğine, hangisini seçtiğiniz bana da bildirin olmaz mı?
(Bu konunun şakası yok aslında tabii, ülkeyi yönetenler tarafından derhal cevaplanması gerekiyor. Gelinen noktada özel yetkili mahkemelerin bu davalardan hemen el çektirilmesi de!)
THY’nin ‘tam tesettür’ kıyafetleri!
THY’nin yeni “uçuş ekibi” kostümlerini görünce ilk aklıma gelen ‘acaba ihaleyi bir Arap-Singapur ortaklığı’ mı kazandı sorusuydu ama meğer modacı Dilek Hanif’e aitmiş. Ve neyse ki “bunların kesinleşmediğini, örnek modeller olduğunu” söylemiş. THY’den yapılan açıklamada da “henüz modelin kesinleşmediği” bildirilmiş. Kotil ise “THY ne yaparsa en iyisini yapar” demiş ki maalesef bu sözü ancak THY reklamlarında geçerli, gerçek hiç öyle değil.. Hele yurt dışı uçaklarda çok faul var.
Dilek Hanif ’i uzun yıllardır tanıyorum, modern, zarif bir kadındır, doğrusu bu kıyafetler “kesinleşmemiş bile olsa” nasıl onun elinden çıktı anlamadım. Herhalde “sipariş” böyle olmalı, yoksa kendisinin asla giymeyeceği kıyafetleri “Türkiye’yi temsil eden” havayolu hosteslerine giydirmeyi düşüneceğine inanmak zor.
NAMAHREM VAR!
Şapka Arap fesi, veya Singapur Havayolları taklidi, kıyafet yerlerden çeneye kadar tam tesettür, bir eldiveni eksik, sadece eller açıkta.. Her neyse twitter’da gereken her şeyi söylemişlerdi, “ünlü yorumları” olarak verilenleri okurken gülmekten gözümden yaşlar geldi (yine, yine).. Birkaçını paylaşalım.
Metehan Demir: “Zaten uçuş korkusu olanlar uçağa bindiğinde bir de THY’nin bu yeni kostümlü ekibiyle karşılaşırsa ne yapar?” Metehan’ın 2’nci yorumu da iyiydi: “Herhalde yolcuları gülmekten öldüren keyifli bir uçuş için hazırlanmış..”
Naim Dilmener: “THY’ye tavsiye, erkekler beyaz çorap giysin ve her bir tekine kırmızı iplikle THY işlenmiş olsun..”
İstiklal Akarsu: “THY uçaklarının pencereleri de kapatılsın namahrem var, kuyrukları da kesilsin, ne öyle havada kuyruk sallamalar filan..”
Ömür Özdemir: “Pargalı bey bir çay alabilir miyim. Pargalı maalesef öldü efendim.. Şşt Nigar kalfa, bi çay yollasana buraya (yeni kostümlü THY uçağı)..”
Elçin Yahşi: “Ben Sümbül Ağa’nın kabin memuru olmasını çok isterim.”
Ümit Alan: “THY’nin lüks görünmeye çalışan kebap salonu perdesi kumaşından elbise yaptırması iyi olmuş. Modeline hiç girmeyelim, o nasıl bir zevksizliktir?”
Cem Davran: “THY kıyafetleri köşe yastığı, kırlent mübarek..”
Umalım da son yılların modası “uysa da yaptım, uymasa da” THY kıyafetlerine yansımasın!
Manşetlere neden çıkmadı?
Ergenekon operasyonları Tuncay Güney’in iftiraları ile başladığında başta “yol gösteren, bu işi misyon edinmiş” gazeteler olmak üzere maşallah tüm manşetler buna ayrılıyor, masum insanlar yargısız infazlarla tüm ekranlardan büyük bir kesim gazeteci ve akademisyen tarafından acımasızca suçlanıyor, birçok kişide hedef gösteriliyordu.
Şimdi, dünyanın her ülkesinde kıyamet koparacak, toplumların derhal hesap soracağı ve sorumluların asla koltuğunda kalamayacağı büyük bir itiraf açıkça yapılmasına rağmen “nedense” akıl almaz şekilde bu olay manşetlere çıkmadı. Sanki yeterince önemli değilmiş gibi küçük haberlerle geçiştirildi.
Demokratik, insan hakkına saygılı vs. vs denilen bir ülkenin medyası ve susan toplumu adına utanç verici değil midir bu tablo? Bunca yılını haksız yere hapiste geçiren insanlar adına bir felaket değil midir?
O süreçte gerçekleri anlatıp azar işiten, susturulan ve sonunda haklılıkları ortaya çıkan “yabancı basın örgütleri” nasıl da takdiri hak ediyor!