Dün gazete manşetlerinde çıkan “17 şehidimizin fotoğrafları”nı siz de dikkatle incelediniz mi acaba? Hani siz, biz, hepimiz vatanımızda huzurla yaşayalım, korkusuzca dolaşabilelim, yurt içine-dışına keyif seyahatleri yapalım ve terörü merörü aklımıza getirmeyelim, ülkemiz-milletimiz bölünmesin diye soğuk dağlarda görev yapan aslanların fotoğraflarını?
VATAN’da “şehit oldukları helikopterin önünde topluca çekilmiş” veya henüz yeni evlendikleri eşleri, yeni doğmuş bebekleriyle birlikte fotoğrafları vardı.. Kimi birkaç hafta önce nişanlanmış, kimi Facebook’a kahramanlık notları düşmüş.. Ve bugün hayatta değiller artık.. O sevgili eşler, nişanlılar, bebekler, ana babalar hayat boyu yaşayacakları acıyla geride kalırken, şehit kahramanlar hayalleri, ümitleriyle birlikte cennete uçtular.. Ama neden ve ne zamana kadar bu acıya katlanacağız, o aileler katlanacak?
BAŞKANLIK İSRARI NİYE?
Daha kaç “17 gencimiz” bir seferde kaybedilecek? Bu olaylara ne kadar “kaza” dense de o şehitler terör şehididir. Oysa bakıyoruz, Hükümetimiz, Meclisimiz “bedevi” tartışmasından çıkıyor, “başkanlık” tartışmasına giriyor.. Oradan çıkıyor, sanki Esad’ın ne yaptığı, ne yapacağı kendi sorunumuzdan önemliymiş gibi “Suriye’deki iç savaş” konusuna giriyor.. Yetmez mi artık, yetmedi mi?
Bırakın Fransa’sından İtalya’sına, Yunanistan’ına kadar Batı ülkelerini, Hindistan, Bangladeş, Kenya, Kongo, Belarus’ta ve dünyanın sayısız ülkesinde “cumhurbaşkanı ve başbakan”ın olduğu bir devlet sistemi yürüyor. Onların hiçbiri “bu sistem yetmez, illa ki ABD gibi başkanlık sistemi olalım” demiyor da bizde bu israr nereden çıktı ve neden gerek görülüyor?
Yetmeyen nedir? Tüm yetkiler zaten Hükümet’in elindeyken “hangi yetki eksik” görülmektedir ki bu tartışma ortaya atıldı ve arka arkaya şehitler verirken “birinci derece önemle” sürdürülmektedir?
BAĞIMSIZ YARGI OLMADAN..
“Başkanlık sisteminin başarılı olduğu tek ülke” olarak bilinen ABD’de bu sistemin başarılı olmasının, anti demokratik baskılara yönelememesinin en önemli nedenleri; “tam bağımsız bir yargı ve eyalet sistemi” oluşudur, bu net şekilde ortada.. Türkiye’de bunlar var mı; yok! O zaman neyi deneyeceğiz? Sınama-yanılma yöntemiyle mi anlayacağız “olmayacağını”? Olmadığı takdirde, demokrasiye verilecek zararın geri dönüşü olabilecek mi? Olacaksa nasıl olacak?
Başkanlık sistemini tepeden inme Türkiye’ye getirmek isteyen herkes bu soruların cevabını TV’lerden halka açıklamak durumundadır. Eğer “demokrasi” oyuncak değilse tabii..
Bunu yapmadan önce ise “terör bitecek” lafını tekrarlamak yerine nasıl biteceğini, daha fazla şehit vermemizin nasıl önleneceğini bulmaları gerekiyor. Hele de Suriye’de yaptığımız (ve yapmaya devam ettiğimiz) dış politika hatalarıyla terörün artmasından sonra Türkiye’nin bir numaralı sorunu budur çünkü!
CIA Başkanı ve bizimkiler!
Bu CIA Başkanı Petraeus “Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi” olayının baş kahramanı (!) olan Petreaus değil mi? Evet, ta kendisi.. Şimdi “ortaya çıkan” yasak aşkı yüzünden görevinden istifa etmek zorunda kalmış. Eh ne demeli, etme bulma dünyası bu. Sen başkalarına zulmeder, onları aşağılamaya çalışırsan “er ya da geç” senin de başına gelir.
Ama burada başka bir nokta daha var dikkat çeken.. Önemli devlet görevlerini üstlenmiş kişilerin özel hayatı sıradan vatandaşın hayatı gibi “kendine ait” sayılamaz. Böyle bir durum “kesin istifayı” gerektirir. Bu adam daha önce “herkes hata yapabilir ama önemli olan bu hataları tanımak, kabullenmek ve ders çıkarmak” demiş.
Olaydan sonra “aileme ihanet ettim, görevde kalamam” diyerek istifa etmiş. Şimdi “tanıma, kabullenme” kısmı bitmiş, oturup ders çıkarmaya gelmiş sıra.. Türkiye’de örneğin “siyasetçiler” aynı durumda kaldıklarında neden “istifa etmeleri” gerektiğini bu olay bize anlatıyor mu acaba?
Atatürk’e selam duran işçiler!
Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için yürüyüş yapan, Anıtkabir’e gitmek isteyen halka sert polis müdahalesi Atatürk’e gösterilen sevgiyi daha da kamçıladı. 10 Kasım’da İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda “İzindeyiz” tişörtü giyen 2 bin 400 kişinin oluşturduğu “Canlı Atatürk Portresi” tüyleri heyecanla ürpertecek kadar olağanüstü bir görüntüydü. Bunu başarıyla organize eden İzmirlilere, İstanbul Kadıköy’de kilometrelerce uzunlukta “Ata’ya Saygı Zinciri” oluşturan binlerce kişiye “helal olsun” doğrusu!
Ve tabii Ata’nın hayatını kaybettiği “9’u beş geçe” sirenler çalarken selam duran iki inşaat işçisinin fotoğrafı.. Gözlerim yaşararak dakikalarca baktım o harika resme.. “Atatürk’ün bu milletin kalbinden asla çıkmayacağının” tablosudur bu, onlara ve temsil ettikleri milyonlara da helal olsun!