‘Barış zinciri’ yerine polis zinciri!

Haberin Devamı

Eylül’ün 1’i “Dünya Barış Günü” .. Besbelli ki her ülkede bir takım gösteriler yapılacak. İstanbul’un da değişik semtlerinde insanlar “barış zinciri” oluşturarak “içte ve dışta barış istediklerini” göstermişler. Bir tek yer haricinde; Gezi Parkı ve Taksim çevresi..

Daha sabah saatlerinde polis Gezi Parkı’nı kapattı ve bununla kalmadı, çevresinde de grupların elele tutuşarak zincir oluşturmasını gün boyunca engelledi. Halkın “barış zinciri” yerine polisler el ele tutuştular ve engelleme zinciri oluşturdular. Parka girmeden, dışında zincir yapmak isteyenler de kalkanlarla itilerek anında dağıtıldı.. İstiklal Caddesi’ne doğru gitmek yasak, Beşiktaş’a doğru gitmek yasak, istersen sadece Kabataş’a doğru zincir yapabilirsin.

Çocukların geleceği için..

Neden peki? Adı üstünde “barış” isteyen insanlar bunlar.. Birçok annenin yanında küçük çocukları var ve “onların geleceği için barış istediklerini” söylüyorlar. Büyük ihtimalle “sürüklenmekte olduğumuz Ortadoğu savaşı” na da karşı çıkmaktalar.. Devlet güçlerinin her fırsatta sanki karşılarında sade vatandaş değil de “teröristler” varmış gibi haksız engelleme ve şiddet gösterilerine de..

Belki bu şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiş olan gençlerin katillerinin cezalandırılmayışına da tepki bu. Hatta tek kişi olmamasına rağmen adı verilen tek kişi olan “palalı”nın serbest bırakılışına da..

Çocuklarının geleceği adına tüm bu nedenlerde haklı değiller mi? Bırakın hepsini bir yana “Anayasal hakları” olan ve tüm dünyanın savunduğu, Gezi olaylarında AB ülkeleri ve ABD’nin uyarılar yaptığı “barışçıl gösteri hakkı”nı kullanmalarını bir kez daha engellemeye kimin hakkı var?

Sebep ne?

Anlamak mümkün değil.. Hâlâ hatırlanan bir olaydır, Süleyman Demirel’ in kendi başbakanlığı sırasında AP Ankara İl Kongresi’nde bir delege seslenmiş; “Gençler miting yapıyorlar.. Yürüyorlar.. Elinizin altında polis var, neden dağıtmıyorsunuz?” Demirel kürsüden cevaplamış; “Gösteri, protesto, yürüyüş ‘demokratik hak’tır. İnsanlar ‘yasal haklarını’ kullanıyorlarsa varsın yürüsünler. Yürümekle yollar aşınmaz”..

Şimdi neden “aşınacağına” inanıyorlar ve daha önce ters tepkisi açıkça görülmüş bir konuda aynı hatalar tekrarlanıyor gerçekten anlamak imkansız. Bir yandan bu yapılırken öte tarafta “yeni anayasa” ya da “gösteri hakkı” maddesi koymanın hiçbir anlamı yok.. Tabii “Bu hakkın ‘uygun görüldüğünde’ keyfi şekilde engellenebileceği” maddesini eklemek daha da anlamsız. Ne olacağı bugünden görülüyorken!

(NOT ; Bu arada CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da “barış zinciri” ne katılmış ve diğerleriyle birlikte sürüklenince polislerle tartışmış. Her vatandaşın gösterilere katılma hakkı vardır ama onlar sıradan değil “siyasi” vatandaşlar oldukları için bu gösterilere katılmaları (CHP de, BDP de) halkın gönüllü ve çoğu apolitik hareketlerini siyasallaştırıyor. Ve çok haksız “yakıştırmalar” yapılmasına fırsat yaratıyor. Bunu yapmamaları gerekir, ısrar ediyorlarsa göstericilerin engellemesi gerekir diye düşünüyorum. Çok önemli bir nokta bu!)

Bu savaşa katılmak intihar gibi..

Suriye medyasında vurulacak “potansiyel hedefler” yayımlanıyor; “ABD bize müdahale ederse Suriye Türkiye’deki askeri ve istihbarat hedeflerini vuracak” diyen.. PKK açıklama yapıyor; “Suriye’ye müdahale olur ve Türkiye içinde yer alırsa Türkiye de çok karışacak, felaket yaratacak” diyen..

Son habere göre Irak’ta bomba yüklü araç patlamış, 4 ölü, 15 yaralı .. Irak’ı, Suriye’si, Mısır’ı, Lübnan’ı hepsi kaynıyor, kıyamet kopuyorken Türkiye’nin içine atlaması da bir başka kabul edilemez durum.. Dün şarküterilerde karşılaştığım insanlar bile “savaş korkusu” ndan söz ediyorlardı.

Çoğu da “Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ‘yılın bundan sonrası çok daha zor geçecek’ uyarısı yaptı, ekonomi kötüye gidiyor, dolar fırlamış durumda. PKK açılımı geldiği noktada kördüğüm halinde, o nedenle mi savaşa girmek istiyorlar” sorusunu sormakta ve “müdahaleyi ABD tek başına yapsın, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri uzak duruyor” demekteydi.

Bu savaşa girmeyi Türk toplumu da istemiyor, Hükümet kulak vermeli. Sonuçta “hava harekatı, kara harekatı” fark etmez, gönderilecek olan onların çocukları!

DİĞER YENİ YAZILAR