Balyoz Davası’nda 16 yıl ve üstünde hapis cezası almış sanıklardan mektup yağıyor. Bazıları o dönemde öğrenci olan ve söz konusu seminere bile katılmamış olanların hemen hepsi “adil şekilde yargılanmadıklarını, “hiçbir somut delile dayanmadan veya tutarsızlığı bilirkişi raporlarıyla (30’a yakın saygın üniversite ve kurum tarafından) kanıtlanmış sahte dijital verilerle” haklarında hüküm verildiğini kesin ve kendilerinden emin şekilde belirtiyorlar..
Bu sahte verilerin mahkemece bir kez de resmi bilirkişilere inceletilmesine ilişkin haklı ve hukuka uygun taleplerinin kabul edilmediğini.. İddia ile ilgili olarak en ayrıntılı bilgi sahibi olması gereken dönemin komutanlarının tanık olarak dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini (ki başta dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman vardır, Yaşar Büyükanıt da hem bu davada hem 27 Nisan muhtırasıyla ilgili olarak geri planda tutulmuştur).. Çoğu; Avukatları bulunmadan mahkum edildiklerini.. Kendi yurtlarında, kendi mahkemelerinde duyuramadıkları seslerinin “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’nda duyulduğunu.. 1 Mayıs 2013 tarihli kararda ‘adil yargılanma ilkelerinin ihlal edildiği, bu şekilde özgürlüklerden yoksun bırakmanın hukuka aykırı olduğu’nun bildirildiğini” anlatıyor.
Yargıtay gerçeği sakladı mı?
Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada elde edilen ve aleyhte delil olarak değerlendirilen 1 ve 10 numaralı CD’lerin ise “el koyma işlemi sırasında imaj alma işleminin yapılmadığı, oysa Yargıtay’ın 9 Ekim 2013 tarihli kararında “bunun yapılmış olduğu ifadesinin bulunduğu”, CMK’nın ilgili maddesine göre bu delillerin “hukuka aykırı” olduğu da tekrar açıklanmış.
Özel yetkisi kaldırıldı ama..
Hukuka aykırı deyince.. Bu Balyoz ve Ergenekon davaları zaten baştan hukuka aykırı.. Hiç hukuk bilmediğimizi, “h”sinden bile anlamadığımızı düşünelim. Bu “özel yetkili” denilen mahkemeler “hukuka aykırı” oldukları için diğer davalara bakmaları artık mümkün değil, kaldırıldılar. Ama sadece bu siyasi davalarda sonuna kadar karar vermeleri sağlandı, peki bu çelişki nasıl hukuki olabilir? Adil bir vicdan bunu kabul eder mi, herkesten önce Adalet Bakanı’nın ve tüm hukukçuların baştan buna itiraz etmesi gerekmiyor muydu?
Öyle çok haklı oldukları nokta var ki (mesela o dönemde Harp Akademileri Komutanı olan Necdet Özel bugün Genelkurmay Başkanlığı yaparken akademi öğrencilerinin mahkum edilmesi) bu durumda, yargıya olan güvenin sarsılmaması mümkün değil. Hele de ortada bu “özel yetkili mahkemelerin çok özel durumu” varsa bu davalardan cezaevinde ömür tüketmeye mahkum edilen insanların AİHM’ye gitmelerini “önce Anayasa Mahkemesi” şartına bağlamak bir başka büyük haksızlıktır.
AYM baştan belli!
Tekrar düşünelim; Hukukçu bile olmadığı halde ülkenin en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’ne başkan yapılmış olan Haşim Kılıç Yargıtay kararlarından sonra konuştu..
Kendisinden önce bu kararlarla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın “Henüz süreç bitmiş değil, temyiz yolları açık” sözlerine karşılık “AYM temyiz makamı gibi gösteriliyor. Boş yere umut veriliyor.
Mahkeme kararına karşı bizim böyle bir görevimiz yok, yargısal aşamada hak ihlali varsa bakarız” dedi. Bunun yanında biliyorsunuz zaten “Yargıtay’daki arkadaşları yıllardır tanırım, deneyimli ve bilgilidirler” diyerek KENDİSİNCE bu kararlarda hata olmayacağını baştan belirtmişti.
Zaman kaybettirmeyin
Balyoz’da asıl hak ihlali yargılayan mahkemeden başladığına, bu ve bütün diğer veriler “adil yargılanmanın yapılmadığını” gösterdiğine ve Haşim Kılıç bu durumda “Yargıtay aşamasına bile gelmemesi gereken” davalarda adil yargılama yapıldığına inandığına, “burası temyiz mahkemesi değil” de dediğine göre AYM’ye gidilmesi zaman kaybından başka ne sağlayacak?
Balyoz ve Ergenekon sanıklarına AYM ile zaman kaybettirilmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmelerinin (ki bu durumda bile haklılıkları kabul edilene kadar yıllarca bekleyecekler) önü açılmalıdır. Bunu Haşim Kılıç’ın istemesi bile şaşırtıcı olmayacaktır.
Bayramiç hatası!
Sevgili okurlarım, dünkü yazımda yanlışlıkla Bayramiç “ilçe” yerine “köy” olarak yazılınca Kurşunlu “Bayramiç köyünün köyü” olmuş. Güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Siz karar verin!!
Balyoz’da AİHM’ye gitme hakkı!
Haberin Devamı