Afyon’da şehit olan 24 askerin cenazeleri 10 gün sonra “baba evi”ne gönderiliyor.. Gözyaşları sel gibi.. Yalnız o anaların babaların değil, koca bir toplumun yüreği kan ağlıyor. Bu nasıl bir vahşettir, hangi insan evladı bu kadar canı acımadan, Allah korkusu olmadan alır ve oturup seyreder? İnsanı “insanlığından utandıran” bu hayasız saldırılar, arkadan vurmalar neden durdurulamıyor?
Şehit asker Onbaşı Burak Umut Gedik’in cenazesi evinin önüne geldiğinde anacığı “Bırakın beni, yavrum geldi” diye haykırarak tabuta sarılmış. Ablası “kardeşim” diye bağırdıktan sonra bayılmış. “Allah onlara bu acıyı yaşatanlara dünyayı dar etsin, intikamlarını kullar alamıyorsa O alsın” bedduasını etmeyen kaldı mı?
HÜKÜMET NE DÜŞÜNÜYOR?
Analar Afyon şehitlerine ağlarken Bingöl Karlıova’da Çevik Kuvvet ekibini taşıyan servis aracının geçişi sırasında terör örgütünün döşediği mayınların patlatılmasıyla 8 polisimizi daha şehit verdik, 9 polis de yaralı.. Yine 17 eve ateş düştü ve biz milletçe hala bu kanayan yara konusunda devlet, Hükümet nasıl bir çözüm düşünüyor, ne gibi projeler üretiyor hiç duymuyoruz.
Her hafta TV’lerden ne kadar konu varsa (başta medyaya sayıp söverek, sorumlulukları bile medyaya yıkarak) hemen her gün açıklamalar yapılıyordu, bunca askerimiz arka arkaya şehit olurken, yuvaları yıkılırken “terörün en öncelikli konu olarak ele alındığı” açıklamalar ise bir türlü yapılmıyor.
‘AÇILIMLA OLACAK’TI..
“Kürt Açılımı” adıyla tepeden inme, Meclis’te tartışılmadan başlatılan adımlar ilk kez konuşulmaya başlandığında “Bu anlatılanların anlamı yok, çünkü karşınızda bu söylediklerinizden çok farklı amaçla hareket eden bir terör örgütü var. Onlarca yıl içinde on binlerce can kaybı yaratan bu örgüt sizin söyledikleriniz için bu kadar can almazdı, onlar ‘Kürdistan’ diyor, siz ‘illerin-ilçelerin adını değiştirmek’ten söz ediyorsunuz. Ayrıca ‘silah bırakmayan ve bırakmayacağını da açıkça söyleyen’ bir terör örgütüyle masaya oturmak yanlış” diyenlere “Onlar analar ağlasın istiyorlar” cevabı verildi.
Sanki toplumun referanduma ve seçime kadar oyalanması her şeyden önemli gibi hareket edildi, sonuçlara bakılırsa toplum da bu oyalanmayı pek ala yuttu doğrusu.. O arada Oslo ve İmralı’da terör örgütü ile masaya oturuldu. Habur’dan teröristler davul zurna eşliğinde kabul edildi. Peki hani bunlar yapılır ve herkes susar kabul ederse analar ağlamayacaktı? Neden hala ve eskisinden çok daha sık olarak ağlıyorlar?
VE HALA MÜLTECİLER..
Bu toplumun içi de kan ağlarken ülkenin İçişleri Bakanı Angelina Jolie’nin karşısında eğilip bükülerek ve kahkahalar atarak Suriyeli mülteciler hakkında konuşacak vakti ve insafı nasıl buluyor?
Bizim kendi sorunumuz başımızdan aşmışken ve Suriye’de yaptığımız (halen de yapmaya devam ettiğimiz) ciddi hata ile terör problemi “oradaki karmaşadan ve Esad desteğinden yararlanarak Türkiye’yi de en kısa zamanda bölme” saldırılarına dönüşmüşken bu hatadan dönmek yerine israrla sürdürmek, Suriyeli isyancı orduları koruyarak kendi topraklarımızdan oraya savaşmaya göndermek olacak şey değildir.
Kimse kusura bakmasın, artık öyle gergin şartlarda, öyle huzurdan uzak yaşıyoruz ki her şeyin açık açık konuşma zamanıdır. Hükümet en kısa zamanda TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de söylediği gibi bir “milli mutabakat” oluşturarak bu şehit cenazelerini durdurmak zorundadır.
Bunu yaparken binlerce askerin operasyon yaptığı Güneydoğu’da PKK’nın hala nasıl bu kadar özgürce saldırılar düzenleyebildiğini de açıklamaları iyi olur, esaslı bir merak konusu zira!
‘Bebek-çocuk tecavüzü’ vahşetini kim çözecek?
Yine bir okur mektubu; Korhan Korman “Sizden başka bu ülkede kadına şiddete, çocuk istismarına ve tecavüze dikkat çeken yok. Boncuk yuttu denilen ama cinsel organında kanama olan, muhtemelen tecavüze uğramış olan 3 yaşındaki ‘...’ bebeği yazar mısınız ? Neyin üstü örtülüyor, bu rezalete nasıl sessiz kalmamız isteniyor” diye sormuş.
CANAVARLAR!
Bebeğin adını yazmıyorum çünkü eğer CANAVARLAR tarafından tecavüze uğramışsa bile hiç değilse o melek gibi bebeğin adı tekrarlanmasın. Maalesef toplumun içine karışmış öyle iğrenç yaratıkların da yaşadığı bir ülkedeyiz ki o bebeklerin yanında küçücük hayvanları bile kan revan içinde bırakarak tecavüz eden pislikler var. Diyorum ya Allah korkusu yok bunların, cehennem ateşinden bile korkmuyorlar.
AİLE İÇİ TECAVÜZ VE TKDF!
İçinde tüm ülkelerin uluslar arası temsilcileri de bulunan “Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu” Başkanı Canan Güllü’nün gönderdiği basın açıklaması çok önemli.. Canan Güllü Türkiye’de bugüne kadar hiç değinilmeyen, yıllardır tüm uyarılarımıza rağmen “yokmuş gibi” davranılan “aile içi çocuk tecavüzü” konusunda TKDF olarak ülkenin bütün illerini kapsayan bir “Türkiye Ensest Atlası” çalışması yaptıklarını, böylece artık devletin önlem alması için harekete geçeceklerini anlatıyor.
Ensesti “Ülkemizin kanayan yarası ve insanlık ayıbı” olarak vurgulamış ki 21’inci yüzyılda buna göz yumulması, derhal harekete geçerek en ağır cezaların verilmesinin sağlanmaması kabul edilir bir ihmal değildir.
Kadın Bakanlığı’nın “kadın istihdamı” toplantılarından önce bu konuları ele alması gerekmektedir.
‘DEVLET BAKAR’
Canan Güllü 12 Eylül’de Habertürk televizyonunun Haber Hattı programında AKP Milletvekili Zeynep Karahan Uslu’nun “Tecavüz bebeğine devlet bakar” sözünü “olaya uzaktan bakan ve tecavüz gerçeğini bilmekten uzak bulduklarını” da yazmış. Bu tür sözlerin ne kadar yanlış olduğu, tecavüzü sıradan bir olay haline soktuğu, en ağır cezalar ve “mağdura kürtaj hakkı” yerine “kürtaja izin verilmemesine mazeret yaratma ve birilerine yaranma” gayreti taşıdığı ortadadır.
Ve ayrıca tecavüzcüsünün kafasını kesen ve kürtaj yaptırması engellenince “ölsem de doğurmam” diyen kadına tecavüzcü ailesi tarafından söylenen “doğursun, çocuğa biz bakarız” sözünden de farkı yoktur. Devlet veya o aile bakacak da çocuk ana babasını sorduğunda ne cevap verecekler, yazık değil mi ona?
Ancak en ilkel ülkelerde, hatta kabilelerde rastlayabilirsiniz bu anlamsızlığa ve fütursuzluğa, oradayız demek ki!