Korku sevginin karşıtıdır. Korkularımızı yenmek için güvenmeyi öğrenmeliyiz. İman EMN kökünden gelmektedir. ‘EMN’ Kendimize ve başkalarına güvenmek demektir. Mümin, kendisine, Yaradanına, hayata güvenen ve kendisine güvenilen insan demektir.
Sevgi, insanın kendisinin ve bir başkasının ruhsal gelişimini desteklemek amacıyla benliğini genişletme arzusudur.
Korku sevginin karşıtıdır
Korkularımızı yenmek için güvenmeyi öğrenmeliyiz. Buna imana adım atma diyebiliriz. İman EMN kökünden gelmektedir. “EMN” Kendimize ve başkalarına güvenmek demektir. Mümin, kendisine, Yaradanına, hayata güvenen ve kendisine güvenilen insan demektir.
Korkularımızı maskelemenin birinci şekli bağımlılıktır. Bağımlılık, duygularımızı bastırır ve onları hissetmemizi engeller. Ancak, kimyasal olanların yanında, başka tür bağımlılıklar da vardır. Bizi yaşantımızdan uzaklaştıran alışkanlıklar ediniriz. Eğer önümüzde uzanan sorunları çözmek istemiyorsak ya da bulunduğumuz konumdan hoşlanmıyorsak, yaşantımızla olan bağlantımızı koparacak bir düzen benimseriz.
Gücümüzü kazanalım...
Bazı kimseler beslenmeyle ilgili ya da kimyasal bağımlılıklar edinirler. Bazıları içinse, duygusal bağımlılık söz konusudur. İnsanlarda hata bulma bağımlılığı olabilir. Ne olursa olsun, her zaman suçlayacak birisi bulunur. “Bana neler yaptılar, suç onlarda” demek alışkanlık haline getirilir.
Kendimizi kurban gibi hissetmeye son verdiğimiz zaman, gücümüzü tekrar kazanırız. Sorunlarımızı ortadan kaldırabilmek için deneyimlerimizden ders almayı yürekten istemeliyiz. Yaşam sürecinde maneviyatımıza güvenip Yüce Yaratıcımızla bağlantı kurarsak, korkularımyenebiliriz. Yaşamda her şeyin doğru zamanda oluşmasını sağlayan ilahi adalete güvenmeliyiz.
Sağlıklı ve sevgi dolu ilişkilerde birbirimizi olduğumuz gibi kabul ederiz. Bunu yaparız; çünkü, insanları sever ve kendimizin de mükemmel olmadığını biliriz. Bizi bir anlık doyuma ulaştıracak olumsuz bir hareketimizle yıkılacak uzun sürmüş ilişkilerin, aslında çok daha büyük ve değerli olduklarını da biliriz. Bizi zaman zaman incittiğini düşündüğümüz kişileri sevmeyi sürdürürüz. Çünkü, onların insan olarak değerli kişiler olduğunu, kötü davrandıkları kadar iyi davranmaya yetenekleri bulunduğunu da biliriz. Onları, değişme olasılıklarına açık insanlar olarak görürüz. Böyle görünce de, sevgimiz anlayışla gelişir ve artar.
Allah iyilik yapanı sever
Bu yaklaşım Yüce Yaradanımızın önerdiği bir davranıştır: “Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. ( Al-i İmran suresi, 134)
Sevgi, bağışlamanın tek ve en büyük kaynağıdır. Sevgi sayesinde, kötü davranışı bir kenara itip, bunu yapan kişiyi davranışından ayrı olarak değerlendirebiliriz. Kötü davranışın nedenini anlamasak bile, bunun için çaba harcarız. Bu çaba sırasında, sevdiğimizle bir araya gelir, inancımızı yeniler; birbirimizi daha iyi anlar ve gücümüzü artırarak geleceğe yeniden güvenle bakarız.
ÖRNEK HAYATLAR
Umutsuzlukları umuda, acıyı tatlıya, ölümü yaşamaya dönüştüren düşünür: Yunus Emre
Sevgiyi Yaratıcı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlayan Yunus Emre’ye göre, ruh ilahi nitelik taşır, ölümsüzdür, bedende kaldığı sürece geldiği öze ve yüce kaynağa dönme özlemi içindedir
“Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim”
Yunus Emre; yukarıdaki sözlerinden de anlaşılacağı gibi bir sevgi insanıdır.
Yunus Emre’nin şiirlerinde sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. Şiirde işlenen konular insan, Allah, birlik, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir.
Ruh ölümsüzdür...
Yunus Emre, sevgiyi Yaratıcı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Ruh ilahi nitelik taşır, ölümsüzdür, bedende kaldığı sürece geldiği öze ve yüce kaynağa dönme özlemi içindedir. İnsanın bu madde aleminde bulunması, ruhun ilahi kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Yaradanı düşünmeye, ona özlem duymaya yönlendirir. Sevginin amacı yüce Yaratıcı’ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. Sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Sevmek bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, Yaradanın nurundan yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, ilahi sevgidir.
Yaşamak, sevinç duymak
Yunus Emre’de yaşamak ilahi özün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. Çünkü, bütün varlık türlerinde O görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde Yaratıcı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle bir yaşama biçimi kişiyi Yaradandan uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. Yunus Emre’nin dilinde bilge kişinin adı ‘eren’dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. Evreni bir ilahi görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı sevgisi, saygısı, hürmeti vardır. Erenin gözünde insan bir küçük evrendir.
Kalanlara selam olsun...
Ölüm ruhun bedenden ayrılıp ilahi kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm ruhla beden arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, ruhun ölümsüzlüğe ulaşması, Yüce Kaynağa dönüşü vardır. O bizlere şöyle seslenir:
“Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun.”
Haberin Devamı