Kutsal kitaplar dinlerin temel kaynaklarıdır. İnsanlar bu kitapları, Yaradanlarıyla bağ kurmak, O’nu tanımak, O’nun kurduğu düzeni ve kendilerini anlamak, varoluşlarına anlam kazandırmak gibi nedenlerle okumaktadırlar.
İnanan insan kutsal kabul ettiği kitaba kendini açabilmekte, onun verdiği mesajı içinde hissedebilmektedir. İnsanın inandığı dinin kitabıyla anladığı dilde tanışmış olması ve anlamak amacıyla okuyor olması bu açıdan önemlidir. Yaptığımız çalışmada insanın Kur’an’la iletişiminde üç boyutta yararlandığını gördük. Araştırmaya katılanların kendi ifadeleriyle bu boyutları paylaşmak istiyorum:
1. Kendi değerinin farkına varmada Kur’an-ı Kerim’den yararlanmak
“Kutsal kitaplar Allah’ın kelamıdır. Bir iş ehlinden sorulur ve o işi en iyi ehli bilir. Madem yapan bilir öyleyse bilen konuşur. Kur’an’da da insanı en iyi bilen Allah konuşuyor ve insanı anlatıyor. Ben Kur’an’ı okurken muhatap olarak kendimi almaya çalışırım ve Kur’an’da benim anlatıldığımı hissederim. İbrahim Aleyhisselam’ın; “Batanları, fani olanları sevmem” sözünü okurken Allah’ı sevmemi, kendimi sevmemi, sonra diğer mahlûkatı bu iki sevgiden çıkan bir muhabbetle sevmemi yani yaratılanı sev, Yaradan’dan ötürü dersini alırım. Yine Nuh Aleyhisselam’ın yıllarca tebliğ vazifesini yaptığı halde kendine uyanların çok az olması üzerine “Rabb’im ben mağlup oldum.” diyerek derdini Allah’a anlatıp, ona dua edip rahatlaması bana Allah’a sığınmanın, derdini O’na anlatmamın önemini ifade eder.”
2. Sorunlar ile baş edebilmede Kur’an-ı Kerim’den yararlanmak
“Kur’an- Kerim’de “Şüphesiz Allah kimseye zulmetmez, kişi ancak kendine zulmeder.” mealinde pek çok ayet vardır. Bu ayeti ilk okuduğumda bende çok etkili oldu. Öyle mutlu oldum, öyle kendimi iyi hissettim ki anlatamam. Çünkü bana öğretilen; kişiye başkaları zulmeder, acı çektirir veya üzer, ya da Allah insanı üzer zannederdim. Oysa durum öyle değilmiş, insan kendine zulmedermiş. Başkalarından veya dış etkenlerden etkilenmemenin insanın gücüne bağlı olduğunu fark ettim, yani kendimi ve gücümü fark ettim. Mutlu olmak veya mutsuzluk, sevinmek veya üzülmek artık benim elimdeydi. Benim bana yapabileceklerimi bir dünya bir araya gelse yapamazdı. Varlığımı fark ettim ve varlığımın amacını kavradım. Allah’ın bana verdiği güçleri fark ettim, ben kimseye bağımlı değildim, bağlılıklarımı ben istersem kurabilirdim. İstemediğim noktada beni hiç bir şeye zorlayamazlardı. Yani kısacası özgürlüğümü keşfettim ve Rabb’ime böyle güzel bir ayet gönderdiği için çok teşekkür ettim.”
3. Evrensel değerleri uygulamada Kur’an-ı Kerim’den yararlanmak
“İlk önce kutsal kitabın insan olduğum için bana hitap ettiğini biliyorum. Onda, kendimde değişiklikler meydana getiren şeyler buluyorum. Kur’an’da beni en çok etkileyen şu oldu: Allah, peygamber efendimize hitap ediyor. “Kullarıma söyle ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasına cevap veririm.” Kendimi yalnız hissettiğimde, insanlara küstüğüm, kırıldığım zamanlarda beni rahatlatmıştır. Benim duygularımı anlayan, beni dinleyen bir Rabbim var. Veya zor durumda kaldığımda dua edeceğim bana yakın olan bir Yaratıcının olması bana huzur veriyor.”
Kutsal olanla kurduğu iletişimle, kendisinin ve var olan her şeyin değerini anlayan insan, gerçekte her şeyin kutsalın parçası olduğunun farkındalığını yaşayacak, bu bakış açısıyla hayatını daha iyi değerlendirecektir.
Kur’an’ın nazil olduğu geceyi bildiren kadir suresine kulak verelim:
Çok seven çok şefkatli olan Allah’ın adıyla.
1- Biz Onu (Kur’ân’ı ) Kadir gecesi indirdik.
2- Kadir Gecesi’nin niteliğini gösteren nedir?
3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4- Melekler ve Ruh o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.
5- O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.
Kendini bilen Rabbini bilir!
SORU: Peygamberimizin “Kendini bilen rabbini bilir.” hadisini açıklar mısınız? FUNDA BEKİŞOĞLU
“Men arefe nefsehu fekad arafe rabbehu” Hadisin Arapçasında bilmek anlamında A R F kelimesi kullanılmaktadır. Kuranda tanımak, bilmek, iyilik, güzel söz, bildirmek, tanışmak, farkına varmak, iyi geçinmek, itiraf etmek gibi anlamlarda kullanılmıştır. Doğru olan şey insanı Allah’a yaklaştırır. Yüce Yaratıcımız insanı en şerefli bir varlık olarak yaratmış ve onu diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik olan aklı ve ilmi vermiştir. Ariflik bu iki özelliği ; aklı ve ilmi birlikte yaşayan insana özgü bir değerdir. “Ruh akıl ve ilimle dosttur.” diyor düşünürümüz Mevlana. İrfan “sezgi gücü” olarak da açıklanabilir. “Arif olan anlar.”, “Arife tarif gerekmez.” , “Kişi kendini bilmek kadar irfan olmaz.” gibi özlü sözler bu sezgi gücüne işaret eder. Arif yani irfan sahibi olanlar, bilgiyi gönül gözüyle, kalp yoluyla elde edebilenlerdir. “Kendini bilen Rabbini bilir” sözündeki bilmek irfani bir bilgidir. İnsan ancak kendini, nefsini tanıdığı ve bildiği ölçüde Rabbini bilir ve tanır. Kendini tanıma, düşünce ile eylemin bir araya getirilmesidir. Kendini tanıma, kendini kendine eriştirmektir. Kendini bilme tüm bağımlılıklardan kurtuluştur.
Bu konuyu Yunus Emre şöyle açıklamaktadır: “İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice okumaktır”.
Yunus dizeleriyle bilgiye ve özellikle insanın kendisi hakkındaki bilgisine dikkatimizi çekmektedir. Kendini bilen kişinin kendine güveni vardır. O artık gelişigüzel çalışarak enerjisini boşa harcamaz. Kendi iç hazinelerini bilen insan, korkularından kurtulup, hayatını korkuların yönetmesine izin vermeyecektir. Böylece kendisinin yapısını, fonksiyonlarını ve işleyiş kanunlarını öğrenerek bolluk ve mutluluk içinde hayatını sürdürebilecektir.
SORULARINIZI BEKLİYORUZ
Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.