Allah insana hakların en büyüğü ve en önemlisi olan “hayat” hakkını verdi.
Peygamberimiz insan haklarının herkes için oluşunu, önemini ve dokunulmazlığını Veda Hutbesi’nde şöyle haykırmıştı:
‘’Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Atanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah katında en kıymetliniz, takvada en üstün olanınızdır. Arap’ın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız... Kan davaları tamamen kaldırılmıştır...
Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan sakınmanızı tavsiye ediyorum. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onlarında sizin üzerinizde hakları vardır... Ey insanlar! Allah Kur’an’ı Kerim de her hak sahibine hakkını vermiştir...”
Irk, din ve cinsiyet ayrımı yapmayın
İnsan hakları, tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına dayanır. Irk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır, her bireye bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü sağlarlar. Bu özgürlükler başkalarının haklarına saygılı olma ve bu hakları çiğnememe zorunluluğu ile dengelenmektedir. Bir başka deyişle, birçok hakkın yanında, sorumluluk da bulunmaktadır.
İnsan hakları açısından en önemli ve en başta gelen eğitim sorunu, bireyi sadece okur - yazar haline getirmek değil, genişliğine ve derinliğine düşünebilen, hayal edebilen, öncekilerin yaptıklarına bakarak, ben yeniden ve farklı ne yapabilirime ulaşan, işi ehline verebilen, danışabilen, birikimini bilimin hizmetine vermekten haz duyabilen, bilgi, beceri, tutum ve alışkanlıklar kazanmış bireyler üretmektir . Bu yaklaşımı benimseyen Yunus Emre sade ifadelerle bizlere şöyle sesleniyor:
“Okumaktan mâna ne?
Kişi hakkı bilmektir.
Kişi hakkı bilmezsen,
Ha bir kuru emektir.”
Düşmanınız dahi olsa insandır
Bakara suresinde Yaradanımız hayatın içinde çeşitli konularda öneriler sunmakta ve onları uyguladığımızda geldiğimiz noktayı şöyle ifade etmektedir:
“Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olacaksınız.”
İslam, denge dini olduğu için insana, kendi hakkıyla birlikte karşı tarafın hakkını da korumasını önermektedir.
Anadolu’nun bağrında yetişen barış elçisi Hacı Bektaş Veli,
“Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız” diyor.
Dünyanın sade fakat derin ifadeleriyle tanıdığı Yunus Emre,
“Hakkı gerçekten sevenlere, cümle âlem kardeş gelir” diyor.
“Hak” Yaratıcımızın isimlerindendir aynı zamanda.
Bireysel ve toplumsal hayatımızda bilgelerin, peygamberlerin ve kutsal kitapların sunduğu bu yaklaşımları ve ilkeleri uyguladığımızda hem kendimizin hem de karşımızdaki insanların haklarını korumuş oluruz. Dünyamız yüzyıllardır özlemini duyduğumuz refah, adalet ve barış ilkelerinin yaşandığı bir yer haline gelir. Kendimize özgü bireysel hayatımızı küçümsemeyelim. Birbirimizin haklarına en güzel şekilde saygı duyalım. Bu, suya atılan bir taşın oluşturduğu daireler gibi yayılır ve bütün dünyayı kuşatır.
Dinimizi kaynaklarından öğrenmek önemli
SORU: Hocam; Din ile ilgili konularda kişisel yorumların mutlaklaştırılması ve bu doğrultuda hakikat tekeli algısı ile gruplara ayrılma temayülünü önemli bir sorun olarak görüyorum. Kitabımız Kuran-ı Kerim Rum suresi 32. ayette buna karşı uyarıyor. Yusuf suresi 76. ayette de ilimde otorite olmayacağına vurgu yapıyor. Hakikat arayışı kanaatime göre, öncelikle bireysel çaba, ilim ve irfan yolunda sebata bağlı. Size göre bu konuda kişilere, sosyal gruplara, toplumu yönetme sorumluluğu olanlara ne sorumluluk düşüyor? TANJU TATLI
Sorunuzdan dinimizi kaynaklarından öğrenmeye çalıştığınızı anlıyorum. Bu yöntem gerçeğe ulaşma açısından önemli.
Peygamberimizin “her bilenin üstünde hakkıyla bilen vardır” sözü bireysel çabanın ve araştırmanın önemine dikkatimizi çekiyor. Biliyorum dediğimizde kendimizi sınırlıyoruz aslında.
Kur’an-ı Kerim’de düşünmeyle ilgili birçok ayetin bizi, araştırmaya, gözlem yapmaya ve bulgularımız üzerinde derin düşünmeye yönlendirdiğini görüyoruz.
Bu noktada peygamberimizin bir duasını hatırlıyorum:
“Allah’ım beni hakikate en yakın doğruya ulaştır.”
Hakikat Rabbimizin katında. Bizler geliştikçe daha üst, daha üst doğrulara ulaşıyoruz. Kendimizi daha iyi tanıdıkça, Rabbimizi de O’nun sözlerini, varettiklerini de daha iyi anlıyoruz, biliyoruz. Bu yol irfan yolu; yani sadece bilmek değil bildiklerimizi yaşamak ve gelişmeye devam etmek. Ramazan ayı aynı zamanda Kur’an ayı da olduğu için, temel kaynağımızla daha da yakınlaşalım. Cumhuriyetimizle birlikte artık birçok meallerimiz var. Kuran-ı Kerim meallerini karşılaştırmalı olarak okuyalım anlamaya çalışalım. Anlayamadıklarımızı konunun uzmanlarına soralım. Sonra gönlümüze de sormayı unutmayalım.
SORULARINIZI BEKLİYORUZ
Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.