Sulh-barış kelimesinden gelen salih ameli, insanın hem kendisiyle hem de çevresindekilerle barışık olmasına yönelik eylemlerde bulunması olarak açıklayabiliriz. Bir insanın gönlünü almak, sevmek, yardım etmek, barışmak, barıştırmak salih ameldir...
Salih amel; İnsanın bilincinden doğan, değerlerle beslenen kendine ve başkalarına yararlı, barışa yönelik eylemler üretmektir.
Kur’anı Kerim’de Yüce Yaradan insanı en şerefli ve en güzel şeyleri yapacak bir varlık olarak yarattığını açıklamaktadır.
Psikoloji bilimi kendini gerçekleştiren insanların özelliklerini şöyle belirtmiştir: Benliğin aşkınlığı, gerçek, iyi ve güzelin bir potada eritilmesi, diğer insanlara katkı, bilgelik, dürüstlük ve doğallık, bencil kişisel güdüleri aşkınlık, ‘daha alt düzeydeki’ tutkuların ‘daha yüce olan’ için terk edilmesi, arkadaşlık ve incelik, amaçlar; yani dinginlik, huzur ve barış ile araçların; para, güç ve statünün rahatlıkla ayırt edilebilmesi, düşmanlık ve acımasızlık gibi duyguların azalması ...
Doğal yetenek: Vicdan
Vicdan doğru ilkelere uyup uymadığımızı sezen, doğal bir yeteneğimizdir. Üstün bir atlet için sinir ve kasların, eğitilmesi ne kadar önemliyse, gerçekten etkili bir insan için de vicdanın eğitilmesi o kadar önemlidir. Vicdanın eğitilmesi daha fazla bir dikkat, daha dengeli bir disiplin ve daha dürüst bir yaşamın sürekli olarak sürdürülmesini gerektirir. Bunun için insanın esinlendirici edebiyat yapıtlarıyla sürekli beslenmesi, soylu düşünceler üretmesi ve hepsinden önemlisi vicdanının sesiyle uyum içinde yaşaması gerekir. Antrenman yapmamak ve abur cubur şeyler yemek bir atletin kondisyonunu nasıl bozarsa, kendini ve başkalarını inciten eylemler de iç karanlığına yol açar.
Vicdanın eyleme geçmesi
Vicdanın eyleme geçme süreci şöyle özetlenebilir: Önce öğreniyoruz sonra öğrendiklerimizi benimsiyoruz, içselleştiriyoruz, onlara bağlanıyoruz ve eyleme geçiyoruz, öğrendiklerimizi yaşıyoruz. Yani bilgi bilgeliğe dönüşüyor. Kur’an’ı Kerimde bu yaşantı “salih ameller” olarak ifade edilmektedir. “Salih” kelimesi sulh-barış kelimesinden gelmektedir. İnsanın hem kendisiyle hem de çevresindekilerle barışık olmasına yönelik eylemlerde bulunması olarak açıklayabiliriz salih ameli. Fatır suresi 10. ayette güzel sözlerin salih amellerle Allah’a yükseleceği açıklanmaktadır. Dua etmek, barışa hizmet eden davranışlarımızla anlam kazanacak ve Yaradanımıza ulaşacaktır. Nedir salih ameller? Bir insanın gönlünü almak, sevmek, yardım etmek, barışmak, barıştırmak gibi.
Hz. Muhammed Allah’ın selamı O’nun üstüne olsun, sadece sözle değil, eylemlerimizle de dua etmenin önemine, dikkatimizi, şu sözleriyle çekmektedir. “Rabbinin yolunda gayretle çalışana Allah, istediğini verdiği gibi istemeyi unuttuklarını da bahşeder!..”
Yaradanımızla bağımızın güçlü ve sürekli olduğu ve iyilikler ürettiğimiz bir yaşam dileğiyle sevgiyle kalın…
ÖRNEK HAYATLAR
YÜCE YARADAN’DAN, DUA EDEN ZEKERİYA PEYGAMBER’E EVLAT MÜJDESİ
Hz. Zekeriya, ‘Rabbim’ diye dua etti, bir oğul istedi... Yüce Yaradan da O’nun bu duasını kabul etti. Melekler, “Ey Zekeriya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik” diye müjdeledi...
Hz. Zekeriya, ‘Rabbim’ diye dua etti, bir oğul istedi... Yüce Yaradan da O’nun bu duasını kabul etti. Melekler, “Ey Zekeriya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik” diye müjdeledi...
Hz. Zekeriya, n peygamberi onlara yol gösteren örnek kişisi idi. Zekeriya Peygamber’in eşi, İsa peygamber’in annesi Meryem’in teyzesi idi. Hz. Zekeriya, Meryem’e bakmakla meşgul oluyor onun eğitimi ve gelişimi için özel bir çaba sarf ediyordu. Meryem’e Beyt-i Makdis’te ona ait özel bir yer yapmıştı. Zekeriya peygamber, O’nun odasına her girdiğinde, Meryem’in yanında kış mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kış meyvesini buluyordu. Zekeriya , “Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?” diye sorunca, Meryem, “Allah tarafındandır” diye cevap veriyordu.
Dua etti, evlat istedi...
Zekeriya, Meryem’e böyle lütuflarda bulunan ve imkansız gibi görünen bu durumları yaratan, her şeye gyeten, dilerse ‘Ol’ demesiyle her şeyi olduracağını bildiği Yüce Varlığa gizlice şöyle dua etti:
“Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı, Rabbim!. Senden istemekten dolayı herhangi bir şeyden mahrum kalmadım. Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da bana bir evlat verebilecek durumda değil. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yâkub oğullarına mirasçı olsun! Rabbim! O’nun, senin rızanı kazanmasını da sağla!”, “Ya Rabbi! Bana kendi katından temiz bir soy bahşet!”, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma! Sen varislerin en hayırlısısın.”
Gücü her şeye yeten Yüce Yaradan, Hz. Zekeriya’nın içtenlikle ve hayırla ettiği bu duâsını kabul etti ve O’na bir erkek evlat vereceğini müjdeledi:
Melekler Yahya’yı müjdeledi
“Ey Zekeriya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.” (Meryem suresi,/7)
Mihrapta namaz kılmaya durduğu sırada, hemen melekler ona şöyle seslendi:
“Haberin olsun! Allah sana Yahya adlı çocuğu müjdeliyor. O, Allah’tan gelen kelamı doğrulayacak, milletinin efendisi olacak, nefsine hakim bulunacak ve salihlerden bir peygamber olacaktır” (Âli İmrân, suresi, 39)
Hz. Zekeriya , Yüce Yaradanın gücünün her şeye yeteceğini bildiği halde verdiği bu müjdeye şaşırdı, çünkü kendisi de hanımı da hayli yaşlıydılar.
Şaşırdı, Yaradana şükretti
“Rabbim! Eşimin çocuk dünyaya getirmesi mümkün değil, ben de çok yaşlanmışken nasıl oğlum olabilir?” (Meryem suresi, /8) diyerek, bu müjde karşısında hayretini dile getirdi. Yüce Yaradanın istemesiyle her şeyin olacağını bir kez daha hatırlayarak ona şükretti.
Bu müjde karşısında ne yapacağını bilemeyen Hz. Zekeriya’ya Yüce Yaradan şöyle cevap verdi:
“Rabbin böyle buyurdu. Bu bana kolaydır. Nitekim sen yokken, daha önce seni yaratmıştım.” (Meryem suresi, /9)
Haberin Devamı