Hayatın dayandığı düşünce doğru olduğu oranda hayat da sağlam olarak akışına devam eder... Mevlana bu konuda, “Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalanın et ve kemiktir. Gül düşünür gülistan olursun” diyor...
“Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalanın et ve kemiktir. Gül düşünür gülistan olursun. Diken düşünür dikenlik olursun” diyor Mevlana.
Düşünce ve fikir olmadıkça, insan hayatı tamamlanmış olmaz.
Kuran, (Fussilet suresi, 53) hem dış dünyayı hem de insanın kendisini, Allah’ın hakikatini gösteren deliller olarak sunmaktadır; Yaratılanlar, insan üzerinde düşünmek, Allah’ın bilgisine ulaşmanın bir ön şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Düşünmek, tövbe, sabır, şükür, ümit, birlik, tevekkül gibi üst düzey erdemlerin aşama aşama gerçekleşmesinin yolunu açmakta ve mutluluğa ulaştırmaktadır.
Hayatın dayandığı düşünce doğru olduğu oranda hayat da sağlam olarak akışına devam eder. Bu konuda Yüce yaratıcımız Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle seslenmektedir:
“Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu?” (En’âm suresi, 122)
”Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde aklını ve gönlünü işletenler için ibretler vardır.”( Al-i İmran 3/190)
“…Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?...” (Zümer, 9)
“Müjdele kullarımı: Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar gerçek akıl sahipleridir.” (Zümer suresi, 17-18)
Düşünmez misiniz, Akletmez misiniz?
Düşünceler karakterimizi oluştururlar, şekillendirirler. Etrafımızdaki dünya, olmasına niyet ettiğiniz gibidir. Herhangi bir konudaki başarı ya da başarısızlığımız başkalarından ne kabul ettiğimize ve kendimizle konuşurken ne söylediğimizle yakından ilişkilidir.
Mevlana “Erlerin güzelliği dillerinde gizlidir” diyerek şöyle devam ediyor:
“Güzel sözler daima yücelere gider ve rahmet olur, iner; bu ikisi sende, senin varlığın boyunca sürer gider.”
İnsan, kendisi hakkında düşündüklerinden başka bir şey değildir. Başarı ve gelişme için eski olumsuzları silmiş, yerine yeni olumlu düşünce ve inançları koymuş bir bilinç gereklidir. Bu ise ancak bireyin kişisel çabasıyla gerçekleştirilecektir. “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu” diyor düşünür Hacı Bektaş Veli.
Kur’an-ı Kerim’i bir bütün olarak ele alıp ayetlerini incelemeye tâbi tutacak olursak, üç yüzü aşkın ayette insanların düşünmeye, öğüt almaya, akletmeye davet edildiklerini görürüz.
Bizleri diğer varlıklardan farklı kılan aklımız ve gönlümüzle gerçekleştirdiğimiz düşüncelerimizdir. Düşüncelerimiz hayatlarımızı öylesine güzelleştirsin ki, başarı, sağlık ve mutlulukla dolsun günlerimiz.
Hayatımızın en zorlu anlarında bile inancımızın verdiği güçle umutlarımızı canlı tutalım ve olumlu düşüncelerimizle güzellikler yeşertelim.
ÖRNEK HAYATLAR
DÜŞÜNEREK YARATICISINI KEŞFEDEN PEYGAMBER; HZ. İBRAHİM
Babil Kralı Nemrud döneminde doğan İbrahim Peygamber’le sorgulama ve aklımızı kullanma, gücümüzü fark ederiz. O’nun hikayesinden, bir insanın aklını kullanarak yaratıcısını keşfedebileceğini öğreniyoruz.
Her peygamber bize içimizde var olan bir gücümüzü hatırlatır. İbrahim peygamberle sorgulama ve aklımızı kullanma, gücümüzü fark ederiz. O’nun hikayesinden, bir insanın aklını kullanarak yaratıcısını keşfedebileceğini öğreniyoruz.
İbrahim Peygamber, Babil Kralı Nemrud’un krallığı döneminde doğmuştur.
Bir gün İbrahim, annesine:
‘Tanrı’sını aradı...
“Benim Tanrım kimdir?” diye sordu. Annesi şöyle cevap verdi: “Benim.”
O zaman İbrahim tekrar sordu: “Benim Tanrım kimdir?” Annesinin cevabı, “Babandır” oldu.
İbrahim, annesine tekrar sordu:
“Peki, babamın Tanrısı kim?”
Annesi “Nemrud’dur” diye cevap verdi.
Sonra İbrahim sordu: “O zaman Nemrud’un Tanrısı kimdir?” Artık annesi İbrahim’den susmasını istedi.
Güneş battıktan sonra İbrahim, gökyüzündeki yıldızları gözlemliyordu. Yıldızları düşünmeye ve kendi kendine konuşmaya başladı: “Bu parlak yıldız benim Rabbim olmalı.” Ancak güneş doğar doğmaz yıldız kaybolmuştu. Kendi kendine “Ben kaybolan şeyleri sevmem” dedi.
Zaman ilerledi, üzerini gece kapladı, ayı doğmak üzereyken gördü, “Bu benim Rabbim!” dedi. Batıverince, “Ben öyle batanları sevmem!” dedi.
Genç peygamber: Hz. İbrahim...
Güneşi doğmak üzereyken gördü, “Bu benim Rabbim, bu hepsinden büyük!” dedi. O da batınca “Milletim”, dedi, “Haberiniz olsun, ben sizin Tanrı olarak kabul ettiklerinizden uzağım!”
“Ben sadece Hakka eğilerek yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Yaratıcıya çevirdim ve ben şirk koşanlardan değilim!”
Babasını Hakk’a davet etti
İbrahim’e peygamberlik, genç yaşta verildi. İlk işi babasını tek ilaha davet etmek oldu. İbrahim, babası Azer’e : “Ey babacığım! O işitmez, görmez ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin taparsın? Babacığım, emin ol, bana ilimden sana gelmeyen hakikat geldi.”
İbrahim’in babası oğlunun davetini reddetti ve ona dedi ki: “Sen, beni ma’budlarımdan vazgeçirmek mi istiyorsun ey İbrahim, beni uzun müddet bırak, git!”
İbrahim, babasına karşı yumuşak ve nazikti. Kur’an’daki şu saygılı sözlerle babasına cevap verdi: “Hep Allah’a ibadet edin ve O’nun bilincinde olun! Bu sizin için daha hayırlıdır.”
Rızkı Allah’ın yanında arayın
İbrahim babasının evinden ayrıldı ve insanları sabırla ve yumuşaklıkla doğru yola çağırmaya devam etti: “Siz Allah’ı bırakıp da sırf bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki, o sizin Allah’tan başka taptıklarınız size rızık vermeye güç yetiremezler; onun için rızkı Allah’ın yanında arayın ve O’na kulluk edip O’na şükredin. Hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz.”
Akıl ve sevgi gücümüzü kullandığımız bir ömür dileğiyle…
Haberin Devamı